Bir bebeğin pasta kremasına avucunu daldırıp
Ağzına götürüşünü,
Sonra da parmaklarını
Benim dudaklarımda gezdirişini izledim,
Anıtsal dizi filmimde defalarca.
Benim de bir parça kremayı parmaklayarak
Onun bana yaptığını tekrarladığımı,
Tekrar hatırlattım kendime.
Önce kendi ağzıma sonra onun
O minicik ağzına dokundum.
İşte tembellik uykumdan sıyırıp
Bedenimle birlikte düşünceme de
O çok özel dokunuşu gerçekleştiren
Önemli andı o an.
Bilincim sanki gözlerim ilk kez açılıyormuşçasına
Diriltici bir enerji saçmaya başladı bedenime.
Kendimi bir kahraman gibi görüyor,
Hayatımı efsaneleştirmek istiyordum.
İşte hepimiz kendi hayatlarımızın
Baş rolünü oynuyorduk..
Ve başkalarının hayatlarında
Figüranlardık belki ama
Başkaları da bizim hayatımızın figüranlarıydı..
Vazgeçilmez izlerdik yani birbirimiz için.
Bensiz kimse kendi rolünü oynayamazdı
Bu yüzden herkes için en doğru figür-an-dı H.M.A.
Oysa çoğu kandırıldı yine kendilerince.
Hiç yaşamadıkları hayatları vardı,
Yaşayamadıkları.
Yaşadıklarını sandıkları
Sandıklarda sanılar içinde,
Masal hayatlardı onlarınki
Uydurulmuş masaldı.
Bense hayatımın masal değil,
Masalımın hayat olmasına
Kandırdım kendimi ve kandıkça
Kandım ki yaşamım gerçek kalsın.
nokta da yaşıyorum ve işte benim gerçek yaşamım:
Çıkmadığım evimde;
Kalkıp oturduğum sandalyede;
Yazı ve çalışma masası olarak kullandığım
Yemek masamda;
Açıp kapattığım televizyonumda,
Işığım penceremin perdesinde;
Aradığım arandığım telefonumda ve cep telefonumda,
Sayısız kere girip çıktığım mutfakta,
Tuvalette, banyoda, çektiğim sifonda;
Yaktığım sigarada ocakta,
Pişirdiğim yediğim içtiğim
Karnımı ve ruhumu şişirdiğim
Çikolatalar muzlar kitaplar,
Yazdığım güncemde;
Açılıp kapanan, zili çalınan,
Bazen yanlışlıkla da olsa
Kapımda biriken çöplerimde;
Uykularımda ve uyanıklığımda
Bütün anlarımda ağlamalarımda
Karanlık odamda bir içeri bir dışarı
Gezindiğim koridorumda;
Balkonumda gece ve gündüz
Aydınlanıp kararan göğümde
Güneşli, yağmurlu, esintili
Kalabalık ve yalnız durağımda,
Direncimde geçmişimde şu anda
Gelecek umutlu günlerde
Uçsuz bucaksız sonsuzlukta,
Onsuzlukta;
Hep benden dışarı hep benden içeri soluğumda;
Tutamadığım aklımda
Yakınımda ve yanı başında
Olamadıklarımda;
Hepsi, her şey,
Ne var ne yoksa koyduğum defterime
Yazdığım satır satır,
Sayfa sayfa, cilt cilt
Yırtıp atamadığım söküp çıkaramadığım,
Değiştirip oluşturamadığım,
Çözüp kuramadığım,
Kapatıp açamadığım,
Varsayamadığım
Yok sayamadığım da;
Engin bir su,
Katı bir toprak,
Karanlık bir uzay,
Dipsiz bir kuyu,
Koyu bir orman,
Sayısız yıldız;
Parıldayan;
Dalamadığım,
İnemediğim,
Giremediğim,
Çıkamadığım,
İçine içinde içinden:
Ben kimim neyim
Ne yapacağım
Ne olacağım
Nereye bu gidiş
Bilinenden başka bilinmeyenlerle;
Bilmediğim hâlâ bilemediğim
Bilemeyeceğim bilmeyi de pek isteyemeyeceğim
Yine de merak ederek bekleyeceğim
Hayretle izleyeceğim
Şaşırdığım korktuğum kaçtığım
Hiç vazgeçmediğim ama
Hiç mi hiç vazgeçemediğim
Geçemeyeceğim de
Olmasını istediğim,
Oldurduklarımla yetindiğim
Olmayanlara darıldığım
Defterimden sildiğim yaktığım
Sözcüklerimden bile sakındığım
Ailem dostlarım en onulmaz aşklarım
Arkadaşlarım meslektaşlarım
Komşularım bakkalım
Marketim sokağım caddem Beyoğlum
Taksimim İstanbulum
Tiyatrom sinemam halkım
Ulusum dünyalım..
Bağlantı kurulamadı bir türlü.
Boşlukta dolanıp duruldu.
Görüntü kayboldu.
Ses yitti.
Titreşim yok oldu.
Fırlatılmış uzay mekiği yalnızlığımda
Yörüngesizdim de artık.
İçerde ve dışarıda
O sonsuz boşlukta
Yüzen parmaklarım
Değişik harflere dokundu,
Bazı sayıları tuşladı
Mesajlar gönderdi
İletişimi kurmaya çalışan.
Hiç bir yanıt gelmedi dün-ya-da-n,
O dairesel döngüsünde devinen
Yer yuvarlağından.
Güneşle Ay;
Yıldızlar, gökkuşağı..
Bütün doğa sessizdi.
Suskunlaştım.
Konuşmayı unuttum.
Öpüşme ve sevişme
Silindi kayıtlarından hafızamın birer ikişer.
İşte bilinmez yolunumun
Bilinmeyen bu son durağında..
Kaydoldu arayış yıllarda.
Kayboldu tek bir iz kalmadan geride;
Kaydoldu itip duran zaman içinde
Bırakılış kayboldu..
Orada değil artık burada da,
Kendi imi bir tek Beni yorsa da,
Varmaya korktuğu gelecek,
Kaydoldu geçmiş imin peşinde.
Bulunduğum yeri tarif ediyorum.
Ya Sen Neredesin?
Buradayım Ben. Dönüyorum.
Bak bana. Gör beni.
Bir merdivenim.
Düz duvara yaslanmış.
Telefonun sesiyim.
Bir poşetim tutunma yeri kopuk,
İpi boşalmış uçurtmayım.
Seninleyim duy beni.
Bir yudum suyum
Bensin içtiğin.
Bir nefes dumanım içine çektiğin.
Koy Beni dönerim olduğun yerde.
Her yerde.
Ses izliğin içinden çıkacak sese kulak kabartıyorum.
Sanki fısıldayacakmış gibi geliyor.
Sessizlik ne fısıldar insana
Duymayı istediklerinden başka?
Ne duymak istiyorsan onu
İşitirsin sessizlikten:
“ Hey küçük kadın, dönmene sevindim! ” falan.. Ya da;
“ Seni sevdiğimi biliyorsun!
Hiç kopmadım ki Senden.
Hiç uzaklaşmadım ki.”
Dünya kocaman,
Dünya karmakarışık,
Uçsuz bucaksız insan yuvası.
Paylaş Benimle ey dünya!
Yolculuktu bu,
Hevesle çıkılmış.
Tutkulu.. coşkulu..
Geri dönüşsüz.
Her birimiz küçük kapsüllerimizde,
Anılarla devam ediyoruz,
O hevesli yolculuklara..
Çıktığımız, tutkulu, coşkulu,
Geri dönüşsüz.. yaşamımıza..
Bir şeyleri umut etmek,
Hayal kurmak güzeldi Sevgili Dostum!
Ama şimdi ağlamak istiyor canım sadece;
Katıla katıla…
Güzel beklentilerdi;
Eklentilerde özlediğim neydi
Bilmiyorum niçin gözyaşı döktüğümü de.
Bana bu üretimleri gerçekleştirme esinini veren,
Dünya tarihinden gelmiş geçmiş;
Sevilip, sayılıp, değer verilmiş;
Toplumsal değerini korurken
Yeni değerler eklememizde de
Bizlere ışık olmuş insanlara
Ve halen hayatta olup,
Evrensel çizgiyi geleceğe doğru evrilten
Herkese minnettarım.
Bana hayatımın tarifi en zor duygusunu yaşattılar;
Yaşattınız…
Hâlâ da yaşatılma etkisi sürüyor
İşte aynı etkiyle birer
“Kobay Sanatçı Oluşumu”
Olarak değerlendirip belgelediğim çalışmalarımı
-umarım gelecek çalışmalarım için de diriltici olurlar-
Okuyuculara keyifle sunuyorum.
Tanrı hepinizi korusun.
nokta kaderi…
..daha çok, ileri gitmeyi gerektiren
Bir çizgi gibi sanki.
Durmadan o ipi göğüsleyip
Geri dönüyorsun ya da atlayıp
İleriye devam ediyorsun.
İp… yükselir daima…
Kalınlaşır;
Çizgi duvarlaşır;
Aşılamaz, atlanamaz,
Yıkılıp delinemezse;
O kayalaşmış kader duvarına toslanıp durulur;
Pes edilip geri çekilinceye değin sürer bu eylem.
Yalnız bir kez bile olsa
Kaderi zorlayıp aşabileceği hayaline kapılan insan
Her yeni deneyiminde başarılamazın gücü altında zorlanır.
Tekrar tekrar zorlanmalar da kaderleşiverir.
Ardından, güçle, engellerle uğraşmak da
Bir kader oluverir.
Sonunda..
Hayır! Ben en kolay yoldan
Ulaşmak istemiyorum kaderime,
Dedirtse bile
Böyle düşünmek de başka bir zorluğu aşmayı gerektiriyor:
Kolaylığın zorluğunu.
Kolay ve basit olana yönelmenin
Zorluğunu aşmak
Zorunda kalıyor insan
Çünkü görünen şu:
Kolay ve basit olana uzanan yol
Çok uzaklarda
Fazlasıyla geridir artık.
Bugün kolayımıza giden
En basit şey yalnızlaşmak.
Düne oranla bugün daha kolay ulaşılıyor buna.
Bugün dünün en kolay gelen basitliği bir aradalıklar
Daha çok zorluyorken hayatı,
Eskiden pek güçlük yaşatmayan uyum,
İki misli zorluyor ve ahengimiz bozuluyor adeta.
Eskiden, uzaklara gitmek zorken
Daha yakın uzakların bile düşlerini kuran insan,
Bugün en uzak noktalarına dahi ulaşması kolaylaşan hayatta,
Yanı başındakinden uzak..
Düşlere uzak..
Bir evren,
Dünya,
Ülke,
Semt,
Mahalle… İnsan…
Kayıt Tarihi : 4.7.2009 21:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!