**Şiir Nasıl Okunur, Şiir Nasıl Dinlenilir?

Ramazan Topoğlu
34

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

**Şiir Nasıl Okunur, Şiir Nasıl Dinlenilir?

Sorulur mu hiç? Şairler gücenir!
Gönül dağlarından göçmen kuş sürülerini istediği diyarlara salıveren, duygularıyla okyanusları süzüp arıtan şairler bu sorunun yanıtını “bal” gibi bilirler de, yine hep sorulur bu soru.

Hatırı sayılır ölçüde şair az şiir okuyor, şiiri seyrederek okuyor, dinlerken de hep konuşuyor. “İlle de benim şiirim” diyor, başka şiirlere büyümüş burnunu kıvırıyor.

Şiir nasıl okunur, toplu yerlerde, dinletilerde nasıl dinlenilir. Uzatmaya gerek yok, yalap şalap okuyan ve okunurken dinlemeyen ve konuşan bile bu konuda çok söz söyler.

Bütün şairlerin koro halinde şöyle seslendiğini düşünebilirsiniz:

“Yazılmış şiirler kutsal kitaplar gibi okunur. Topraktan yeni çıkarılan kitabelerin büyük heyecanla ilk kez okunuşu gibi. Seslendirilen şiirler ezanı dinler gibi dinlenilir, huşu içinde. Şiirler elinde gül, köşebaşında sevgiliyi bekleyen bir sessizlikte dinlenir. Şiir, sevişmeler sonrasındaki huzurlu şefkat sessizliğinde dinlenir. Ezan gibi dinlenilir, ses güzel olursa daha makbuldur, değilse gönül güzelliğiyle okumak yeterlidir.

Nasıl okumala devam edelim; namaza, gerdeğe hazırlanır gibi, koltuğa kurularak, ağaca yaslanarak, kristal bardaktaki suya bakar gibi, az sonra ruhumuzun arşiv dehlizlerine yeni kaynaklardan billur suların birikeceği heyecanıyla, bahçeden yeni toplanmış ve vazoya yeni konulmuş taze çiçek kokularının verdiği yaşama sevinciyle...

Su içilirken yılan, şiir içilirken insan dili sokmaz.
Şiir büyülü bir sükûnetle dinlenir.....”

Uzatabiliriz şiirin nasıl okunacağını, nasıl dinleneceğini. Bu konuda sizlerin de çok söyleyecekleri bulunmaktadır, biraz da burada yerinize söylemiş sayıverelim.

Peki dinletilerde şiirler okunurken, nazik bilinen şair beyefendiler ve hanımefendiler bile neden yerli yersiz lakırtı ebeliği yaparlar, şiiri okunan şaire saygısızlık ederler? Kendi şiirleri okunurken de konuşanı kızarlar? Eh, buraya da bir gülme cıngılı koyuverelim.

Yahu kardeş!
Neden verilen aralara saklamıyorsun o konuşmanı. 'Çünkü şairlik kılıfı edinebilmiş kişiliğinde 'sosyal/kültürel davranış-nezaket/zarafet' faktörlerini idrak edemeyen bir ruhunuz var, siz kabasınız' demek istiyor insan, lakin söylememiş olalım, biraz fazla ağır olacak. Vazgeçelim ve yine de affedelim. Fakat sakın bir daha, şiir okunurken lezzetli yemek içinden çıkan kıl gibi konuşmayın. Sanalım ki anlaştık!

Ne demiş 'Her mevsim içimden gelip geçersin' aldı Semahat Özdenses'in besteleği şarkının güfte yazarı şair Hüseyin Yurdabak (Çolak) : 'Şiir okunurken susmalı, susmayanı asmalı.' Biliyorsunuz bu iki sanatçıyı da geçen yıl (2008) fiziki olarak kaybetmiştik. (Yeri değil ama değinmeden geçmeyelim, Semahat Özdenses 'Akşam Oldu Hüzünlendim Ben Yine, Dün Gece Mehtapa Dalıp Seni Andım, Bir İhtimal Daha var adlı şarkıların da bestecisi. Hüseyin Yurdabak ile kavilleşmişler de aynı yıl içinde sırayla öteki yerdeki mevsimlere özlemişler gibi terk-i diyar eylemeleri hüzünlü bir raslantıydı.)

Konuya dönelim, şairlerde de nezaketi öğrenememe gibi kusurlar olabilmekte. Oysa ne zararı var nezaket ve zarafetin! Edebiyata merak sarıp başarılı şiirler de yazabiliyor insan. Ancak filler ve şempanzeler de resim çizmesini öğrenebiliyor, hatta insanlar bile takdir edilmesi gereken çabalar bunlar. Tabi ki yazılanların güzelliği ile koşut olan bir kişilik ile. Uyuşuturucu kaçakçılığı, köle ticareti yapmış başarılı şairlerin örneklenmesinin yeri değil şimdi. Torunu yaşındaki kızcağıza cinsel tacizde bulunan bir yazan/çizenin ürünlerinden nasıl keyif alınır! Diğer insanlara zarar vermeyen içki, iç bunaltı, içe kapanma vs.gibi huyları olan sanatçıları burada ayrı tutmak gerekir elbette. Sanatçı olabilme payesi, çizgi dışı her türlü çirkin çılgınlığa, psikolojik tutarsızlığa, saldırganlığa anlayış gösterme hakkını veremez.

Akla düşmüşken söyleyeyim, sözlükte; 'bilgisayar ağlarının birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan, herhangi bir sınırlaması ve yöneticisi olmayan uluslararası bilgi iletişim ağı' olarak tanımlalan 'internet'te yöneticisi olan edebiyat sitelerinin kaliteyi ayrımlama gibi birtakım sorunlar yaratmasına rağmen büyük katkı sağladığı yadsınamaz. Erişimdeki kolaylık, zenginlik tam anlamıyla elektronik bir 'dünya nimeti'dir.

Kitap ve dergilerden İşaret parmağı ıslatılarak hışırtıyla çevrilen kağıt sayfalardan şiir ve yazı okumak ise her zaman klasik bir lezzet olarak sürüp gidecektir.

Baki'nin 'Huma Kuşunun Gölgesi' adlı şiirindeki:

'Âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal/
Bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş'

dizelerini de gönül yakamıza rozet olarak takarak okumalı ve dinlemeliyiz bütün şiirleri.

Ramazan Topoğlu
Kayıt Tarihi : 16.7.2007 11:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Alp Kosova
    Alp Kosova

    selamun aleykum hocam yaziyi okudum cok sey ogrendim ama ogrenecek daha bir suru cok sey var
    sizinle bire bir konusmak isterdim ama siz beni arkadas listenize kabul ederseniz tabi bir bilseniz
    siir okumayi ne de cok ogrenmek istiyorum anlatamam [email protected]

    Cevap Yaz
  • İbrahim Çelikli
    İbrahim Çelikli

    ..................

    Cevap Yaz
  • Esel Arslan
    Esel Arslan


    Sevgili Ramazan, eline diline sağlık dost, az bile yazmışsın..hatırlarsan en son birlikte olduğumuz gece de benzer şeyler oldu, tabi sen Aydın yollarına düşünce erken yırttın..))
    Teşekkürler paşam, sevgiyle öpüldünüz efemmm.

    Cevap Yaz
  • Yunus Uyanık
    Yunus Uyanık

    slm nbr
    nasılsınıuz

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara

    Güle dair bir neden yok,gül açar çünkü açar
    Ne gözetir kendini ,ne görülmek arzular...

    Eliot

    Şiir vardır, her şeye rağmen vardır ve var kalacaktır sevgili Dost

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (31)

Ramazan Topoğlu