“Suje olmak”
Diye bir, terim-deyim-kavram,
Hangisine girer bilmiyorum,
Deyiş uyanıyor zihnimde.
‘Suje’ nin aslı, ‘sujet’
Bizdeki okunuşu = ‘süje’./ n.m.=eril/
1. İsim ve konu;
2. Sebep;
3. Özne, anlamlarına geliyor.
Felsefe Ansiklopedisinde
‘Sujet Transcendantal’
Deyimini buluyorum.
Deney Üstü Özne, demekmiş.
Alman düşünürü Kant bu deyimi
‘Saf Düşünce’ anlamında kullanmış.
Özne = Bilen varlık diye açıklanmış.
Dilimizde Türkçe yazılımıyla
Süje biçiminde kullanılan deyim;
Mantıksal anlamında: Konu;
Ruhbilimsel Anlamında: Denek,
Siyasa anlamında: Uyruk,
Deyimleriyle de dile getirilir.-miş.
Özellikle dilimizdeki ‘Konu’ deyimi,
Bilgi bilimsel anlamda
Özneyle anlamdaş olarak kullanıldığı gibi
Bunun tam karşıtı olan
Nesne’ yle anlamdaş olarak da
Kullanılmakta.’-ymış.
Örneğin: Bir söylevin konusu
“Le sujet dı’ un discours” ve
Bir bilim konusu: “L’ objet dı’ une science” denir-miş.
Aristoteles tarafından Töz anlamında kullanılmış.
Eytişimsel Özdekçiliğe (diyalektik materyalizm) göre =
“Özne, bilinçli ve iradeli
Bundan ötürü de etkin insandır.
Bu İnsan, soyut bir birey değil,
Toplumsal bir varlıktır ve ancak
Toplumsal-tarihsel bir süreçte biçimlenir.
İnsan-kökeninde –elbette bir doğa ürünüdür,
Özdeksel bir yapıdır ve bu bakımdan
Bütün nesneler gibi bir nesne’ dir.
Ama- bilinçli insan olmak
Özneleşmiş ve nesnel olanla belirlendiği kadar
Kendi öznelliğiyle nesnel olanı belirlemiştir.
Demek ki, birbirleriyle olan ilişkilerinin dışında
Ne nesne ne de özne kavramının bir anlamı vardır.
Bu iki kavram, ancak birbirleriyle olan ilişkileri içinde,
Eşdeyişle Özne ve Nesne bütünlüğü içinde
Bir anlam kazanır.
Bu bütünlük, birini öbürünün ürünü saymakla değil,
Karşılıklı etkisel ilişkilerini kavramakla ortaya konur.
Özne’yle Nesne arasındaki karşılıklı etkisel ilişkiler,
İnsanın toplumsal-tarihsel eylemlerinde gerçekleşir.
İnsan ancak bu toplumsal-tarihsel biçimlenişinde
Nesne’yle ilişkili olarak özneleşir.
İnsan, nesne’ yi yöneten yasaları tanıyıp bilmekle
Onları kendi özne’l amaçlarına uygular,
Kendi hizmetine koşar.
Böylelikle nesne’yi değiştirdiği gibi kendisini,
Eşdeyişle özne’sini de değiştirir,
Geliştirir.
Özne, böylece,
Hem özne’l amaçlarıyla ve hem de
Nesne’l koşullarla belirlenir ve güçlenir.
Toplumsal-tarihsel süreçte özne’nin etkinliği
Gittikçe artmaktadır.
Bu etkinlik, özne gerçek özne olunca
Eş deyişle İnsan
Gerçek insan olunca
Çok daha artacaktır.
Tarihteki büyük adamlar
Daima gelişme yönünde büyük olmuşlardır.
Büyük adamlar
Toplumsal-tarihsel yasaların yönünü
Herkesten daha iyi ve daha çabuk
Anladıkları için büyüktürler.
Bunların eylemleri tarihin akışını hızlandırmıştır.
İnsan, eğer duyumları ona çevresi hakkında
Nesnel olarak doğru = objektivement –
exacte = bir tasarım vermeseydi,
Bu çevreyle hiçbir zaman
Yaşambilimsel bakımından uyuşamaz
Ve yok olup giderdi.” (O.HANÇERLİOĞLU.-F.Ansiklopedisi)
Bu çalışmalarımın genel bağlantısını ise
Aynı kaynaktan alıntılamış olduğum
Albert Einstein’ nın şu cümlesinde bulduğumu sanıyorum:
“ Eğer bir taneciğin yerini belirtemiyorsak,
Bu onun nesnel belirsizliğinden değil,
Bizim öznel belirsizliğimizdendir.”
Tüm bunları toparlayıp yazarak
Bir bütün oluşturma çabam beni rahatlatıyor.
İçimin isteklerini bulmuş olmalıyım.
Bir ‘içim’ olduğunu hatırlatan
Bir ‘benliğim’ oluşuna seviniyorum.
Hani Sanatın Kuralları’ nda:
“Yeni şeyler için yeni sözcükler gerekir” diyor ya
Pierre Bourdieu;
Ben o denli ileri geçebildiğimi ve
Geçebileceğimi pek sanmıyorum
Ama, emin olduğum şeyi biliyorum:
İnsanı kelimeler, kelimeleri düşünceler yönetir.
Düşünceleri bilinç, bilinci ise anlak yönlendirir.
Ve bir başka iz: düşünce,
Eskimiş bir toplumsal durumun aşılmasını sağlamaz.
Düşünceler, ancak eski bir durumla ilgili
Düşüncelerin aşılmasını sağlar.”
Ne büyük bir rastlantı (!) mı acaba?
Hayır, değil elbet!
Ama belli de olmaz!
Habibe Merih AtalayKayıt Tarihi : 4.7.2009 21:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!