Bu yazıda sözünü edeceğim film hayli zaman önce çekilmişti ancak benim izleme fırsatım yeni oldu. Sinemalarda oynadığı tarihlerde ilgimi çekmemişti. Sinsi bir şekilde büyümekte olan bir tehlikenin işaretçisi gibi algılamasaydım filmi “hiç seyretmeseymişim” deyip geçebilirdim de. Hangi filmden mi söz ediyorum? Leonardo di Caprionun başrolünde oynadığı Kumsal’dan. İzlememi bir arkadaşım önerdiği için özellikle aklımda tutuyordum ismini. O zamanlar izle diye sıkı sıkı tembihlemişti; Bir görsen güzel manzaralarla da destekli ki; rahatça izleniyor diye ekleyerek üstelik. Aklımda tuttuğum bu öneriye ilaveten filmi satın aldığım dükkândaki satıcı genç de filmi uzatırken üstüne üstlük, şöyle demez mi:
-Çok iyi bir seçim yapmışsınız. Ben de izledim. Öyle güzel çekimler var ki. İnsana iyi geliyor bu film.
Bu övgülü sözler üzerine doğal olarak daha da heveslendim. Öyle ki; günlük koşuşturmalarımdan fırsat bulup da bir türlü izleyemedikçe iştahım kabardı. Aklım filmde kaldı. Öneri cümlelerinin de etkisiyle moralimin kötü olduğu bir zamana denk getirsem de, içim açılsa şeklinde anlamlar bile yükledim filme kendimce. Ben böyle heveslendim ama bir fırsat bulup da izleyemeden aradan yıllar geçti. Geçen gün odamdaki filmleri düzenlerken elime geçti yeniden. Bunu güzel bir sürpriz olarak algılayıp bu kez oyalanmadan kuruldum ekranın karşısına.
Oldukça bencil bir yaşam bakışına sahip üç gencin bir şekilde ele geçirdikleri harita üzerindeki yolu takip ederek bir adaya gidişleri ve orada yaşadıklarıydı öykü. Adada eli silahlı birtakım adamlar vardı ve bu adamlar adaya her yeni gelene ateş ediyorlardı. Buna karşın pervasızca ateş eden bu silahlı adamlarla önceden bir şekilde anlaşmış bazı gençler de yaşamaktaydı adada ve bu gençler adanın diğer tarafında tatil köyündeymiş edasında davranıyorlardı. Sanki iş yapmaya hiç birisinin gönlü yoktu ama aralarında bu konuda tek bir tartışma dahi çıkmadığına göre bunda bir sorun da yoktu. Birisi alışverişe giderken hiç kimse onunla birlikte gitmek istemiyor, ama gidene sipariş üstüne sipariş veriyorlardı. Parayı nasıl kazandıklarının filmde hiç verilmemesi gibi ayrıntılara girmeyeceğim çünkü anlatmak istediğimle ilgisi yok ama bir sahne var ki ne dersek diyelim geçmek mümkün değil. Köpek balığı saldırısına uğramış insanların iç açan (!) kanlı görüntülerini izledikten sonra şuna tanık oluyoruz filmde. Gençler, oturup hep birlikte karar vererek, bacağı köpek balığı tarafından ısırılmış ama onlara göre maalesef ölmemiş arkadaşlarını, başımıza belâ olup tadımızı kaçıracak diye, adanın diğer tarafına götürüp, ölüme terk ettiler. Ve dönünce o güzelim manzaralı kumsalda plaj voleybolu oynamak pek bir keyifli geldi hepsine.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum