Su Gibi_Sizi tanıyoruz ama yinede bizlere kısaca yaşam hikayenizi anlatır mısınız?
Ertuğrul Şakar_
Güller diyarı güzel Isparta’nın Gelendost İlçesinde 1951 yılında doğmuşum. Gelendost, Anamas Dağları ile Eğirdir Gölü arasında büyük bir ova üçgeninin içerisinde Gelendost Çayı’nın nazlı akışı kenarında kurulmuş şirin ve küçük bir ilçedir. İçimde yerleşmiş ve çıkmayan bir kasaba olgusu ve aidiyet duygusu şiirlerimin görünmeyen dekorlarını teşkil eder.İlk okulun ilk yıllarını Gelendost’ ta okudum. 1960 yılında babamın Elazığ’a tayini ile çocukluğumun diğer yıllarını, altı yıl boyunca Elazığ’da geçirdim. ilk okumayı sökmem ve kitap aşkı burada gerçekleşti. Elazığ Halk Kütüphanesi benim ikinci evim olmuştu. İlk şiirlerimi orta okul sıralarında Elazığ’da yazmaya başladım. Başı dik Harput’ un içerisinde Balak Gazi’yi ve tarihi öğrendim Kirvemin yaşadığı çocukluk hayallerimin gemisi Elazığ olmuştur.
Altı yıllık bir süreden sonra babamın tayini gereği, Porsuk nehrinin iki yakasında gelişmiş Anadolu’muzun nabzı gibi atan güzel Eskişehir’e geldik. Porsuk Nehrinin doğduğu, Sakarya İline doğru aktığı bu kutsal beldeler Yunusemre’ mizi, Battalgazi’ mizi, Nasrettin Hoca ’mızı yaşatıyordu. Şeyh Edebali’nin Uludere(İt Burnu) de ki dergahının havasını taşıyordu.. Türk Milletinin Anadolu toplanışında ilk merkez ve Osmanlının yıkılışındaki son göç toplanma bölgesini oluşturuyordu. Milli Mücadelenin nabzı ve ateş bölgesi idi. Bu çok yönlü, tarihin, kültürlerin ve Anadolu’nun kaderinin düğüm noktası Eskişehir benim güzel başlangıçlarının hep öncüsü olmuştur. Orta ve Lise Öğretimimi burada tamamladım. Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisi İktisat ve Maliye Bölümü’nü bitirdim. Eskişehir’de Porsuk Vergi Dairesinde göreve başladım.
Daha sonra ki yıllarda Ankara Hukuk Fakültesini bitirdim. Yirmi yılı aşkın bir süredir Eskişehir’de serbest avukatlık yapıyorum. 1992 yılında İbrahim Sağır Bey ile ortak görüşmemizin sonucunda kurduğumuz Eskişehir Şairler Derneği şiir yolculuğumun en son 15 yıllık çalışmalarına tanıktır. Evli ve dört çocuk babasıyım
Su Gibi_Şiir yolculuğunuz nasıl başladı?
Ertuğrul Şakar_
Şiir yolculuğuma Elazığ’da orta 2 sınıf öğrencisi iken başladım. Yazmış olduğum ilk şiir “Körlerin Baharı”dır. Babamın şiir üzerindeki düzeltmeleri ile son şeklini almıştır. Daha sonra 1966 yılında geldiğim Eskişehir’de Eskişehir Devrim Orta Okulu 3.sınıf öğrencisi olarak Okul Müdürü ve aynı zamanda Türkçe Öğretmenim olan edebiyatçı Behçet KARACAÖREN şiir çalışmalarım için üzerimde bir etki uyandırmıştır. Daha sonra Eskişehir Atatürk Lisesinde edebiyat öğretmenleri Muharrem Barut ve Vehbi Cem AŞKUN’ u tanıdım. Edebiyatın ve şiirin bir değer olduğunu kavradım. Lise son sınıfta iken Eskişehir Atatürk Lisesi Müdürlüğü’nün kendi öğrencileri arasında açtığı şiir yarışmasında ”Yalnız Çocukluğumu Yaşayacağım” isimli şiirim ile ikincilik kazandım. Şiir yolculuğumun başlangıç noktalarında bunlar vardır.
Su Gibi_Etkilendiğiniz şair ve yazarlar oldu mu? varsa kimlerdir?
Ertuğrul Şakar_
Lise çağlarımın bende lirik ve psişik duyguları içerisinde Fazıl Hüsnü Dağlarca en zevkle okuduğum ve ürperdiğim şiirlerin sahibidir.İftihar şiirinde
“Hayır yüzümü çok seyretmeyiniz
Siz yıldızlar ve gece
Duyuyorum çırılçıplak ve serin vücudumu
Aşka doğru düşündükçe” der.
1950 den sonra Türk şiirinde ön plana geçen ”şuur-altı”, ”serbest çağrışım” ve “gerçek-üstücülük ”Fazıl Hüsnü Dağlarca ’nın daha 1935 lerde kendi kendine bulduğu ve yıllar boyunca geliştirdiği, yerli ve hakiki bir şiirin ilham, derinlik ve parıltısı ve karanlığı mevcuttur.
Gençlik yıllarımda takip ettiğim Hisar Dergisinin güzel kalemleri; Çoşkun Ertepınar, Mehmet Çınarlı ve Nüzhet Erman’ı da burada rahmetle anmak istiyorum. Sanat ve edebiyatta milliliği ve yerliliği savunan İstanbul’da 1970-1976 yılları arasında çıkan Pınar Dergisi ve kalem arkadaşlarımı da burada ayrıca saymak isterim.
Bunların dışında milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Hamdi Tanpınar, Feyzi Halıcı, Bedri Rahmi Eyüpoğlu gibi çok değişik şiir örgülerini de saymak isterim.
Su Gibi_Şiir akımları, şiirde biçim, öz konusunda neler söylemek istersiniz?
Ertuğrul Şakar_
Her şeyden önce şunu belirtmek durumundayım. Şiir akıl ile sezgi arasında yeri tam oturtulamayan bir anlaşmadır. Onun için yüzyıllardır şiir nedir diye bir çok, tarif ve tanımlar yapılmıştır. Ben bunların hiç birisine girmeyeceğim. Ne kadar şair varsa o kadar şiir anlayışı vardır kabul ederim.. Poetika dediğimiz ve birilerinin sınırlar çizdiği kavramlara girmek istemiyorum. Her düşünceye ve her eleştirel yaklaşıma saygı ile bakıyorum. Tarifleri ve tanımları sevmiyorum. Hepsi de doğru olabilir, hepsi de yanlış olabilir. Bunlardan biri de şiir akımlarıdır. Zaman içerisinde kuvvetli şiir ve şairlerin etrafında, birbirine benzeşen, moda olmuş yazın özelliklerini birleştirerek şiir akımları oluşmuştur. Ben bütün şiir akımlarına uzak durmak istiyorum. Ben kendimi dinlemek ve karanlıklarımı şiirleştirmek istiyorum.
Marsel Bealu’nun dediği gibi ”Olayları, eşyaları yaşamaya bakmalı, tanımlamaya değil. Seyretmek yetişir artık, şarkı söyleyelim; şiir buralardadır. Şiirin ne tanımlarla, ne de estetikle bir ilgisi vardır” der.
Byron:”Şiir, düşünceden ürker “ der. Üslup, duyguların, el ele tutuşmasıdır. Sanat bir oyundur. Aklı sezgi yönlendirmiyorsa, öz biçimi şekillendiremiyorsa, şiir üzerine oturmamış bir elbise giymiş bir kişiye benzer. Onun için önce öz ve öz de yeni buluşlarınız var mı ona bakın. Sanatı kurtaran yeni buluşlardır. Kıvamı yoğun bir öz, oluşturduğu biçim ile yepyeni bir renk, koku ve duyu sunar bizlere. Gerçek şiir böyle bir adımın neticesinde oluşmuş bir şiirdir.
Su Gibi_Niçin şiir yazıyorsunuz?
Ertuğrul Şakar_
Şiir benim kendimi bulma ve ifade etme biçimim. Havam, ekmeğim, sevgim ve aşkım. Şiir ile karanlıklarımı aydınlığa,iç labirentlerimi dışa açıyorum. Kendimi yakalamaya çalışıyorum.
Su Gibi_Türk Şiiri ve edebiyatının geleceğine ilişkin düşünceleriniz nelerdir?
Ertuğrul Şakar_
Tanzimat Edebiyatı ve Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı şaire şair olarak yaklaşmak yerine bir ideologluk görevi yüklemiştir. Şair; siyasi ve kültürel bir posta oturduğu zaman, karşıtlıklar doğmuştur. Öncü ve ağabey vazifesi ile yüklenmiştir. Böylece doğal bir ruh, tatlı bir hiciv ve değişik bir atmosfer hazırlayan şiir; sözcük silahları ile kuşatılıp savaşa zorlanmıştır. Bu nokta da bir çok şair ve şiir mercek altına alınmış ve öküz altında buzağı aranmıştır.
Bence şiir ve şair bir takım düşüncelerin kalkanı, savaş aracı ve yol gösterici bilge gücü olarak kullanılmamalı. Şiir ve şair zorlanmamalıdır.
Şair ve şiir ortak ülkülerin, bireysel ve evrensel değerlerin kelebek hassasiyeti içerisinde yücelmesi ve yükseltilmesi için dikkatli, titiz ve ayrıcalıklı bir çalışma göstermelidir.
Gelecek Türk Şiirinin, yeniden, yasaksız, yargısız, toplumla kucaklaşan, kavgaya değil barışa, mutluluğa ulaşan bir merdiven olmasını istiyorum ve olacağına inanıyorum. Yeni Behçet Necatigiller yetişecektir.
Su Gibi_Şiirin yaşam felsefenize kattığı anlamlar nedir?
Ertuğrul Şakar_
Şiir varlık karşısında bakmamı değil o varlığı görmemi sağlıyor. Eşya, insan,olay ve hayal
karşısında bir şeyler yapmamı ve onlarla bütünleşmemi sağlıyor. Her varlıkta gizli bir bileşen nokta doğuyor. İlgi ve alaka yükseliyor. Açıkçası her varlık karşısında şiir ile heyecanlanıyorum. Bütünleşiyorum. Böylece şiir; kuralların, kalıpların ötesinde varlıktaki yaradılış ve yaşama, var olma gizini bende tetikliyor. Böylece şiirim hem beni anlatıyor ve bendeki varlık satrancının beyni ben oluyorum.”Beni Anlatmalı Şiir” başlıklı şiirimde:
Beni anlatmalı
İnsan olmalı şiir
Var olmayı anlatmalı
Güzeli,güzellikleri
Dediğim şey, bir bencillik olmayıp, eşyayı ve varlığı aklımın ve ruhumun ışığı ile kavraya bilmemdir. Felsefesini yapabilmemdir. Yaşam felsefemi en güzel bir şekilde ancak şiirle oluşturup, kalıplayabiliyorum.
Su Gibi_Şiirde gerçeklik ve soyutluk hakkında düşünceleriniz nedir?
Ertuğrul Şakar_
Her şeyden önce gerçek nedir? diye sormak gerekir; gözle gördüğümüz, elle tuttuğumuz, yediğimiz, içtiğimiz mi, yoksa bizde uyandırdığı hazlar, doyumlar, bizimle kurduğu fiziki veya metafizik boyutlar mı? . İç dünya ile dış dünya arasındaki ayırımın neresindedir şiir. Bizim olmadığımız bir dış dünya reklamı mıdır? İnsanın dış dünya ile tartışmasında nerde yer alacaktır.
“Dış dünya yüzünden yaralanmamış, yada dış dünya yüzünden sevinmemişseniz- hem de gözünüz yaşarıncaya dek-iç dünyanız yok demektir. İç dünyanız olmayınca da şiiriniz bir şeye benzemez.”Max Jakob.
Şairin gerçeği göz ardı etmesi gerekmez. Felsefesinde gerçekleri görür ve bu gerçeklerin üzerine gider. Kendisini de eleştirmesi ve realite karşısında yargılaması gerekir. Başka türlü kendisini aldatmış olur. İki tür gerçekçi şair vardır. Olayları, nesneleri olduğu gibi algılayanlar birinci gurup gerçekçiler, diğerleri ise nesneleri hayalinde canlı olarak görenler. Ben ikinci guruptan olmak arzusundayım.
Somutluk veya soyutluk kavramları nedir? Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir. Bu iki kavram birbiri ile görecelidir. Bir (a) kavramı, ilk bakışta bir (b) kavramına göre soyut, üçüncü bir (c) kavramına göre somuttur. Buradan mutlak soyut ile mutlak somutun var olup olamayacağı tartışmasına kapı aralanır. Biz bu tartışmalara girmeden şiirde soyutluk üzerinde duralım. Sezai Karakoç; edebiyat yazıları kitabında ”soyutlama, doğanın kemiğini, iskeletini görmek, geometrisine ermek ve matematik imkanlarını kurcalamak, yeni eserin üzerine oturacağı şematizmi yakalamak çabasıdır. Bu çabayı, doğrudan, yada dolaylı göstermeyen sanatçı, eseri doğuran ”büyük değişim”in anahtarını ele geçiremez” der(s.10)
Şiirin bir gerçeği olduğu kadar bir de soyutlaması olmalıdır. Kendi coğrafyasını, iskeletini, şemasını kuramamış şiir orijinal olmayan bir şiirdir. Yepyeni bir şiir değildir.
Su Gibi_İnternetin şiirsel gelişime etkisi var mıdır?
Ertuğrul Şakar_
Şüphesiz bu kişiden kişiye değişir. Kullanma ve algılamayı bilmek gerekir. İnternette toplumda etkili olan bir çok şairin şiirine kolaylıkla ulaşılabiliyor. Türk ve dünya şairlerinin şiirleri yayınlanıyor. Bu bir artıdır. Şiir çalışması yapan bir çok kişinin şiirleri artıları ile eksileri ile bizlere ulaşıyor. Bu şiirler karşısında kendi şiirimizi mukayese edebiliyoruz. Bilerek veya bilmeden karşımızdaki insanlar bize duygu modelliği edip, şiirlerimizin tetikleyicisi olabiliyorlar. Pek çok artılar sayılabilir.
Su Gibi_Şiirde kelimelerin gücü hakkında düşünceleriniz?
Ertuğrul Şakar_
Şiir sestir, yazılı olsa bile şiir sözdür, sözcüktür. Onun için şair sözcükleri sever. Kendisinin özel sözcükleri vardır. Bunlarla kendi şiir sözlüğünü oluşturur. Onları yineler, yıkar, anlamlar giydirir, süsler. Bir ressamın bir çizgiyi, bir biçimi, bir rengi sevmesi ve kişiselleştirmesi gibi. Bir kelime bir cümle kazandırır. Bir cümle, bir ikilik, bir dörtlük kazandırır. Bu ikilikler, dörtlükler bir düşünce ve bir şiir kazandırır diyorum. İçimi dışa vurmak için önce kelimeleri sevmeli ve onların gücüne inanmalıyım.
Su Gibi_Şiirde duygu yoğunluğunu bütününe yansıtmayı nasıl başarabiliriz?
Ertuğrul Şakar_
Şiir; insan ruhunun dinginliği ve söz bilgisinin zenginliği ile ortaya çıkar. Ruhunu bilgeleştirmiş, kendini maddi hayattan farklılaştırmış, düş gücü ve deney dünyası dolu insanın ortaya çıkardığı bir yapıdır şiir. Eğer bunları başarabilir ve duygu yoğunluğunu, usta bir ruh potası ile birleştirebilirseniz şiirin bütünü bundan nasibini alır. Fakat görülebildiği kadarıyla tarihin her döneminde çok sınırlı sayıda insan bunu başarabilmiş.
Duygu yoğunluğunu şiirin bütününe yansıtmak için;
a) Dış dünyadaki bütün varlıklardan etkilenen
bir ruhsal derinlik
b) Yoğun bir gönül tutuşması,kıvamını bulmuş bir olgunluk
c) Değişime açık,yenilikleri kucaklayan bir düşünce
d) Düşünceyi aşmış,yalın ve dingin bir ruh
gerekir diye düşünüyorum.
Su Gibi_Şiir kitap satışları neden yazım edebiyatına göre daha düşüktür, sizin yorumunuz nedir?
Ertuğrul Şakar_
Basın yayın sahasına tekel kurmuş sermaye,kendi yazarlarını ve kendi kitaplarını üretiyor. Gerçek şair ve şiir bu ortamda yaşayamıyor, gelişemiyor. Reklam gücü ile dayatma dönemi yaşıyoruz. Reklamı yapılan şairlerin çok küçük satış rakamlarında kalması, gerçek seslerin,toplumu etkileyen seslerin duyurulmaması, tanıtılmamasına bağlıyorum. Toplum şiiri seviyor. Fakat bazıları, toplumun sevdiği şiiri sevmiyor ve yayınlamıyor diye düşünüyorum.
Su Gibi_Şiirlerde tematik çalışmaya önem veriyor musunuz?
Yoksa konular kendiliğinden mi oluşuyor ve
tematik baktığınızda çalışmalarınıza seçimlerinizdeki yoğunlaşma hangi konulara?
Ertuğrul Şakar_
Ancak yarışmalar gibi belli temaların, konuların seçildiği durumlarda bir tematik çalışma yaptığım doğrudur. Bilecik İli Söğüt İlçesi Ertuğrulgazi Vakfı ve Kaymakamlığın açtığı ”Ertuğrulgazi ve Söğüt” konulu şiir yarışmasında 1998 yılında ”ERTUĞRUL GAZİ’NİN HUZURUNDA” şiirimle tematik bir çalışma yapmıştım ve Birincilik Ödülü kazanmıştım.
Yine 1999 yılında Balıkesir Valiliği ve Başat’ın açtığı “Ulusal Şehitlerimiz” konulu şiir yarışmasında tematik bir çalışma yapmış ve ”VATAN OLDULAR” isimli şiirimle birincilik Ödülü kazanmıştım.
Bu ve benzeri durumlar dışında konular, etkilenme süreci içerisinde kendiliğinden oluşmaktadır. Bunun için şiirlerimi kategorize etmek benim için birazda zor olmaktadır. Benim tek konum varlık, canlı, tüm evren, tüm insan, sevgi, aşk, mutluluk vb.dir
Su Gibi_Zaman içinde değişime uğrayan dil yapımız için ne düşünüyorsunuz?
Ertuğrul Şakar_
Dil bir milletin ana karakteridir. Türk dili tarih içinde en fazla hırpalanmış bir dildir. Farsça ve Arapça’nın etkisiyle değişen dilimiz şimdi de İngilizce karşısında çaresizleştiriliyor. Bir de hiçbir millette olmayan zorlama dil imalatları güzel Türkçe’mizi çok yıpratmıştır. Ben halkın arasında yaşayan Türkçe’yi seviyorum. Halkın sesinin aynı zamanda edebiyata ve bilime de taşınmasını istiyorum.
Su Gibi_Şiirde gelmek istediğiniz yer nedir?
Ertuğrul Şakar_
Şiirde gelmek istediğim bir yer yok. Bütün şiirlerimi önce kendim için yazıyorum. Çünkü eğer bütün varlıklar ile kendimi bütünleşmiş kabul ediyorsam; kendim için yazdığım bir şiir aynı zamanda evrendeki her varlık için yazdığım bir şiirdir diye düşünüyorum.
Şiirde kalıcılık ve gelinmek istenilen bir yer yoktur. Sonlu insanın sonsuzluk mutluluğu vardır. Şiir bunu bana eriyor. Şiirimin kalıcılığı gelecekte onun okunması ve etkisinin devam etmesi ile olur. Buna da ben sen değil zaman gösterecektir. Şiirlerimi beğenerek okuyan ve yorum yazan bütün herkese ayrı ayrı teşekkür borçluyum.
Su Gibi_Sevdiğiniz bir şiiri bizimle paylaşır mısınız?
Ertuğrul Şakar_
Elbette;
GÜNAYDIN
Günaydın
Yalnızlığımın penceresi
Günaydın yalnız güneş
Sen geceye saklanan ay
Sen, sokaktan gelen gürültü
Dökümlü perdelerim
Beni yazan bilgisayar
Sıcaklar artıran ay
Günaydın sevgisine benzin döken
Söz alevleriyle kavrulan aşık
Günaydın nöbetteki Mehmetçik
Sen yüzüme serpilen alay
Günaydın beni okuyan
Tunç heykeller gibi susan dostlarım
Gönlümde ki örttüğüm her inci sizin
Günaydın dudağımda ki dem koyusu çay
Günaydın hayat
Akrep, yelkovan, saat
Galaksi dolu kainat
İçimde her sabah yeniden doğan sen muhteşem tay
Ertuğrul ŞAKAR
Su Gibi Gurubuna ve Sevgili Kurucusu Meral Özcan Hanıma ve değerli yönetici ve üyelerine sevgiler sunuyorum.Mutluluklar diliyorum.Şiir tadında kalın.
Su Gibi Şiir Grubu ŞairleriKayıt Tarihi : 16.11.2007 11:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Antoloji vesilesi ile tanımaktan memnun olduğum bir kişidir Ertuğrul Bey, zaten söyleşiyi okuduğunuzda fark ediyorsunuz hayata geçen anlamları, hayata duyumsayarak bakan, öğrenmeyi hayatına işlemiş bir kişilik...
projemize verdiğpiniz destek için teşekkür ederim...
daha iyi günlerde daha iyi adımlara...
Su Gibi_Şiirde kelimelerin gücü hakkında düşünceleriniz?
Ertuğrul Şakar_
Şiir sestir, yazılı olsa bile şiir sözdür, sözcüktür. Onun için şair sözcükleri sever. Kendisinin özel sözcükleri vardır. Bunlarla kendi şiir sözlüğünü oluşturur. Onları yineler, yıkar, anlamlar giydirir, süsler. Bir ressamın bir çizgiyi, bir biçimi, bir rengi sevmesi ve kişiselleştirmesi gibi. Bir kelime bir cümle kazandırır. Bir cümle, bir ikilik, bir dörtlük kazandırır. Bu ikilikler, dörtlükler bir düşünce ve bir şiir kazandırır diyorum. İçimi dışa vurmak için önce kelimeleri sevmeli ve onların gücüne inanmalıyım
TÜM YORUMLAR (2)