Sıfır Noktası Şiiri - Mehmet Çoban

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Sıfır Noktası

Sıfırın altı acizlik
Sıfırın üstü efendilik
Sıfır noktası fedailik

Sor kendine
Sıfırın altıda mısın?
Sıfır noktasında mısın?
Sıfırın üstünde misin?

Sıfırın altında isen
Sorgulanamaz dileklerin
Sebepsiz rettir isteklerin
Seni bir hiç yerine korlar
Sana bütün tuzakları kurarlar
Sesini keserler çıkaramazsın
Sustururlar konuşamazsın

Sıfırın üstünde isen
Sorgulanmaz yaptıkların
Sözlerindir yaşadıkların
Sınırsızdır arzuların
Sevk edersin arzularını
Sorgularsın karşı çıkanları
Sonuna dek iktidarını
Sürdürmek için yaptıklarını
Su gibi döktüğün kanları
Sayamazsın kendin bile
Saydırmazsın hiç kimseye

Sıfır noktasında isen
Sınırlarda gezer gözlerin
Sıfır altına düşmemek için
Sıfır üstüne yükselmek için
Sınırsız cesaretini
Sorgulanacak hareketlerini
Sebepsiz her şeye bulaştırırsın
Susmaz ortalığı karıştırırsın
Sonu olmayan bir yolda
Sonsuzluğa savaş aşmışsındır hayatta
Seni durduracaklar karşına çıksa da
Sıkamazlar bir kurşun kafana
Sıkarsın kurşunları kafalarına
Sorgusuzluk içinde yaşadığın hayatta
Sorgulamazsın empati dalgasında

Sıfır noktası fedailiktir
Sevgisiz insanlarda deliliktir
Sorgulasan cevap alamazsın
Silahlar konuşur durduramazsın

09.06.2010 - İzmir

Mehmet Çoban
Kayıt Tarihi : 9.6.2010 00:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


İnsan ve toplumu sosyoloji, psikoloji kapsamında farklı açılardan inceleyebiliriz. Bu makalede insanları, toplumları düşüncelerine, inançlarına göre eylem yapma, eylemlerinde radikal davranma açısından ele alacağım. Konuyu anlamak için bir sıfır noktası tespit etmem gerekiyor. Nedir sıfır noktası? İnsanı çılgınca eyleme iten nokta. Yani bir insan, ilerisini gerisini düşünmeden, çılgınca eylemler yapma noktası… Elbette sıfır noktasının altında ve üstünde olan alanlar vardır. Sıfır altı alan… Sıfır üstü alan... Sıfır altı alanda, insan yenikliği, çaresizliği yaşar. Elinde imkânsızlıklar vardır. İnsanın benlik olarak kendine güvensizliğin doruğa çıktığı dönemdir. Toplumlar içinse, kültür, inanç, teknoloji, maddi güçler olarak dibe vurduğu, bu nedenle dünyada var olma kavgasında yenik düştüğü dönemlerdir. Güvensizlik, çaresizliği, yenikliği gündeme getirir. Sıfır noktası altını yaşayan insanlar, toplumlar, kendine karşı yapılan saldırılara karşı gerekli cevabı veremezler. Kendilerini doğru dürüst ifade edemezler. Kendilerine karşı bir şeyler yapanların yaptıkları kendilerine kalır. Sıfır üstü alanda ise, insan kedine güveni, kibri, aymazlığı, azgınlığı, sorgusuzluğu, sorumsuzluğu gündeme getirir. Psikolojik güven, kültürel, sosyolojik, maddi üstünlük sıfır noktası üstündekileri efendi haline getirir. İster insan, ister toplum, inançlarında, duygularında, hayatında böyle bir olguyu yaşıyorsa, artık onlar kendilerini diğerlerine göre, üstün, efendi görmeye başlarlar. Dünya tarihi incelendiğinde, kendilerini efendi hisseden, gören insanların toplumların, çılgınca etrafındaki insanları, toplumları ezdiğini görürsünüz. Yaptıklarının, yapacaklarının altında hiçbir zaman eşitlilik, adaletlilik olmaz. Onlar sıfır noktası altındaki insanlara, toplumlara efendilik etmek için yaratıldıklarına inanırlar. Bunu sözleriyle, kültürleriyle, inançlarıyla, eylemleriyle vurgularlar. Ellerindeki bütün güçleri sıfır noktası altındaki insanlara, toplumlara karşı kullanırlar. Sıfır noktasındaki insanlar, toplumlar ise, ne üstündür, ne de eziktir. Kendi başlarına hiçbir şey yapacak güce sahip değillerdir. Kendilerini bir yere dayadıklarında, kendilerini sıfır noktası üstünde kabul ederler. Ona göre davranırlar. Yalnız kalınca ise, sıfır noktası altındakiler konumuna düşerler. Sıfır noktasındaki insanları, toplumları genelde sıfır noktası üstündekilerin maşa olarak kullandıklarını görürsünüz. Sıfır noktasının üstündekiler genelde yapacakları işleri, maşalarına yaptırırlar. Etraflarında sıfır noktasında olmaya layık, iyi uşaklık, tetikçilik edecekler var ise onlarla anlaşırlar. Onları yapacağı işler düzeyinde kullanırlar. Etrafımızdaki insanları, toplumları izlersek, sıfır noktası altındaki, sıfır noktasındaki, sıfır noktası üstündekileri görebilir. Sıfır noktası altındaki insanlar, toplumlar zaman içinde, kendilerini ifade etmek için, fikirlerini kuşdili ifade etmeye, eylemlerine terör karıştırmaya başlarlar. Sıfır noktası üstündeki insanlar, toplumlar ise, kendine göre düzenler oluşturarak, yaptıkları haksızlıkları, zulümleri yasallaştırmaya, kabul etmeyenleri güç terörü kullanarak yok etmeye çalışırlar. Sıfır noktasındakiler ise, genelde, sıfır üstündekilerin taşeronluğu yaparak, maşası, tetikçisi olurlar. Eğer bu gözlerle çevrenize bakarsanız, sıfırı esas alarak, analizlerinizi yapabilirsiniz. Toplumlar arası veya devletlerarası ilişkileri incelediğinizde, sıfır noktası üstündeki toplumların, devletlerin, diğerlerine kendi yasalarını zorla onaylattırarak, adalet sağlamak iddiasında olduklarını görürsünüz. Dünyayı sömüren nice toplumların, devletlerin, kurdukları sömürü düzenlerini, insanlık, adaletlilik olduğu vurgusunu öne çıkardıklarını görürsünüz. Batı dünyasını ele alalım, insanlık haklarını savunmak için Fransa’da yapılan ihtilalden sonra bile dünyayı sömürmeye devam etmiş. Sıfır noktası altındaki toplumları, insanları köleleştirme hareketlerini sürdürmüştür. Bugün sıfır noktası üstünün doruğunu yaşayan Amerika, bir dönem İngilizlere karşı özgürlüğünü ilan ederek, Özgürlükler ülkesi olarak kendini dünyada tanıtmasına rağmen, tarihi pek temiz değildir. Amerikan yerlilerini yok etmiş. Afrika’dan getirdikleri siyah ırka yapmadıklarını bırakmamış. Bugün ise dünyayı sömürmekle meşgul görünmektedir. Dünyanın dört bucağında sıfır noktasındaki insanları, toplumları, devletleri kullanmak için politikalar üretmiştir. Günümüzde NATO organizasyonu, sıfır noktası üstündeki güçlü Amerika’nın kendi yanına, kendi politikaları için kullanmak istediği sıfır noktasındaki ve üstündeki ülkeleri çekme işbirliğidir. Ancak artık RUSYA’ya karşı oluşturulmuş NATO’nun bugün bir işlevi yoktur. Geçmişte de doğru düzgün bir işlevi olmamıştır. Amerika kendi çıkarları için dünya üzerinde maşa ararken, birçok ülkeyi bu yönde kullanmıştır. Kuzey Güney Kore savaşlarında kendi çıkarları için, dünyayı kendi yanına çekmiştir. Vietnam’da birçok ülkeyi kendi yanına çekmeye çalışmıştır. İran’daki devrimden sonra astığı Saddam’ı maşa olarak kullanmıştır. Afganistan’da Rus işgaline karşı mücadele eden Taliban’ı özgürlük mücahitleri ilan etmiş. Bütün gücüyle desteklemiş. Zaferden sonra kullanmak istemiş. Ancak Taliban’ın Amerikan isteklerinin, Rus işgalinden farklı olmadığını söylediği gün Amerika Taliban’ı terörist ilan etmiştir. Ne yazık ki, ülkemizdeki sıfır noktasındaki basın ve politikacılar, Amerikan ağzıyla, maşası, taşeronu olarak, Amerika dünyada neyi nasıl tarif ediyorsa, aynı şekilde tanımlamaya çalışmışlardır. El Kaide örgütünü Amerika kurmuş. İstediği şekilde, istediği biçimde kullanma eğilimlerini sürdürürken, örgüt Amerika’ya karşı politika ürettiğinde, dünyanın en büyük suç örgütü ilan dilmiştir. Ülkemizdeki PKK örgütünün Irak İşgalinden önce ve sonrasında Amerika ile sıkı fıkı ilişkiler içinde olduğu belgeleriyle tespit edildikten sonra, Amerika ne yapacağını şaşırarak, Türkiye’den vazgeçme yerine PKK’dan vazgeçerek, terör örgütü ilan etmiştir. Günümüzde sıfır üstündeki Amerikan’ın en güçlü maşası, taşeronu, tetikçisi İsrail’dir. İsrail Amerikan’ın Ortadoğu’daki, maşası, taşeronu, tetikçisi olarak, sıfır noktasındadır. Sıfır noktasındaki İsrail’in sıfır altına inmeye niyeti yoktur. Sıfır noktasındaki İsrail’in sıfır üstüne çıkacak, kendi başına efendilik yapacak, gücü, birikimi yoktur. O nedenle varlık savaşında, uzun yıllardır sıfır altında olan Yahudi toplumunun, sıfır üstüne çıkamayacağı anlayışı, idraki ve hesaplarıyla, sıfır noktasında en güçlü silah olmayı tercih etmişlerdir. Ülkemiz ikinci dünya savaşı sonrası Amerika’ya ayrılan bölgede olma nedeniyle, Amerikan’ın yanında olmuş. NATO üyesi olarak Amerika ile işbirliği içine girmiştir. Ancak İsrail gibi, ülkemizin sıfır noktasında hareket ederek, Amerikan’ın yüzde yüz tetikçisi, maşası, taşeronu olduğu söylenemez. Ülkemiz Amerikan nüfuz alanına girdikten sonra, çok partili sisteme geçmiş. On yıl tek partili dönemlerin acılarını silmeye çalışırken, 27 Mayıs darbesi ile durdurulmuştur. 1960’lı yılların ortalarından sonra tekrar toparlanırken, dünyadaki sol fikirlerin ivmesiyle ülke karışıklık yaparken, yine darbe ile durdurulmuştur. 1974 yılında ise Kıbrıs Barış hareketiyle, ülkemiz Amerikan politikalarına ters düşmüş, Amerika’ya rağmen hala Kıbrıs’tan çıkmamaktadır. Aslında ülkenin Amerikan politikalarını uyguladığına yönelik genel yorumları bozucu, çözücü birçok karar, davranış ülkemiz tarafından sergilenmiştir. 1979 yılındaki İran devriminden sonra, İran’la savaştırılmak istenen ülkemiz savaşmayınca Irak devreye sokulmuştur. Hâlbuki Saddam, Irak Sosyalist Bas Partisi önderliğinde Amerikan karşıtı politikalar üretirken, Amerika adına İran’a saldırmıştır. Aynı dönemde Amerikan dostu bunu Türkiye bunu yapmamış, tarihsel İran komşuluğunu öne çıkarmıştır. İran, İslam devrimi yapmasına, ülkesinde şeriat uygulamasına rağmen bunu yapmamıştır. Kısaca ülkemizin Amerika ile işbirliğinden bu yana geçen sürede İsrail gibi, Amerikan’ın Ortadoğu’daki taşeronu, tetikçisi, maşası olduğu söylenemez. Ancak İsrail, sıfır altına düşme korkusu, sıfır üstünde olamama acizliği içinde, sıfır noktasını yaşamaktadır. Bu nedenle, sıfır noktasının bütün özelliklerini taşıyarak, çılgınca, fedailik, tetikçilik yapmaktadır. İnsanlık, hukuk yasalarını çiğneyen, zaman içinde Amerikan’ın da tepkisini çeken yaramaz, şımarık bir çocuk gibidir. Bugün bütün dünya insanları, ulusları, devletleri bilmektedir ki, İsrail’in arkasındaki Amerika, “yetti artık, ben İsrail’i desteklemiyorum” dediği anda, İsrail’in işi bitmiştir. Bugün İsrail’e karşı tepki gösterecek, tavır koyacak, haddini bildirecek bütün ülkeler, Amerika’nın gözünün içine bakarak sanki şöyle, “Bu kadarda olmaz, şu adamına bir şey söyle” seslerini yükseltmektedirler. Nitekim günümüzde İsrail’in yaptığı gemilere baskına karşı söylemler bu ayardadır. Hiç kimse İsrail’in bu yaptıklarına karşı İsrail’e savaş açamaz. İsrail açıkça savaş ilan etse de, kimse karşı çıkamaz. İsrail karşıtlığıyla bilinen İran bile, İsrail’in yaptıklarına karşılık, İsrail’e savaş açamaz. Zira onlar bile İsrail’e savaş açmanın, Amerika’ya savaş açmak olduğunu bilirler. Zira İsrail, Amerikan’ın has adamı, tetikçisi, taşeronu, fedaisidir. Amerika ne olursa olsun böyle gözü dönmüş bir tetikçiden, taşerondan, fedaiden vazgeçmez, vazgeçemez. Amerika İsrail’in kendi gemisini batırıp 240 askerini öldürdüğünde bile İsrail’den vazgeçmemiştir. Ki, başka nedenlerle vazgeçsin. İsrail’in gemilere saldırısını dikkate alarak, Türkiye’nin İsrail’e savaş açması gerektiğini söyleyenler iyice düşünmelidirler. Türkiye sıfır noktası altında değildir. Türkiye sıfır noktasında da değildir. Türkiye sıfır noktası üstünde kendine yer bulmaya çalışmaktadır. Bu nedenle, bir savaşın maliyetini düşünür. Hesaplarını yapar. Kıbrıs savaşının Türkiye Cumhuriyetine, siyasi, ekonomik, sosyolojik, kültürel maliyetleri bellidir. Hesap kitap içinde olan toplumlar, devletler çılgınlık yapmaz, yapamaz. Çılgınlık, sıfır altındaki, sıfır noktasındaki insanlara, toplumlara özgü bir davranıştır. O nedenle şu aşamada, tırmanan, tırmanacak olaylarda, Türkiye Cumhuriyeti asla İsrail’e savaş açmaz. Ama İsrail tereddütsüz açar. Zira İsrail sıfır noktasında bir ülke olarak hesapsız kitapsızdır. Türkiye Cumhuriyeti ise, sıfır üstündeki bir ülke olarak hesaplı kitaplıdır. Türkiye Cumhuriyetinin İsrail’e savaş açabilmesi için, İsrail uçaklarının Türkiye’yi bombalaması. Açık denizlerde donanmasına hücum etmesi gerekir. Böyle bir durumda bile Amerika araya girer, Türkiye’nin İsrail’e karşı savaşını önlemeye çalışır. Zira sıfır noktası üstündeki bir ülke olan Türkiye Cumhuriyetinden Amerika vazgeçme noktasına gelemez. Zira bilir ki, sıfır noktası üstündeki ülkelere karşı çıkmak, onları başka bloklara itmektir. Böyle bir durumda Amerika İsrail’e efendisi olarak haddini bildirir. İsrail’in tazminatlarını kendisi öder. Diğer taraftan insani yardım adıyla başlayan harekâtta, dokuz gemiden sekiz tanesinin yardım eşyası ile dolu olduğu söyleniyor. Gazze’ye insani yardım götürdüklerini iddia edenlerin, götürdükleri bütün yardımların İsrail tarafından ele geçirildiğini söylüyorlar. Hatta güya İsrail bu yardımları Gazze’ye götürmüş ama Gazze biz yardımı değil, bizim için gelen insanları istiyoruz diye geri çevirmiş. Bu tür söylentiler, söylemler etrafta dolaşıyor. Bu aşamada insanın aklına çok şey geliyor. Yardımın amacı neydi? İsrail’le yardım etmek miydi? Götürülen bütün yardımlar İsrail’de kaldı. Gazze halkına ulaşmadı. Bunun böyle olacağını hesaplamayan, bilmeyen, düşünmeyen İHH yetkililerin ne yapmak istedikleri konusunda ciddi düşünceleri olmadığı, sanki olaydan başka şeyler bekledikleri anlaşılıyor. Gerçi böyle bir yorum, olayların sıcaklığında üzerinde düşünülecek değil, aksine tepki çekecek bir söylem kabul edilecektir. Ancak olayların üzerinden zaman geçince, İnsani yardım konvoyunun, İsrail’e hizmet ettiği yargısı çıkacaktır. Bu elbette benim yargım olmayacaktır ama genel yorum böyle çıkacaktır. Bir ay sonra, olaylar unutulacaktır. Konvoyun bütün götürdükleri İsrail halkına dağıtılacaktır. Açılan kapılar kapanacaktır. Gazze ablukası yine eskiden olduğu gibi İsrail yetkililerinin izniyle, kontrolüyle açılmış olacaktır. Hiçbir gemi, direkt Gazze limanına İsrail kuvvetlerini aşamadan giremeyecektir. Peki, bütün bunların sonucunda ne olmuş olacaktır? İsrail sıfır noktasındaki gücünü bir kez daha bütün dünyaya ispat etmiş olacaktır, Ve İsrailliler İHH’ ya böyle bir fırsatı verdikleri için teşekkür edeceklerdir. Ama biz bugün ne olursa olsun, konvoya katılanlara teşekkür etmek, gazi olanları kutlamak, şehitleri övmek durumundayız. Hiçbir şey yapmamaktansa, bir şeyler yapmanın en iyi olduğu vurgusunda, onları değerlendirmek, belki bu olaydan sonra, daha olumlu şeyler yapmayı planlamaya sebep olacağı için alkışlamak gerekir. Bugün konvoy harekâtı sıfır noktasındaki İsrail lehine tamamlanmıştır. Müslümanlara, insanlık adına hareket edeceklere düşen şey bundan sonra İsrail aleyhine olacak şeyleri planlamak olacaktır. Kanımca Müslümanların ve dünya toplumlarının bu konuda yapacakları en güzel şey, bütün sivil toplum örgütlerini, ülkelerinin partilerini harekete geçirmek olacaktır. Sivil toplum örgütleri, medyada, toplumda, sokaklarda, caddelerde bu konuyu sürekli işlediğinde… İnsanlar oy verdikleri partileri ancak bu şartla destekleyeceklerini söylediklerinde… Partiler ancak İsrail’in yaptıklarına karşı dur diyecek politikalar ürettiklerinde iktidar olabileceklerine inandıklarında… Hükümetler ancak İsrail’in yaptıklarına karşı dur diyecek politikaları uyguladıklarında iktidarlarda kalabileceklerine inandıklarında… Başarı gelecektir, Aksi halde her yapılan şey bugün İsrail’in daha çok güçlenmesine neden olmaktadır. İki üç ay sonra, dünya İsrail’in yaptıklarını konuşmayı, tartışmayı bıraktığında, İsrail’in gücünü kabul etmiş olacaktır. Yani “ben tetikçi olarak istediğimi yaparım, sizler Amerikan efendime karşı çıkamadıktan sonra, bir hiçsiniz” demiş olacaktır.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nilüfer Gümüş
    Nilüfer Gümüş

    KALEMİNİZ SUSMASIN.
    KUTLUYORUM

    Cevap Yaz
  • Sinan Karakaş
    Sinan Karakaş

    Rabbim sıfırın altına düşenlerden eylemesin, yüreğinize sağlık Mehmet bey, güzel ve anlam derinliği olan bir çalışma.Kutluyor Saygı ve Selamlarımı sunuyorum.

    Cevap Yaz
  • Adem Uysal
    Adem Uysal

    neşet ertaşın bir türküsü vardı.'gonüm hep seni arıyor, nerdesin sen ' diyen. şimdi de ben soruyorum, sıfır noktasında mı, sıfırın altında mı, yoksa sıfırın üstünde misin? kutluyorum. selam ile...

    Cevap Yaz
  • Muzeyyen Baskir
    Muzeyyen Baskir

    Sıfır noktası fedailiktir
    Sevgisiz insanlarda deliliktir
    Sorgulasan cevap alamazsın
    Silahlar konuşur durduramazsın


    evet yani.........sıfırın meziyetleri......latife bir yana......hep hikayesi bölümlerine takılıyorum eserlerinizin ve teşekkür ediyorum öğrenilecek ne çok şey var........

    Cevap Yaz
  • Ahmet Daş
    Ahmet Daş

    tekbaşaına bir şey olmasanda..
    sen neymişsin be sıfır..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (13)

Mehmet Çoban