Diz çöküp oturdum yeni bir hayatın avlusuna.
Ömrümün karalanmış tüm sayfalarını temize çektim.
Her sayfa kendinden sonraki sayfayı tanıklığa çağırdı.
Aşklarım ve yalnızlıklarım utangaç bir çocuk gibi susuyordu.
Anılarım volta atıyordu belleğimin ara sokaklarında..
Çocukluğum kapadokya vadilerinde serçe kovalıyor, gençliğim ülkemin duvarlarına çhe’nin resmini çiziyor ve yoksul ankara varoşlarında devrim tartışmaları yapıyordu.
Hep aynı istasyona doğru ilerleyip durdu içimde zaman treni.
Ne yaşananı yeniden yaşamak, ne de gelecege ipotek koyabilmek mümkündü.
Her şey, her şeye rağmen eskiyor ve eksiliyordu.
Sevgilimin yüreğindeki masumiyet, gözlerindeki bilge umut ve ruhundaki körpelik ihanetin ve yalanın işgaline uğramıştı..
Dokunmanın dokunulmazlığı diye bir şey kalmamıştı artık.
Sözün büyülü gücü, şiirin rengi, aşkın alfabesi ve duyguların asaleti her türlü masumiyetini ve doğallığını yitirmişti.
Şiddet en büyük rant, aşk en büyük rüşvet olmuştu.
Düşünmenin suç, susmanın erdem olduğu bir günlük hayatın içinde; .
Düşündüm ve şiirler yazdım aşkın anadilinde...
İşte o günden beri şiir ve aşk
Silinmez bir yağ lekesi gibi bulaşti kimliğime
2Şubat 2002 / Metz
Karahan YılmazKayıt Tarihi : 31.7.2004 00:20:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Karahan Yılmaz](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/07/31/siir-ve-ask.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!