“Yazar okuyucunun, okuyucu da yazarın dostu ve arkadaşıdır. Bir şiir, bir hikaye, bir makale, yazardan okuyucuya gönderilmiş bir mektuptur' (s. 13) .
'Yazarın bir üretici, okuyucunun bir tüketici, yazılanların ise bir meta olarak algılandığı bir çağda, bu çarpıklığı düzeltmenin onuru bize ait olmalıdır' (s. 14) .
'Hayatın bir döneminde şiiriyeti olan şeylerle uğraşmak,, duyarlı bir kişinin kendisine kabul ettirilmek istenen gerçeklere karşı ilk tepkisidir' (s. 20) .
'Tehlikeli olan hayal kurmak değil, hayalperest olmaktır' (s. 21) .
'Çocukluk, duyguların tomurcuklanma, gençlik açma mevsimidir. O çağlarda onlar için şiirimiz, masalımız olmazsa gerçekleri bugünkünden de karanlık demektir' (s. 22) .
'Modernizm, şiirsiz bir hayatın adıdır' (s. 23) .
'Modernizmin insana yönelik saldırısı o denli çok yönlüdür ki, bozgunculuğundan, tahripkârlığından ne insan kurtulabilir, ne tabiat Kurutu¬lan ağaçlarda, soldurulan çiçeklerde, kirletilen çevrede onun imzası vardır. Tabiatın tahribiyle insanın tahribi aynı şekilde sürdürülür. Saltanatları kan ve gözyaşlarıyla beslenir. Emeği sömürürler, inancı sömürürler. Kalbimizin ve zihnimizin en derin kıvrımlarına kadar girmeyi başarırlar. Dünyanın karşısına öyle alımlı bir yüzle çıkarlar ki, işin iç yüzünü anlayana kadar iş işten geçmiş olur. Modernizmin en ustaca yürüttüğü bir politika da alternatif düşünceleri de kendisinin üretmesidir. Doğal olarak modernizme karşı çıkışlar, yine modernizmin kontrolünde gerçekleşir ve ona zarar verici boyutlara hiç bir zaman ulaşmaz' (s. 24) .
'Şair dediğimiz insanlar, işte bize, içine düşmemeye çalıştıkları bu kirli hayat ırmağının kıyısında aşk, sevgi, vefa, hasret, vuslat diyerek unuttuğumuz insanlık türküleri söylediler' (s. 30) .
İ
'Büyük problemler, görünen taraftarıyla içimizde, insanlığımızda aksayan bir tarafın doğal sonuçlarıdır. İçimizdeki sorunu tespit etmeden aksaklığı gidermeden dışımızdaki sorunları çözmek mümkün değildir' (s. 32) .
'Bütün kötülükler, fıtrattan uzaklaşmanın bir sonucudur. Şairin sesi fıtrata çağrıdır' (s. 34) .
'Bilge, misyonu gereği bizi sarsar, uyandırır' (s. 37) .
'Şiirde her kelime bir işaret taşıdır' (s. 37) .
'Modernizmin silahları hep maddi olan şeylerdir ve etkilemediği, etkileyemediği tek mekân gönüldür, zira orası güzellikler yurdudur' (s. 40) .
'İnsanlar içinde hayırlı bir ümmet olmak, iyiliğin, adaletin kılıcını elinde tutmak, insanın hep fıtri yanını beslemek ancak şiiriyeti olan bir kalple mümkündür' (s. 41) .
'Şairin yaptığı ya da yapması gereken hayat ve tabiattaki şiiriyeti bulup çıkarması, göstermesidir' (s. 57) .
'Etrafındaki üç beş şakşakçının alkışlarıyla kendini üstad olarak görüp, başta gerçekten üstatlığı hak edenlere saldırmak, ardından kendi kuşağından ya da genç kuşaktan olanlara aynı tavrı sergilemek, en azından ahlaki bir zaaftır. Dahası ruhsal bir problemdir, kendi şiir anlayışını, kendi şiir ölçülerini bütün herkese dikte ettirmeye, benimsetmeye çalışmak. Bu anlamsız tavırdan kimsenin kazanacağı bir şey yoktur' (s. 60) .
'Bugün bile milletiyle kafa ve gönül bağı kuramamak, aydınlarımızın hala temel problemlerinden biridir' (s. 71) .
'Sanatı, 'Mutlak' olana doğru bir yolculuk, bir 'Miraç' olarak görmek durumundayız. Allah'a kul olmanın bir gereğidir bu. Bu manada sanat, putlara ve putperestliğe açılan savaştır. Çünkü kendi 'ben'imizin problemini tespitle başlayan hakikat yolculuğu, içten dışa doğru bir yolculuktur. Bu yolculukta en büyük engel put kapsamına giren bir şeydir. Gururdur, bencilliktir, benlik davasıdır, şöhrettir, kıskançlıktır, halis niyetten sapmadır' (s. 81) .
'Sanat, sonsuzluğun yolu, sanatçı da bu yolun yokuşudur' (s. 82) .
'İslam sanatı, insanda ve tabiatta başlayıp Allah'ta biterken, modern sanat, insanda bitiyordu. Bu durum, sanatçının benlik duygusunu besliyor, onun manevi olanla kurması gereken bağı engelliyordu' (s. 87) .
'Ebediyatın herhangi bir dalında eser vermiş olmak, yazara toplum içinde bir ayrıcalık sağlamaz, üstelik ağır bir sorumluluk yükler' (s. 92) .
'Sanatın her türü, kendi dili ve imkânı içinde aynı sırra dokunuyor' (s. 95) .
'Bütün ırmaklar, farklı topraklardan, farklı şekillerde hep denize akmaktadır.
Gidiş, orayadır. Farklılık zahirdir. Batında hepsi sudur. Öte yandan bir taraftan akarken bir taraftan da geçtikleri yerler, cümle yaratılmışlarla Yaratıcı'nın izni ve lütfuyla hayat sunmaktadırlar. Deniz ise vahdettir. Deni¬ze ulaşıncaya kadar geçen zaman hayattır. Irmağın ahengi isnattır' (s. 97) .
'Yazar, muhalif bir sestir' (s. 98) .
'Asıl eser hayattır' (s. 104) .
“Kelime giderken o kültür toprağından bir parçayı beraberinde götürür. Hafızamız daralır. Hatırasız kalırız. Hatırasız kalmak ise hayalsiz, ülküsüz kalmak kadar tehlikelidir' (s. 115) .
'Savaşta Fatih'i kaybetmek ne ise, kültürde Fuzuli'yi kaybetmek de odur' (s. 116) .
'Dil, kültürden, değer yargılarından, yaşama tarzından asla soyutlanamaz. Dolayısıyla onu ek, kök, tür, öge kavramlar çerçevesinde hapsetmek, dili yaşayan bir varlık olmaktan çıkarmak, Mehmet Kaplan'ın ifadesiyle 'tuğlaları incelemek için binayı tepemize yıkmak' anlamına gelmektedir' (s. 125) .
'Modern kültür, insana, bir kalbi, bir ruhu olduğunu unutturmuş, onu et, kemik ve adale yığınına dönüştürmüş, metafizik olanla bağını koparmış, içini metruk bir hale getirmiştir. Bunun neticesinde insan, fıtrattan koparak, nefsi ve dünyevi olanı ön plana çıkarmış, gururunu beslemiş, bu gururla kendini hep güçlü görerek, var olan tüm güzellikleri tahribe yönelmiştir. Böylece insan her türlü felaketin hem sebebi, hem de sonucu haline gelmiştir' (s. 112) .
Mustafa Özçelik, Şiir İklimi, Esra Yayınları, Aralık 1998, Konya
Durdu ŞahinKayıt Tarihi : 20.9.2007 21:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!