Sığmıyorsun Mantığıma Ey Zaman
Bir anlayabilsem, bilebilsem, anlatabilsem seni
Ama ne mümkün..
Sığmazsın algıma! Sığmazsın..
Var mısın/yok musun o da meçhul!
Ya da,
Zaman içinde zaman mı, yaşanan?
An içinde mi yaşanır bütün zamanlar
Bundan mıdır tüm evrelerin AN'da var olması?
Aksi hâlde, nasıl izah edilebilir;
Aynı zaman diliminde yaşayıp,
Aynı kaynaklardan beslenen insanlar arasındaki,
Bu uçurum! Bu derin mesafe...
Öyle hayrete mucip ki, yaşananlar;
Öyle bir idrak farklılığı ki...
Ak güvercini gri görmek anlaşılabilir belki
Fakat katran karası denirse beyaza;
Anlamak mümkün mü,
Doğuştan âmâ değilse gözler!
Bakıp görememek; en derin körlük...
*
Aynı kare içinde, erimsiz mesafede!?
Bu nasıl kendini beğenmişlik,
Bu nasıl "BEN" duygusu!?
Böylesine sınır tanımaz, üstünlük anancı..!
Nasıl bir bakıştır ki;
Kural tanımaz bir edayla
Hükümran görür kendini...
Anlamak mümkün değil bu sakat zihniyeti...
(Kendinden olmayana;
Hayat hakkı tanımayacak kadar,
Fikr-i sabit kişilerin eline fırsat geçse!?
Aman Yarabbi! Düşünmesi bile ürkütücü...)
Hele bir kesim var ki;
Bunlar her şeyi bilir(!) Geçmişi geleceği...
Bilirler, bilinmeyeni(!) NİYET tahlil ederler;
Ömür biçer, zeka ölçer, tasnif ederler...
Yanılmak mı? ASLA!
Söyledikleri her şey kesinlikle doğrudur(!)
İtiraz etmek mi? HAŞA!
Kimsenin ne hakkı, ne de haddidir(!) Aman ha!
Değil eleştiri;
Suskun kalmanıza bile tahammül gösteremezler...
Mutlak onaylamalısınız;
Alkış tutmalısınız her söylediklerine...
En iyi kendileri bilir(!)
Her sözleri tartışmasız doğrudur(!)
...
Beğenmediklerini aşağılamak,
Hâkir görmek haklarıdır(!)
Zaten kendileri gibi düşünmeyenin yaşaması fuzulidir!
Ot kadar bile değer bulmaz, yüksek nazarlarında..!
Fakat ahh şu teknoloji, çok geri kaldı, çok...
Ne yazık ki; her işi görecek robotlar yok henüz!
İcat edilmedi,
Bu yüzden katlanıyorlar;
BİZ "İnsansı Yaratıklar"a...
Öyle had safhada ki, kendini beğenmişlik!
Hele var ki kimisi, ölçüsüz densizliği!
Kendinden olmayanı zaten saymaz insandan;
Burada sıkıntı yok! Bu zaten biliniyor!
FAKAT
Ah! Şu verilen haklar..!
Ne anlıyor ki, bunlar; gidip oy kullanacak!
Hazmedilecek şey mi?!
Seçecek, seçilecek!
kim ki bu çapulcular adamdan sayılacak...
Öyle hazımsizlik ki;
Kurşun gibi oturur nazik midelere
Nasıl eşit tutulur, bu küçük insancıklar;
Yüksek(!) Şahsiyetlerle, Seçmede/Seçilmede..?
Olmayan perspektiften örnekler sergiliyor;
Türünün son örneği, zavallı biçareler..!
Yetkileri olsaydı bu hâlet-i ruh ile;
Rahmet okuturlardı, tarih kasaplarına!
Anlamak mümkün değil bu ilkel zihniyeti
Savundukları sistem, insan ruhuna tezat.!
Unutmadı bu millet:
En medeni hâlleri; açık oy, gizli tasnif...
Yaptım oldu mantığı; BOYUN EĞ! ZİHNİYETİ
Akıllara durgunluk, bu denli pervasızlık!
Zavallı hâllerini bir görseler aynada!
Ne büyük tükenmişlik; ne acınası durum..
Öyle durağanlık ki; insanlığa ihanet..!
Perdeli algıları, sanki âmâ gözleri..
Hakikat, farkındalık,
Düşünmek, tahlil etmek;
imkânsız gibi bir şey...
Öyle kronik vak'a ki;
Asırlarca uzakta, KENDİNİ İDRAK ETMEK..
Öfke bile duyulmaz, zavallı hâllerine...
****
(Bazı ağaçlar vardır; sağlamdır görünürde
Fakat
Kurtçuklar; kemirip tüketmiştir çoktan, içlerini;
Bakmayın heybetli duruşlarına)...
****
*Her ŞER'de Bir Hayır Var*
(Ne hikmetli bir sözdür)
Anladım, anladım ki;
Karanlıklar/Dehlizler,
Enkazlar/Viraneler,
Tefekküre davettir...
22 MAYIS 2012 / Metanet Yazıcı
Metanet Yazıcı
Kayıt Tarihi : 23.6.2012 11:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
_ Zulmün Katşısında Durmak Yürek İşidir; Susmaksa... ... İŞTE; Şiirime 'İlham' Olan Zihniyet; Kanı Donuyor İnsanın!.. Buyurun Birlikte Okuyalım: *************************** Demokrasi Paradoksu (Yazıdan Alıntı) Karl Popper'ın Açık Toplum ve Düşmanları adlı kitabında bahsi geçen, ilginç bazı fikirleri var siyaset hakkında. Bu yazıda Popper'ın bahsettiği demokrasi paradoksuna değineceğim. Demokrasi paradoksu, demokrasiye inanmayan ve demokrasiyi engellemeye niyetli fikirlere de demokraside izin verilmeli mi, onlara da demokrat davranılmalı mi sorusuyla ortaya çıkan bir paradoks. Öyle ya, sonsuz bir demokrasi mümkün değil. Yoksa Nazi partisi gibi demokrasiyi yok edecek kimselere imkan verirseniz, ortada demokrasi falan kalmaz. Demokrasi ancak demokrasiye aykırı rejimlerin engellenmesi ile mümkündür ve ancak o sayede yaşayabilir. Bu demokrasi paradoksunun tek olası çözümüdür. Bunun daha açık bir biçimi hoşgörü paradoksu. Yani hoşgörüsüzlüğe de hoşgörü gösterilebilir mi sorusundan çıkan paradoks. Hoşgörü, ancak sana da hoşgörü gösterenlere gösterilebilir. Dolayısıyla, demokrasi paradoksundaki aynı mantığı açıklayan birbaşka örnek bu. Kısacası, bu bakış açısı, açık toplumun düşmanları karşısında felsefi açıdan ve demokrasi açısından tutarlı bir eyleme girişebilme imkani veriyor bize Popper'a göre. Bu, darbecilerin bir darbeyi meşru göstermesine dayanak olarak kullanılabilecek bir argüman. Tabi o zaman kimin demokrasiye engel teşkil ettiğini kim tespit edecek sorunu var ki Popper'a göre bu çözülebilir bir problem. Ama ben emin değilim. Yani aklı başında ve kültürlü insanlar topluluğu belki çözebilir böyle bir problemi ama siyaset herkesin söz söylemeye hakkı olan bir arenaysa, bu konunun kolay bir çözümü ortaya çıkmaz. İşte bence, işin birbaşka çetrefilli yönü de bu noktada. Yani demokrasiden ne anlıyoruz? Her vatandaşın kendilerini yönetecek kişileri seçmede söz hakkı olduğunu düşünüyoruz ve herkese bir diğer kişiyle eşit bir oy hakkı veriyoruz. Bu ne kadar adil ve ne kadar ideal bir sistemdir? Bence tartışılır. Herkesin siyasi konularda karar vermede eşit derecede yeteneği ve görüş gücü olacağını düşünmek bence safca olur. *** Bir sertifika ya da lisans almadan tamircilik, elektrikçilik, vs bile yapamazsınız. (En azından gelişmiş ülkelerde böyle bu) . Peki nasıl oluyor da ülkeyi kimlerin yöneteceğine karar vermek gibi son derece önemli bir konuda, insanların tümü, bu konuda karar vermeye ne derece ehliyetleri olduğuna bakılmaksızın aynı derecede söz hakkına sahip oluyor? Bence günümüz siyasetindeki ve günümüzde anlaşılan şekliyle demokrasideki temel problemlerden biri bu. Hem seçilenler, hem seçenler sertifika almalıdır. Ancak bu sertifikaya sahip olanlar seçme ve seçilme hakkına sahip olmalıdır. Özellikle seçilecek kişilerde bu daha da önemli... Milletvekillerinin aday olmadan önce yeterliliklerini kanıtlayan bazı sınavdan geçmelerinin gereği bence çoğu kişinin nispeten daha kolay şekilde katılacağı bir fikir fakat ben bunu daha da öteye götürüyorum ve diyorum ki, oy kullanmak isteyen de belli bir eğitimden geçmeli ve sertifika almalıdır. Bunu demokrasiye ve temel insan haklarina aykırı görenlerinize, yukarıda bahsettiğim diğer pek çok günlük etkinlikte sertifika ya da lisans alma zorunluluğunu demokrasiye aykırı görüp görmediklerini sormak isterim. Canı isteyen herkesin hemşirelik yapamaması, ancak bu konuda kendini kanıtlamış kişilere hemşirelik hakkı verilmesi, nasıl ki insanların hemşire olmasının yolunu tıkayan bir uygulama olarak görülmüyor ve demokrasiye aykırı addedilmiyorsa, aynı şekilde seçme ve seçilme hakkı da eğitime ve sertifikaya tabi tutulmalıdır diye düşünüyorum. Nitekim, oy kullanmak isteyen insanların önü tıkanmıyor bu uygulamada. Bu kişiler devletin bu konuda sağlayacağı eğitimi alıp, devletin düzenleyeceği sınavları geçtikten sonra oy kullanma hakkına sahip olacaklar. Bunun demokrasiye aykırı bir tarafı olacagını düşünmüyorum. Bu ideal bir çözüm müdür, tartışılır Ama belki de günümüzde uygulanan şekliyle demokrasiden daha iyi bir çözüm olur, kimbilir. Bir denenmeden bilinmez. Bence birilerinin bu konuda girişimde bulunması gerek. Yoksa ortaya çıkan duruma bakın. İnsanlar akın akın AKP gibi bir partiye oy verebiliyor. Erk sahibi kesim ise, bu kadar oy almış bir partinin kapatılması uygun mudur değil midir gibi bir ikilemin içinde kalıyor. Halkın kendisi için en uygun yönetimi başa getirmede çok başarılı olmadığını görmemiz gerek. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Turkiye'de zaten güncel olarak yaşıyoruz bunu. Demokrasi kavramı günümüzde onun için bu kadar önemli fakat bu şekliyle demokrasi en uygun, en başarılı siyasi sonucu üretmiyor. Kimbilir, belki de en ideal yönetim biçimi demokrasi değil, zamanında Platon'un önerdiği türde bir bilgeler topluluğu tarafından yönetilen devlet modelidir. Platon, filozoflar tarafından yönetilen bir devlet hayal etmişti. Bir tür ütopya. Burada bahsettiğim ikilemleri gündeme getirip en uygun çözümün böyle birşey olacğına karar vermişti. Tabi onun o zaman filozof dediğine, biz bugün aydın kesim, profesörler, uzmanlar, siyaset, bilim adamları, vs diyebiliriz. Ya da ne deriz bilmiyorum. Ama belki de son karar merci olarak bu tür bir ekip oluşturulmalı. Ülkenin en üst beyinleri toplanmalı bu kurum bunyesinde ve ne zaman ortaya AKP kapatılsın mı kapatılmasın mi gibi ikilemler çıksa, bu kişilerin fikri son söz olmalı. Ve bu ekip, kendi yeni üyelerini kendisi seçen bir ekip olarak tasarlanabilir. -->>> •••
Esasında şiirin hikayesi şiirin temasıns uygun olsada konuyu toparlama açısından,özellikle Metanet hanımı yeni yeni okuyanlar adına,uzun olmuş,daha kısa daha net olsaydı sanıyorum verilen mesaj dahada güçlü olurdu.
Metanet hanım öyle güzel bir konuya,daha doğrusu, adeta toplumsal bir faciaya,parmak basmışki,ve bunu yazarken öyle güzel ifade etmişki,okurken insan kendi kendine acaba bendede bu kötü hasletler varmıki demekten kendini alamıyor.
Ne kadar kötü insanı kendini diğer insanlardan üstün görmesi,dünyayı kendinden müsamma görerek diğerlerini hep ötelemesi ne kadar çirkin.Gittiği okulda okuduklarının,aslında -yunus emrenin dediği gibi:
ilim ilim bilmektir.ilim kendini bilmektir.sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır-düsturundan feyz almak oldğunu bilememek ne kadar içler acısı bir durum.
Ülkemizde biraz mürekkep yalamış insanlar nedense tüm topluma tepeden bakma ve hatta onları hor ve hakir görme hastalığyla müzdaripler.Bunda her ne kadar toplum olarak bizlernide suçu varsa,asıl suçlu eğitim sistemimizdir.
Okuyan her insanın bu milletin efendinsi değil ancak hizmetkarı olmaya aday olmalı ve bu ideallar üzerine eğitim ve öğretimin tamamlamalıdır.
Her okuyan helede bir mevki makam sahibi olanlar mutlaka piskolojik destek alarak bu yükselen İSANLARI HOR GÖRME haastalığından kurtulmaları gererkmektedir.
Kimde ne var kimde ne yok sadece RABBİM bilir,eğer o bilmesaydi seçermiydi bir garip yetimi vede ümmi-yani hiç okula gitmemiş,okur yaaarlığı olmayan-olan birisini yani HZ.MUHAMMEDİ peygamber olarak.
İşte bu yüzden:
İnsanları sadece YARATANDAN ötürü sevmeli ve onlara gerekli değeri vermeli onları dikkate almalı,onların fikirlere saygı göstermeliyiz.
Metanet hanım yine yapacağınızı yapmısınız,bizim görüpte söyelemediğimiz duygularımıza tercüman oldunuz.
Keleminiz hep çağlasın.ilhamınız bol yolunuz açık olsun
Çok akıcı, ibret doluydu.
Kaleminiz ve anlam yüklü paylaşımınızı kutluyorum. 10 + ANT. Saygı ve sevgi ile kalın.
Hikmet YURDAER
hayatın içinde geçen gerçek bir ömür. Öyle güzel öyle içten yazılan bir manzum öykü.Hafızaya sığmayan bir zaman var. bu zaman hiçbir hafızaya sığmaz.mantık ve akıl işidir.Bizler zamanın içinde bir portakal dilimi kadar var mıyız bilmiyorum.Zira şiiriniz bir ömrü anlatıyor çok tatlı anlatımla.şiirin mükemmelliği ve şahaneliği de bu.Bizlerin ömrü yetmeyecek. Yüce Rabbım her şeyi kıyamete kadar sürdürecek dercesine iman ve inanç dolu şiir.Sonunda herşey tefekküre davettir çağrınız çok çok haklı bir davettir. Tam puan +ant.kutluyor ve saygılarımı iletiyorum.Sağlıklı gelecekler diliyorum. Huzurlu yarınlar diliyorum.Saygılarımla
GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ
'EL-HAMDÜLİLLAHİ ALA KÜLLİ HALL SIVAL KÜFR-Ü VE-D DALAL!'
'HER HALİMİZE HAMDOLSUN. KÜFÜR VE DALALET MÜSTESNA!'
Hayırlı haftasonları..
'VE ASA EN TUHİBBU ŞEY'EN VE HÜVE ŞERRÜLLEKÜM!'
'SİZİN HOŞUNUZA GİTMİYEN BİR ŞEYDE BAZEN (NETİCE İTİBARİYLE) SİZİN İÇİN HAYIR VARDIR!'
'VE BAZEN ÇOK HOŞUNUZA GİDEN ŞEYLERDE DE; (SONUÇ İTİBARİYLE) SİZİN İÇİN ŞERLER VARDIR!'-AYET MEALİ-
Hayırlı çalışmalar Metanet kardeş.
TÜM YORUMLAR (5)