Su Gibi_Sizi tanıyoruz ama yinede bizlere kısaca yaşam hikayenizi anlatır mısınız?
Eren Berk_
Aslında buraya yazacak öyle fazlada bir şey yok. 1978 de bilmem nerede doğdum, ilk orta lise yi nerede okudum üniversiteyi x üniversitesinde ve mastırımı bilmem nerede yaptım, şu anda x firmasında y pozisyonunda çalışıyorum gibi şeyler yazmayacağım. Bunların bir önemi de yok zaten. Belki hakkımda yazılabilecek tek şey (Her ne kadar ütopik olsam da) sizler kadar İNSAN olduğumdur. Sıradan biriyim yani; Ayşe teyze, bakkal Hasan, Şoför İsmet, Sabahları çay servisinizi yapan Neriman Abla ve her gün sokaklarda binlercesini gördüğünüz insanlar kadar sıradan.
Tam şu anda, şimdi ne düşündüğünüzü biliyorum, 'Kimsin yahu sen? '.
Biliyor musunuz insanlar yüzyıllar boyu hep bu soruyu sormuşlar birbirilerine 'kimsin sen' diye ama hiç bir zaman 'ben kimim' dememişler. Oysa ne önemi var kim olduğumun; anarşişt bir bulutum ben, bir boran, bir bulutun göz yaşı, bir kum tanesiyim okyanusun dibinde, insanım yani sadece insan. Ben bu soruyu kendime sorduğumda bulduğum cevap bu işte.
Su Gibi_Şiir yolculuğunuz nasıl başladı?
Eren Berk_
Ortaokul’da Edebiyat hocamla kavga sonucunda başladı öncelikle kompozisyonla daha sonrasında şairlerin dünyasının derinliğini görünce bu derinliğe nail olmak adına girdim bu yola...
Su Gibi_Etkilendiğiniz şair ve yazarlar oldu mu? Varsa kimlerdir?
Eren Berk_
Elbette etkilendiklerim oldu ama hangisinin adını yazayım ki; Can Yücel, Charles Bukowski, Nazım Hikmet, Edip Cansever, Ömer Hayyam, Halil Cibran, Aristo, Eflatun, Arkadaş Z. Özger, Pablo Neruda, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ahmet Haşim, Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Arif daha niceleri.... Ama yaşamı ve o kısa yaşamına sığdırdıkları açısından Arkadaş Z. Özger, yaşam biçimi, yazdıkları örtüşmesi bakımından Can Yücel ve Charles Bukowski anlayacağınız bu konu çok uzun...
Su Gibi_Şiir akımları, şiirde biçim, öz konusunda neler söylemek istersiniz?
Eren Berk_
Şiire hep içsel bir kusma olarak baktığım için öteden geldiğine inandığım için hiçbir biçim ve öz beni şaşırtmaz açıkçası.
Su Gibi_Niçin şiir yazıyorsunuz?
Eren Berk_
İçsel nevrozların somut gerçekliğe dökülmesi için....
Su Gibi_Türk Şiiri ve edebiyatının geleceğine ilişkin düşünceleriniz nelerdir?
Eren Berk_
Kimse farkında değil ama Türk Edebiyatı büyük bir gelişim içinde. Bu gelişimin daha da artacağına inancım çok fazla. Ancak tek yapmamız gereken Zanaatkâr ile Sanatkâr arasındaki farkı seçebilmek. Bu gelişime katkı sağlayabilmek için okumalıyız, okumalıyız, okumalıyız...
Su Gibi_Şiirin yaşam felsefenize kattığı anlamlar nedir
Eren Berk_
Şiir benim için araştırmadık bir define avcısı gibi kelimelerin fikirlerin düşüncelerin peşinden koşmamı sağlayan bir olgu. Bu nedenle araştırmacı yönümü çok geliştirdi. Yaşamsal felsefe de bu bağlamda etkilendi doğal olarak bildiklerimi ve bildiğimi sandıklarımı okuduklarımla ve araştırdıklarımla karşılaştırdığımda ortaya çıkan sonuç hayatımı tümden değiştirdi diyebilirim...
Su Gibi_Şiirde gerçeklik ve soyutluk hakkında düşünceleriniz nedir?
Eren Berk_
Buna Halil Cibran’ın çok güzel bir sözüyle cevap verebilirim. “Uyanmışlığım en büyük düştür benim” ve devamında da kendime ait bir sözle bitirebilirim; “Hayatın rengini soran olmadı bütün renkleri ben yarattım...”
Su Gibi_İnternetin şiirsel gelişime etkisi var mıdır?
Eren Berk_
Elbette var, ancak şu anda internet öyle bir hale geldi ki, tabiri caizse “Mamak Çöplüğü”nü andırmaktadır. Bilginin çokluğu, yararsız ve yanlış olanların çoğunluğu haliyle etkilemektedir. Bu nedenle internet üzerinden aldığım bilgilere Bilişim sektöründe çalışmama rağmen şüphe ile bakmaktayım. Ayrıca bu bilgisayar denilen alet edevat insanları garip bir duruma soktu. Kolay bir işlemi yaptığınız da bile “tebrikler başardınız” yaklaşımıyla aslında insanları olduğundan da çok yüceltti. İnternet siteleri de öyle değil mi? İnsanlar şiiri yazıyorlar çıkıyorlar bakkal’a soruyorlar manava soruyorlar, yakın arkadaşlarına soruyorlar hepsinin cevabı belli “harika olmuş” bunun sonucunda da gelip paylaşım adına ekliyorlar. Eleştiri aldığında da vay efendim sen bana nasıl eleştiride bulunursun tarzı yaklaşımla saldırıyorlar. Öncelikle şunu ayırt etmek gerekir şiirleri sadece paylaşım adına mı şiir sitelerine asıyoruz, yoksa hem paylaşım hem de yanlışlarımızın olup olmadığını görmek adına mı? Bu sorunun cevabını samimi bir şekilde verirsek sanırım sorun da çözülecektir. Evet şiirlerimi paylaşıyorum çünkü herkesin görüşleri benim için önemli diyenlerdenim ben...
Su Gibi_Şiirde kelimelerin gücü hakkında düşünceleriniz?
Eren Berk_
Kelimelerin gücüne inanmasaydım şiirin bu sarp yollarına kendimi vurmazdım emin olun ki... Bir kelime bile milyonları derin uykudan uyandırabilecek güçtedir...
Su Gibi_Şiirde duygu yoğunluğunu bütününe yansıtmayı nasıl başarabiliriz?
Eren Berk_
Şiiri kendi haline bırakarak... Çünkü o yolunu çok iyi bilmektedir. Zaten günümüz şiiri Pablo Neruda’nın dediği gibi “Şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır” şeklinde bir şiir değildir. Günümüzde şiirin tek bir amacı vardır kendisi tek bir hedefi de Şairinin ölümüdür. Ama bu ölüm öyle bir ölüm değil, yeniden diriliş için bir yok oluş... Bu boyutun sınırlarından kurallarından kısıtlamaların kurtulmak için yok edip kendimi yeniden var olmalıyız...
Su Gibi_Şiir kitap satışları neden yazım edebiyatına göre daha düşüktür, sizin yorumunuz nedir?
Eren Berk_
Bunun nedeni çok açık sitelerde bile okunma oranları çok az... Bir gruplaşmadır gidiyor... Siteye giren kişinin ilk işi kendi şiirlerine bakmak yorum ekleyen olmuş mu olmamış mı olmuşsa kötü yazmışsa vay haline deyip o kişiye girişmek...
Şiir yazanlar kendi şiirlerinin dışında hiçbir şeyi okumamakta. Bu nedenle yılda 10 bin farklı şiir kitabı çıkmakta yalnız resmi yani kitapevlerinin satış rakamları 100 binleri geçmemektedir. Bu acı bir durumdur ancak bu bir gerçektedir. Ne zaman ki Emperyalist sistemin kitapevlerinin vitrinlerinde bize dayattığı kalın ciltli ansiklopedi kıvamındaki kitapların yerini şiirler alır o zaman işte mücadele kazanılmış olur. Bakarsanız şiir kitapları kitapevlerinin en dip yerlerinde bunun nedeni de apaçık daha az kazandırıyorlar. Tuğla kalınlığında bir kitap 10 şiir kitabından daha çok kazandırmakta... Zaten işin özünde şiir hiç bir zaman popüler bir araç olmadı... Biraz da altında yatan sebep bu... Şiir kendini arayanı gider kendi bulur...
Su Gibi_Şiirlerde tematik çalışmaya önem veriyor musunuz?
Yoksa konular kendiliğinden mi oluşuyor ve
tematik baktığınızda çalışmalarınıza seçimlerinizdeki yoğunlaşma hangi konulara?
Eren Berk_
Bugüne kadar tematik veya konusu belli bir şiir yazmadım şiir hep bende kendiliğinden geldi bir bakmışsınız sokak ortasında bir bakmışsınız uykunun en güzel yerinde, bir bakmışsınız sevgilinin gül yüzünde bir bakmışsınız cinayetin tam göbeğinde... Bu nedenle Tematik bir şekilde oluşmadı şiirlerim...
Seçimlerimde ki yoğunlaşma salt insan acıları mutlulukları, haylazlıkları, komiklikleri, üçkâğıtçılıkları, inançları var oluşu ve her şeyiyle insan...
Su Gibi_Zaman içinde değişime uğrayan dil yapımız için ne düşünüyorsunuz?
Eren Berk_
Oha falan oluyorum yani desem anlarsınız umarım... Çok kötü gidişat hem de çok kötü bunu şiirlerde de görüyorsunuzdur. 500 kelimeye tıkanmış kalmış bir toplum var ortada hatta 500 kelimeyi tam kullananlar entellektüel bile sayılabiliyor...
Su Gibi_Şiirde gelmek istediğiniz yer nedir?
Eren Berk_
Açıkçası şiir de şöyle olayım böyle olayım diye bir hedefim yok ben bildiklerimi paylaşmanın telaşındayım. Aynanın arkası sanal kırarsan gerçek olur gerçekliğiyle aynayı kırmanın telaşındayım...
Su Gibi_Sevdiğiniz bir şiiri bizimle paylaşır mısınız? ....
Eren Berk_
Çıkan Kısmın Özeti
Gün gelecek bu sayfanın vardı öbür yarısı diyeceksin
Aldı de onlara
Ve deki iki yarım olmaz hiç tam...
Bilmezdim buzlu camların iz bıraktığını
Buğulu tütün gecelerinde
Derken; ben o her şey küçüldük
Sevgiler büyüdü
Çıkamadık büyüteç yolculuklara
Hatta yolcuları büyüttük biz küçüklüğümüzle
Oysa seferi biz koyduk bilinmedik şehirlere...
Tırmandım köprüsüz ırmaklı dağı
Ne zaman deniz koksa sevgili saçı
Bir yaprak daha yeşerdi ölüm
Önce yüreğimin çelik potasında dövdüm ben
Sutyen bacaklı kızların gözbebeklerini
Sonra yaftasında bir aşkın
Sayrısında yitirdim
Ellerin de gözleri olduğunu...
Kalın dudaklı bir esmerdi gece
Ve uzun yırtmaçlı ateşli bir yosmaydı şarap
Bir de böylesi zamansızlıklara
Yaşamı koçanlayanlar vardı sokaklarda
Kimsesiz sokakları süpürüyordu evren pulu kadınlar
Aşıklar sevgili dudağında okuyordu esrik bir şiiri
Çıkan kısmın özeti kılığında başlıyordum yeni sevdalara
Açlığımızdan daha mühim değildi ya tokluğumuz
Tırnak makasıyla kesiyordum acıyan yanlarımı
Ama sokağa dökülmüştü bir kez yürek
Uslanmaz bir çocuk afacanlığıydı kalemler
Yüreğin kalemi tükenmezdendi öyle ya...
Arkamda dağ gibi bir ölümle yürüyordum
Ben vardım aralarında
Birde aralarına girdiğim umutlar vardı
Umutlar benden önde yürürdü hep
Adımlarımı sıklaştırır koşarcasına dururdum
Elimde poşetlerim olurdu
İçimizden birini bırakıp
Bir başka düşü doldururdum
İnip binmek gerekiyordu duraklarda
Ben de öyle yapıyordum...
Sırra kadem basmış bir Mayıs’dı
Portakaldı gün
Ve akrepsiz yelkovansız bir saat
Sınırlarını zorluyordu zamanın
Bir mektup gibi okuyordum gözyaşlarını
Dizeleri noterden sürülmemiş bir şair vardı
Şarkıların nakaratında
Ben yağmur sanıyordum insanlar ağlıyordu
Biz ağlıyorduk evrimsizler insan sanıyordu
Gökyüzü tarlasından insan çapalıyordum
Toprak yürek yürek kokuyordu
Gözyaşları insandı...
Hasatsız iklim çocuklarıydık
“Dalında yaprak olamayanlar vardı
Aramıza girip ağaçlık taslayan”
Ebesi de gizleniyordu saklambaçlarımızın
Kirpiklerim dökülüyordu....
“Yüzlerce sperm arasından
niçin birinci geldiğimi” soruyordum leyleklere
Onlar göçemedikleri yolculuklarını anlatıyordu bana
İnsanlara ne çok benzediğimi düşünüp kahırlanıyordum
Aşk tanrısına içerliyordum
Babalar anneleri dövüyordu çünkü
Anneler de çocuklarını
Çocuklar yine düz gidiyordu leylek amcalarına
Belki de bu yüzden hiç rastlamazdım
Leylek sever çocuklara
Onlar gerçek savar birer göçmendi oysa
Gençliğimiz gibi...
Cesaret zamanın gölgesinde bir oyundu
Temcit pilavıydı sahnelenen gözler
Isıtıp ısıtıp çarşaflara sarıyordum sokak kedilerini
Onlar yalansızdı
Mart çalardı uçkur kapılarını
Oysa aşındırmak bize düşerdi
Sokak lambaları altında sevişen
Serenat gecelerinde aşk dileyen
Çakıl taşlarıyla camları tırmalayan
Kapıları aşındırmak bize düşerdi hep
Sözün kısası insandık biz
İnsan gibi insanca oynuyorduk
İnsan olmanın insanlığını
Bir tek ben ağlıyordum buna
Hepimizce...
Tescilli kereste sertifikası almış adamlar
Tam oturup aşkın romantizmin kitabını yazıyordu ki
Şair oldum ben
Doğru işim gücüm yoktu
İşsizlikten iş edindim ben
Sarhoş gezdiğim ayık gecelerde
Ayık sarhoşlar gördüm
İyide okurdum radyoda şiirleri
Ama hiç içerlemedim dizelerle tatmine soyunan
Peçetesiz kulaklara
Mikrofon dibindeki kanyak bile
Bu kadar koymazdı bana
Dostlar olurdu dostsuzluktan şikayet eden
Sigara alacak paramız yoktu ama
Marksın İngiliz işçi sorununa praksis çözümler sunduğunu tartışırdık
İşlerin sürekli ters gittiğini düşünür
Düz gidince de şaşardık
Umudu o yıllarda umut bildim ben
Şimdilerde belki oldu
Ağlamayana emzik verilmez kafalı insanlar
Anlamazlar bunu
Hoş anlasalar da emzik olmak istemezler...
Yaşamak için birini mutlu etmek gerek
Yaşamın bir anlamı olsun diye değil
Herhangi bir anlama yaşam vermek için sırf
Yalnızlıktan korktuğu için
Heyecan peşinde koşanlar
Hayatı zevkli kılmak için macera satın alırlardı
Ben birilerin öpmeyi hala özlerim
Gözleri açık öleceklerdenim galiba
İlle de bir şiir yazmak isteseydim
Şekerden şerbet ezenlere yazardım
Şekersiz şerbet olsun diye...
Ama yılmadan her köşe başı
Adı başka nice hüzünleri çapalıyor olacağım
Sürgüne yüz sürmüş bir başka sevgilinin gözbebeklerinde
Bestelediğim her türkü
Yine aynı yerden sürgüleyecek
Çaldığımda açılacak her kapıyı biliyorum
Ve sizler bildiğim bir adreste
Topluyor olacaksınız
Anıları utanmadan unutarak...
Bana bakmayın siz
Can çekişmede içim
İçim dışım bir olma yolunda
Geçmişim kin revan içinde
Acısı bol olan aşklar sipariş ediyorum
Yareli pareli aşklar
Gerektiğinde eğiliyorum
Cıvıl güneş
Tiril ada
Pırıl su oluyorum
Bana umutlar bol nasılsa
Olağan altı hallerde
Gidip konuya insana
Umuda sığınıp yatıya kalıyorum
Hep yanı başımda
Sırtımda taşıyorum tutuşan ellerinizi
Hiç eksilmiyor ki uzgörlüğüm öz gömleğim
Sonra sevilesiye heceliyorum sizi
Sıkça seviyorum nasılsa sizliğimi.
Do’layın şimdi beni
Si’leyin
Mi’leyin beni
Bezeyin beni
Hadi
Hadi
YETEEER!
Eren Berk
Su Gibi Şiir Grubu ŞairleriKayıt Tarihi : 29.11.2007 11:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
öncelikle teşekkürler ki içtenlikle konuşmuşsunuz söyleşimizde...bu okura kesinlikle geçiyor...ve şiirlerinizi okuyunca hayatın dokularını görebilen/duyumsayabilen ve anlanyan bir şair görülüyor...bir insan görülüyor... sizin tabirinizle sıradan ama sıradanlığa gizlenmiş derinlikle...
ve şiir benim için derken
'araştırmadık bir define avcısı gibi kelimelerin fikirlerin düşüncelerin peşinden koşmamı sağlayan bir olgu' ediğiniz noktada zaten içsel derinliğin olduğunu görebiliyoruz...
projemizi desteklediğiniz için telekkürler
çalışmalarınızda başarılar...
TÜM YORUMLAR (1)