Özetle kuralsızlığın bile bir kuralı olduğunu ve bu kuralın evrensel bütünlükle uyum içerisinde yol aldığını, sanatta estetikten asla ödün verilmemesi gerekliliğini ön koşul olarak kabul edip estetik güzelliği en başarılı yakalayan şairimiz elbette ki hiç kuşkusuz Nazım hikmettir. Tüm şiirlerinde ne çıban gibi duran bir tek fazla hece, ne de şiiri topallattıran ufacık bir aksak ritim bulamazsınız. Öncelikle bu hakkı teslim ettikten sonra sözü sanatta yaratıcılığa getiriyorum.
Şiiri bir heykeltıraşın heykeliyle anlatmaya çalışırken kalıp döküp mask yapmaktan öte figür, konu, derinlik, yoğunluk, ışık, boyut ve daha birçok bilgiyi harmanlayarak mermerin ipek görünümüne dönüştürüldüğü heykel sanatından bahsetmekteyim.
Şiirimizde de bu içeriklerin hepsini bütünleştirmek durumundayız. Sözcükleri birleştirir ya da ayrıştırırken sözcük boyutundan ötelere taşımak, ne olursa olsun mutlaka bir yaratıcılık katmak sanatçının amacı olmalıdır.
Mükemmel bir matematik yapıya sahip olan dilimizi kullanarak şiir yazıyorsak bu dile karşı da borçlarımızın olduğunu bilerek var olanı tekrar etmenin ötesine geçebilmeliyiz.
Yeni yetme Köroğlu’lar, Dadaloğlu’lar, Aşık Veyseller sadece asıllarını yaşatan taklitten öteye gidemeyecektir. O nedenle ister hece yazalım ister aruz, istersek serbest şiir; önce başkalarını sonra da kendimizi sürekli tekrar edip etmediğimizi sorgulamak ZORUNDAYIZ..
SÜRECEK
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman