Ben senin neyine vurulayım ki
Daha yüzünü bile görmedim
Ellerini tutmadım,
Sıcaklığını hissetmedim
Gözlerinin rengini bile bilmiyorum
Sen demiştin ya ela diye
Benim güzel memleketim
Dağına taşına kurban olduğum
Gül kokulum
Her köşeni çok seviyor bu kulun..
Nemelazımcı değilim
Duyarlıyım
Bir tanem bir zamanlar adına
Şiirler yazardım pembe kağıda
Bir elimde kurşun kalem
Bir elimde kalem tıraşım, silgim
Üç kelime yazardım
Olmadı silerdim
Ne kadar yakışıklıydın öyle
Ne giysen de yakışırdı ha
Hani bir laf vardır ya
‘'Deve çulluda devedir çulsuz da''diye
Sen her halinle yakışıklıydın işte öyle
Girdi tam on yedi on sekiz yaşına
Yandı kül oldular kalem kaşına
Çekti güzelim oyalı yazmayı başına
Tuttu canından çok sevdiğinin elinden
Baktı gözlerine öyle içten, derinden
Belliydi çok sevdiği gözlerinden
Günler geçer, aylar geçer
Bizim Yörük oğlu olur asker
Evin yükünü Yörük kızı çeker
Gönlüne sevdiğinin acısı düşer
Akşam sabah asker yolu bekler
Bir de hamiledir bebek bekler
Dağda kurulur kara çadır
Evleri tek odalıdır ama
Huzurları vardır
Bir sürü keçi-koyun
Nerede otlak bulurlarsa
Adres orasıdır..
Nerede bahar varsa orada kurar çadırı
Onun için büyüktür hayvanlarının hatırı
Bütün yükleri sırtında çeker kara katırı
Yörük oğlu cesaretlidir, vurur hemen satırı
Sabah erkenden sürer keçileri dağ başına
Bir gün gidersen;
..........Arkandan bakmaktan gözlerim sararır
..........Sokaklar ve caddeler sensiz haraptır
..........Her attığın adımlardan ayak izin kalır
..........İşte o gün var ya benim dünyam kararır.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!