Son sözün,
‘Son’ undaki ‘s’ yi silip, ‘o’ nun üzerine iki nokta koydum…
Nihayet.. sorunu çözmeye başlıyorum galiba,
Ama, az gelişmiş bir Türk vatandaşı olarak,
Özünde hâlâ da zor bunu başarmam..
Evet, sanırım özü sözü şudur meselenin:
Benle bağlantılı bir tasarı söz konusuydu en iyi ihtimalle.
Birilerinin ve bir şeylerin acısını dindirmem bekleniyor galiba diye
Hayra yoruyorum belirtileri şimdilik;
Tabii edinebildiğim kısıtlı verilere dayanarak.
İnsanlardan uzak tutuluşum,
Rastlaşmalarımın önünün kesilmesi vs.,
Tüm bunları yeniden düşündükçe anlıyorum ki
Bir plâna dahiller.
İletiler çok spesiyal ve anlamlarını çözmek
Son derece zaman alıcı uzaklıkta.
Bir zorunlulukla başlarken ve tıpkı
Büyük yaşam plânında olduğu gibi,
Bu plânda da bütün olup biten ve olup bitecekler,
Yani gerçekler,
Gerçekliklerle ilintili görünmeye başlıyor giderek.
İnsanların arasındayım bunları yazarken.
Dikkatimi çeken şey,
Bakışlardaki tedirginlik daha çok.
Hiç gözardı edilemeyecek tuhaf bir etkileşim içinde,
Bana bakışlarından okuduğumu sandığım rahatsızlık
Onlara nasıl göründüğüm merakına yol açıyor, ister istemez:
Acaba Ben mi kendi bakışımı sorgulamalıyım, diye düşünüyorum.
Saat:20:53’ ü gösteriyor.
ertesi günü yine bu nokta da
06:38.
Büyük Plân!
Sabah, ve girişteyim.
Sabah temizliği var sokaklarda.
Kimseye bir mesaj iletilmiyor.
Kimseden de alınmıyor.
Uzun zamandır ilk kez
Bu kadar erken saatte,
Sokaktaki boşluğu seyrediyorum.
Bir uçtan diğer uca görebiliyorum tüm altıncı daire’ yi.
Sokaktakilerle ben bu plâna dahil miyiz pek bilmiyorum henüz.
Bir yürüyüş.. sadece.
Kısa bir sabah turu.
Filmini çekiyor göz-kameramanı Büyük
Yaşam Plânının!
İçimi bir ürperti sardı.
Gerçekten bu plâna dahil olmalı mıyım hâlâ bilmiyorum;
Çöp kamyonları ve diğer araçlar;
Kuşlar,
Güneşteki gölge,
Ve de..
Rüzgârın oluşturduğu orkestranın seslendirdikleri
Plân şarkısının ilk tınıları gibi gelmeye başlarken kulağıma,
Donup kalıyorum,
İlk kez sahneye çıkan as solist paniklemesiyle sokağın ortasında.
Kimseyi taklit etmiyor,
Kimsecikler tarafından da takip edilmiyor;
Seyreden ve seyredilenin olmadığı bir plânın içinde,
Hiç kimsenin ne olacağını bilmediğini
Bilemediğini ve bilemeyeceğini,
Ama bir bilenin de var olduğunun sezgisiyle,
Tüm hikâyelerde olduğu gibi;
Her plân akşamdan sabaha hep aynı titizlikle kuruluyor,
Kornanın sinyâliyle irkilmek gibi şaşırtan ayrıntılarda;
Farklı olmak, ayrı olmak değil kuşkusuz, yani..
Kanımca bir görkemlilik var bütünde,
Zaten görünen bir gerçek
Büyük yaşam plânı.
Yeni bir eleman daha gelmiş!
Hepsi bu belki ama,
Ücretsiz Kahve Falı’ da bakılabilir her zaman.
Bu yüzyılın kavuşması oysa beklenen. Zamanında.
Tam zamanında çalan çanların çınlayan ses ve yankıları,
Bisikletli bir yolcunun uyaran kornasına bağlandığında saat sekiz öncesi..
İşte birleşim başlıyor.. nihayet..
noktanın büyükbabası
- Eğer Seni değerlendirecek olan Sensen,
Ne gerekiyorsa onu yapmaktan başka çözümün yok.
Doğru Söz!
Sevgili Babamın Sevgili Babası,
Sevgili Dedem,
Şeyh olduğu da söylenen Mustafa Atalay,
Onu yeterince sevip okşamamıza
Dünya bilgisini paylaşmamıza zaman yetiremeden
Hakkın rahmetine kavuşmuştu.
Artık sevgili Habibe Babaanne’ de yanında.
Ruhlarının huzur bulması dileğiyle,
Naçizane bir örnek teşkil eden bu çalışmalarımı,
Hayatta çok büyük maceralara atılmış
Bu eşi az bulunur iki insana ve onlar kadar cesur
Daha nice isimsiz kahramanlar adına sunuyorum.
Dileğimi paylaşanlara sevgilerimi sunmak torunluk,
Çocukluk, arkadaşlık, kadınlık,
Eş, kardeş; anne, büyükanne (hiç olamayacaksam da)
Ve de insanlık görevim.
Dostlukla.
nokta şimdi de şifre ‘Temas’…
..Ortak yanın uzantısında;
Tabak, çatal, kaşık çatırtıları:
Bu çocuklardan
Oluşturdukları guruptan
Nefret ediyorum,
Gitmek istiyorum.
Oval gerçek: yolun açık olsun!
Temas tenine rengin.
Buyurgan vızıltı çekil git!
Olmayacaktın.
‘Temas’, vücut bul!
Bir kahraman,
Beyadir içinde, mis kokulu.
Karşımda ebruli yokluğu düşüncem saklar,
Şimdi şifre ‘temas’,
Biraz ürperti zaman havlamaları
Mırıltısı şarkının nağmelerinde,
Ebruli yokluğunu çağırdıklarında git…
Sana vermek istediğim
Küçük-ufacık-minicik
Sağ elimle çizdiğim sol elim.
Çevirdim sesliğin sayfasını,
Arkada kaldı fotoğrafların gülücükleri,
Sımsıkı Sarıldığım an
Şimdi şifre ‘temas’,
Tıktıkları duydu kulaklar,
Görünmez el uzandı yeşilin içinden.
Bildik bir şarkıyı vızıldadı arı:
“Ah göremiyorum balını çiçeğin,
Ne yaptın zavallı bana! ? ”
B, B, B, B, B, B, B, B, B, B, B,
Bel, boyun, beyin, Bethowen, ben, bilgi, bulgu, bekleyiş, buluşma, bitiş…
Timsah sabahında uyandım ilk kez.
Timsah tabağından yedim ilkin.
Timsah uykusundan silkindim.
Timsah aklım nerede?
A-aaaa nefes alıyorum ilk kez!
Sanki çekirdekleri eridi de zamanın
Vücut buldu aniden soluğum.
R etkisi bu..
Ya böyle, ya böle;
Ya böyle ya böyle;
Ya böyle ya böyle.
4. Açıklama: Açık Lama. Açık La Ma, Açıkla M.A., A- Çık! Lam’ a!
Hiç ışık almayan,
Hiç ses girmeyen;
Soğuk-sıcak, ıslak-kuru
Hiç..
Duyumun olmadığı,
Hiçbir temasın hissedilmediği;
Ağırlık mı hafiflik mi,
Kalabalık mı değil mi,
Yalnız mı değil mi,
Ayrımına varılamayan bir boyutun içinde…
Monoloğum.
İşte! İki boncuk daha
Geçirdim yaşam halkama.
Her gün önemli önemsiz
Bir sürü yaşam boncuğuyla karşılaşıyor,
Ama nedense kendi halkasına
En yakışanı ayıklayıp
Almak istiyor insan içinden.
Oysa yaşamın bütün boncukları değerli.
Ayıklamaktan vazgeçsek de artık,
Hepsiyle sarmalansak ne olur? !
Soyadın…
..neydi senin?
Nereden geliyordu soy ağacın?
Unuttum paylaştıklarımızı akşam serinliğinde.
Üşüyen ruhum anladı aniden yıllarca uzak kaldığımı.
Sev beni!
Sev ne olur biteviye…
Açıl ey gözümün önüne inen perde açıl!
Kapan fısıltılara duymak istemim!
Sesinden başka ses,
Türkünden başka türkü,
Dinlemek istemem başka ağızdan acı tatlı söz.
Bırakma beni sakin günün saatlerine
Tut sımsıkı!
Anlamasın kimse mutluluğumu.
Görmesin tuvalimin ışığını.
Kahkahalar bile bilemesin
Ne çok tadına vardığımı hayatın.
Gizle Beni gizle!
Bırakanlar başka sebep uydursun kendilerince.
Unutmaya varan yüreğim unutulmanın da vardı sırrına.
Yer-yüzünün nasıl ışıdığını,
Gök gözünün nasıl parladığını;
Yeşil-dal-budak kollarının nasıl baharlandığını,
Nasıl açtığını reyhanların kokusuyla,
Derinden derine sevinçlerinin… nasıl sardığını..
O sevinçler ki dört mevsimi yaratmıştı
Sen Bende olduğunda.
Aşkım bir tuzak,
Sana kavuşamayınca
Kavuşulmaması gereğinin tuzağı.
Kavşağımızdaki o çelişkili çarpışmada
-çatallanan yollarımızda-
Aşkım tuzak
Yakındır tekrar unutmak,
Sözlerini… söz verişlerinin sarhoşluğunda yine,
Geleceğin düşleriyle yıldızlaşan akşamları bir tarafa,
Sanki öylece rafa,
Kaldırıp atıverdik el çabukluğuyla.
Boşluk…
..her... belirgin... birimlerinden oluşmayabilir.
Örn:... … olarak bilinen … … bir
Kristal örgüsü biçiminde düzenlenmiş... ve
... …. larından oluşur; örgüdeki her...
... eşit uzaklıktaki altı... … ‘yla,
Her … …. da eşit uzaklıktaki altı...
… ‘la çevrelenmiştir.
Yapıdaki bütün bitişik … ve ….
…. ‘ları arasındaki kuvvetler eşittir.
Bu nedenle de, … … … sı olarak
Ayırt edilebilecek belirli bir birim yoktur.
Sonuç olarak...
... ve benzeri katı... lar için
(genellikle bütün …. lar) ……
Kavramının herhangi bir önemi yoktur.
Bu tür …. ların …. …..sı,
…..nın en basit …..sı halinde verilir.
Monoloğum..
Çorabımın küçük pamukçuklarını yoluyordum,
Bir piliç yolarcasına,
Düşünmeden ama düşünceli.
Kendiliğinden yaptığım bu tuhaf kayıt dışı hareketle,
Pembe pamuklu çorabımın üzerindeki
Top top olmuş lifleri kopartırken,
Beynimde boşluklara neden olmuş olan
Hava kabarcıklarını patlatmaya çalışışımın
Dışa vurumu.. içte olup bitenin
Gölgesiydi sanki..
Kolay değil buluşmak.
İhtiyaç var oysa, sevmeye sevilmeye.
Eşit duyguyla paylaşmaya hayatı ihtiyaç var..
Aynı şeyi özlüyorum sanki,
Aynı şeyi arıyorum ve aynı şeyden korkuyorum belki de.
Peki ne oluyordu da buluşamıyorum?
Zorluk nerede?
‘Sen’-‘Ben’ yardım edebilir ama
Cesareti yok ‘Ben’ inde en az ‘Sen’ in kadar.
Yine ‘Sana’t’a kaldı bütün sorumluluk.
Belki bir tek o yardım edebilir
Durumu doğru değerlendirebilirsem.
Sanat belki Ben ve Seni birbirimize anlatıp,
Sevdirip, yakınlaştırabilir;
Sanat İnsanı,
Bir çöp çatan gibi Sanatla,
Bütün uzaklıkları yok edebilirse..
Y a n i: C e s a r e t l e!
Habibe Merih AtalayKayıt Tarihi : 4.7.2009 21:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)