Cengiz Çetik - Şiir Gülü Masalsı ÖYKÜ ...

Cengiz Çetik
296

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Çoook çok eski zamanlarda uzaklarda bir yerde, küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar mutsuz mu mutsuz yaşarlarmış. Mutsuzlukları konuşmalarına bile yansırmış. Peltek peltek konuşurlar, söylediklerinin yarısını anlar, yarısını anlamazlarmış. Yine de her şeye rağmen birbirlerini kırmaya kıyamazlarmış. Yılın birkaç ayında su sıkıntısı çekerlermiş. Ama yine de köylerini asla terk etmeyi, başka bir yerde yaşamayı düşünmemişler.

Günlerden bir gün köyün yamacındaki kayalıklar arasından dikenli bir bitki çıkmış. Bu bitki, diğer bitkilerden çok farklıymış. Gövdesi rengârenk, dikenli bir bitkiymiş. Kimse koparmaya kıyamamış. Gün gün büyümüş ve tomurcuklanarak bir sabah gül açmış. Gül, diğer güllerden çok farklıymış. Gövdesi gibi rengârenk, bir renk cümbüşündeymiş. Seyredenleri adeta büyülüyormuş. Gövdesi gibi göz alıcı bir etkiyle yüreklerinde tatlı bir esinti yaratmış. Gökkuşağı renginde desen değil, suyun üzerindeki ebru çalışması desen değil, öyle bir renk cümbüşü varmış ki seyredenleri büyülüyormuş. İçlerinde öyle duygular uyandırmış ki şiirler sevgiyle ışıldamış, konuşmalarına akıp gitmiş. Şiir gibi konuşur olmuşlar. Her okunan şiir ruhlarını okşuyormuş. Sevgi şiirleri, hergün daha bir güzellikte dillerde dolaşıyormuş. Şiirlerden şarkılar doğmuş. Mutluluk rüzgârları, köyün her yanını kaplamış. Üzüntülerinde bile şiirlerle teselli bulur olmuşlar. Zamanla diğer köyler arasında, bu köyün ünü yayılmış. En güzel şiirleri, şarkıları söyleyen bu köyü merak edenler gelmiş. Geldiklerinde öyle bir gül görmüşler ki güneşin ışığında gözleri kamaşmış. İçlerine bir ferahlık girmiş. Ama bu köylüler gibi şiirler söyleyememişler. Yine de yüreklerinde tatlı ve huzurlu bir esinti hissetmişler. Her gelen kolay kolay köyden gidemiyormuş.

Birgün bu köyün mutluluğunu çekemeyen biri, gece yarısı gelmiş. Gülü kesip, götürmek istemiş. Dolunayın ışığında, kökünden çıkaramayacağını anlayınca, gövdesinden koparıp almış. Gövdesini de kırmış. Düşen gülün gövdesi içinden rengârenk bir sıvı çıkmış. Gülden de damlalar toprağa akıyormuş. Sanki gül ağlıyormuş. Gülün dikeni, kesen adamın eline batmış. Öyle derin bir acı ve üzüntü hissetmiş ki olduğu yere çökmüş, kalmış. Pişmanlıkla, kalbinde derin bir sancı hissetmiş. bir an gelmiş ki yakalanma korkusuyla yerinden kalkmış. Birkaç adım atarken yere yıkılmış.

Ertesi gün köylüler geldiklerinde gözlerine inanamamışlar. Gördükleri manzara karşısında şok olmuşlar. Şiir gülü koparılmış, yerde yatan adamın elindeymiş. Kayalığın üzeri, rengârenk akan sıvının rengiyle kaplanmış. Gülün içinden akan damlalar, içlerini sızlatmış. Köyün üzerini kara bir bulut kaplamış. Şiirler, şarkılar susmuş. Mutsuzluk yüreklerine sinmiş. Günler, aylarca bu matem devam etmiş.

Tamamını Oku