Girişimcilik seminerinde ağzında şeker kısa saçlı, kapitone montlu pantolonlu şirin bir kız sınıfa bi girip bi çıkıyordu. Hoca ara vermişti. Girip en arkada bir sandalyeye oturdum.
Şık bayanlar, beyler ha bire birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı.
Ben her zamanki gibi yalnız, çaresiz, sensiz ve sessiz köşemdeydim. Artık senin bir adın yoktu sevgili. Adını adlarını unuttum. Çünkü ne zaman adını koysam seni kaybettim.
Burada öğrenciler kâr ve zarara odaklanmış; bense kelimelerin hesabındayım. Onların hayalini kuruyor, onlarla yatıyor, kalkıyor, onlarla sessizlik atmosferinde baş başa kalmanın, kolay kestirme yollarını arıyorum.
Bu hislerle girişimcilik dersine başlayan biri olarak Dilek Zeybek hanımefendiden hemen hemen aldığım her tüyoyu, dersle ilgili her bilgiyi şiir yazma, şair olarak tutunma tutundurma yönünde kullandım.
Maddiyatla ilgili pek çok girişimcilik kaidelerini maneviyata indirgeyerek bazen aynı bazen benzer soruları kendime sordum. İsteklerimin şekillenmesi meğer soru işaretleri ve ünlemlere de bağlıymış.
Örneğin; nasıl bir şair olacağım, bu işten ne kadar anlıyorum. Bir ürün olarak şiir kitaplarıma kimlerin ihtiyaçları var, bir şair olarak rakiplerim kimlerdir, özünde şiir yazarken temel kriterlerim nelerdir? Bütün bu soruların cevabı ne istediğimi netleştirmemi sağladı. Tabii ki; cevaplara ve ayrıntılara girecek değilim.
Şahıs şirketleri; limitet,anonim şirketlerini kurarken arkadaşlar, ben şiir şirketimin başında kelimelerle bir ortaklık kurup bir ayrılıyordum.
Ticari Sicil Gazetesi, Resmi Gazete’den bahs olunurken ben şiirlerimi manşetlerde görüyordum, zira onlar benim hayata attığım imzalarımdı.
Yasal alanda telif hakları vb. sualler geliyordu aklıma.
Bilanço hesabımın aktif kısmında kalem, kağıt, mürekkep vardı; pasif kısmında uçuşan kelamken tek kârım yine kelimelerdi. Fotoğrafım fazla kalabalık değildi bu bağlamda elbet.
Sermaye Kurulu Piyasaları’na girmemin mümkün olmayacağından emindim elbet, lakin bir kelime vardı ki, ömür boyu etkileneceğimiz; “güven”...
“Güven kontrole mani değildir.”sözünün şiirlerimi emanet ettiğim sanal zeminlerdeki emniyetlerimi gerçekleştirmem gereğini idrak seviyeme çiviledi.
Sistem kurmalısınız diyordu girişimcilik. İş yapma biçimin nedir? Soruyu soran hocaya tek tek sıralıyordum; önce koyu bir aşk konur ortaya, biraz acı, gözyaşı, ayrılıklar, ezilmişlikler, sitemler, sistemin çarklarıydı bunlar ve kaleme akan kan yani can yani mürekkep...
Ortaklık sözleşmesinde yayıncıları düşündüm elbet, pazarlama karmasında ürünüm şiir kitabıydı doğal olarak, fiyat, dağıtım, tutundurma durumlarım nasıl olacaktı? Mesela dergilere şiirlerimi defalarca göndermeliyim, internette yayılmalıyım vb.
Durum böylece uzar gider. İSMEK’in düzenlemiş olduğu bu derste anladım ki; yüz yılların yan yana, üst üste yığdığı şairleri, şiirleri ve kitapları aşmak kolay olmayacak. Belki bir iş yerinde farklılığı oluşturmak kelimelerde, cümlelerde farklılık oluşturmaktan daha zor değildir. Şu durumda bilgi işimizin ağırlığını hafifletecektir.
Zamana tutunmanın en önemli yollarından birinin isimden geçtiğini biliyorum artık; kişiye daha yakın sıcak adlar, mesajı geleceğe taşıyan sanlar, ünler...
(2006/İSTANBUL)
Suna OnurKayıt Tarihi : 2.2.2007 17:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!