şİİr(’) İn bUlUşmA nOktAsI-.10

Habibe Merih Atalay
496

ŞİİR


9

TAKİPÇİ

şİİr(’) İn bUlUşmA nOktAsI-.10

Zihnimin kapıları
Biri giriş diğeri çıkış olan
Açılıverdiler birden bire.
Ve rüzgâr estirdi
İncecikten yelini
Fırıldak geçmiş saldırırken
Kaçıvermişliğin coşkusuyla
Onca kilit altından,
Geçmişin talan oluşunu seyrettiler
Filize durmuş yeni yeşil çiçeklerim
İyice ezilip ufalandıktan
Sonradır ki nihayet
Kötülük çiçeklerinin
Rüzgârın o tatlı esintisinde
Kutluyorum tapınağımdan
İzlerinin silinip
Süpürülmesini eşkıyanın.

nokta Perşembe: 2. E T A P 4x 10.com

a noktası:
Güzel sözcükler uzağımda değilken,
Gelmez aklıma kötünün kötülüğü;
Etkisi de olmaz;
Kalır yüreğimde hissiz söylemlerin yankısı..
Sözcükler tükenince çaresiz,
Şeytansı güzellikler düşleten bulutların
Vücûdi zenginliğine sığınıp
Hırpalanır kanhıraş,
Aşkın mermersiliğine sığınırım:

Orada dur ey peri!

Uzaklaşma benden..
Sevmediğini bildiğim erkeğimi
Baştan çıkarmam gerek en baştan!
Ve.. her gün yeniden..
Koymak için o güzel başını beni düşleten yastığına,
Dua et Ey Peri,
Sağduyusuna aklın.

be noktası:
Belki; mantıklı düşünemiyorum,
Tek taraflı baktığımdan mantıklı olamıyorum belli ki.
Üzerinden zaman geçince,
Bu coşkuların içi boşalacak,
Geriye sadece bir komedi kalacak.
Bunu bu aklı selimlikte düşünüp ilerlemek gerek.
Unutup gitmeye izin vermek gerek olup bitenleri.
Sanki hiç olmamış gibi gerçekten,
Sözlerimdeki gibi hevesle geçip gitmeye
İzin vermek en doğrusu kendiliğinden..

Ama, bedenine yolculuğum
Bedeline yolculuğa dönüşüyor,
Bir karşılığı olmalı bütün bunların.
Yine de;
Olamazlık bu!
Bir beklenti içinde olmak yaşatılamazlık bu,
Yaratılamazlık!

Gerekliler: zorunlulukların sonuçlarının çocukları,
Ne olur; izin versinler biraz daha,
Bu bir ikramiye olma olasılığı yüksek,
Bana çıkması muhtemel bir kazanım,
Aşk şansım belki.

Çekilişi beklesinler!

ce noktası:
Yeni bir gün.
Bir başka Pazar.
Bir dönem başlıyor,
Sınırları ayırt edilmiş.
İyice belirginleştirilmiş başladığı derinlik,
Gideceği yer,
Bitirileceği zaman..
Hiçlikten hiçliğe..
Varlıktan varlığa..
Sonsuzdan sonsuza,
Gerçek..

Gerçek.

Ger
Çek!

Fırlasın Ay’ dan ok!
İşte sular bu sular.
İşte gök bu gök,
İşte yer bu yer,
İşte toprak bu toprak ve işte ateş..
Ateş!

Fırlasın kurşun!
Turlasın kurşun, kurşun;
Dönsün.. dönsün.
Dönsün güneşten çemberinde,
Yeni bir gün,
Bir başka Pazar..
Yeni.. başlıyor bir dönem..
Paylaşılmazı…

de noktası:
“ Beni istemiyorlar ”
Düşüncesinin altında yatan gerçek,
“ Beni sevmiyor ”
Düşüncesinin altında yatan gibi tıpkı,
“Hiç kimse Beni sevmiyor ve istemiyor”
Düşüncelerinin altında yatanların hepsi:

Boş versek Beni!
Beni boş versek!
Ne olur?
Her şeyi boş mu vermiş oluruz?
Boş olarak verilen bir şey olabilir mi?

Boş bir bardak;
Boş bardaksız boş bir avuç;
Boş bir kol avuçsuz;
Boş, kolsuz, bir omuz;
Omuzsuz boş bir..
Boşluk..
İlerlersin boş bir boşlukta; ben-
Siz; sen-siz;
Onsuz, bunsuz, şunsuz..
An geç!

Duvar da yok,
Sınır da yok;
Başlangıç da,
Son da yok;
Derinlik, yükseklik yok;
Yok.

Geç an!

Dur durak yok!
Sevil vardı,
Berber vardı,
Anımsamalar vardı geçmişe dair;
Dahil geçmişe,
Uza an!
Şiş an!
Genişle.. genişle.. genişle
T e r k e d e m i y o r u m...

ee noktası:
Beyaz yatağı bakire düşüncelerin..
Kirlendi kurşun-yarasının akıttığı
Kapkara kanıyla- kalemimden
Parlayan geceye sığınalım gel ey peri!

Ben önde Sen arkada
Aynı atın üzerinde ikimiz
Göğsüme giydir avuçlarını,
Kavra bedenimi.. çırılçıplak.. gidelim.

Yontu dingin..
Konuşma ise yiten varlık.
Yontu özgür.. Bırakılmış..
Nesnelliğin kendi öz dolaysız kendi’sinden
Yoksun.. kavuşma.. gel gidelim.

Kendi içerisinde kapalıyken somut şekle erişmeden zaman..
Şimdi tam ortasındayken..
Dolaysızca.. buradan gidelim.

fe noktası:
Doygunluk.
Evet doygunluk bu.
Tam anlamıyla sevgiyle kuşatılmışlığın doygunluğu.
İşte sarıyor çepeçevre koruyan aurası sevgilimin.
İçimi titreten bakışların süzülüyor
Her zerresi zerk oluyor damarlarımda kanıma, terime,
Tenim zevkle doluyor.

Ne denli gerçek tartışılmaz,
Tartışılamaz duyguda gizli olan.
Görünürde başıboş,
Bomboş bir asfaltta ilerliyorum.
Boş bir yol boyunca uzanıyor parke taşları
Seviyorum taşlardaki izlerini.
Yalnız yüreğim kocaman.
Sancılı ama duygusu harika,
Ezici ama harika.
Dümdüz ilerliyorum.
Sayarak taşları taban altlarımda ezintiyle.
İşte bir bu var bu gece yanı başımda bende nöbetçi kalan,
Bir tek bu ezinti.
Yine de doygunum evet.
Doygunluk bu.

Ah! Ezildim ben,
Ezdiler beni boş bomboş başıboş asfaltlarca.
Dümdüz ilerleyen parke taşları o sayısız anlarca ezdiler..
Kalk kale duvarları kadar kalın ve koruyucu,
Kalk kale duvarlarındaki müfreze,
Tam sevecekken koru eros’un şiddetli oklarından içimdekini,
Narin ve hasta ruhlu sevgisizimin!

ge noktası:
İşte bir soluk çekiyorum senden derinime…
Ateş!
Akşamlıklar cephanesinden kırgın küçük kalp,
Umutlarla başladı her yeni güne.
Aldatıcı gündüz aydınlığından geçti geceden,
Gündüz tüneline.

Oysa…
..Ne umutlarla başlamıştım her şeye.
Ne çok kandırıldım yine kendimce.
Ne kadar aldatıcıydı gündüzün aydınlığı,
Geceydi geçtiğim o gündüz tünelleri.
Bilmecemsi sevinçli coşkun
Çözülmeyi bekliyordu geleceğim
Keyifleniyordum..

Evlenecektim!
Aşkım sonsuzca sürecek,
Düzinelerce çocuğum olacak,
Sevişmelerim hiç bitmeyerek
Kocayacaktım bir yastıkta.
Ama erken ama geç,
Ya da er geç
Yumacaktım hayata gözlerimi
Yaşanmamış iyilik kalmadığından.

Bir görkemli masaldı bu ve bitti.
Hayalleri kaldı geriye.
O bildik tadı bırakarak geçip gitti zamanım.
Aldatıldım Ben kendimce.

he noktası:
Yalnızlaşıyorum hepten.
Kimse vaat etmemişken sözünü tutuyor bir şeyler.
Ama keşke borçlu kalsaydı:
“ Bir yalnızlık sözüm vardı, ödeyemeyeceğim bağışla! ”
Deseydi keşke.
Hemen şurada hibe ederdim kendisine:
“ Geç, boş ver, önemli değil, ne olacak! ” derdim.

Hayır ama, O iyi dost borcuna sadık.
Hiç istemezken çıkarıp veriyor:

“ Al yalnızlığını! .. ”

Habibe Merih Atalay
Kayıt Tarihi : 4.7.2009 21:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Habibe Merih Atalay