Ne geçmişten çıkabiliyorum,
Ne de geleceğe yönelebiliyorum.
Sanki arafta sıkışıp kalmışım,
Sadece seni düşünebiliyorum.
AŞKIN SINIRSIZDIR
Tabibe sorar Mecnun ne yapayım der? Tabip der ki;
Mecnun çöllere düşmen yanlış,
Leyla'nı çöllerde arama Leyla'n gönlündedir,
Leyla sende zuhur etmiştir,
Sen gönül yoluna düş.
Hiç ummadığın anda,
Gökyüzünden aşk yağmuru yağar,
Ve gönlüne aşk yağmurundan,
Bir damla düşer...
Başlar bir efsanevi aşk destanı.
Kaderin çilesiyle yolları kesişir iki âşığın.
Birinin adı Civan, diğerinin Dilzara.
Civan, Dilzara adlı merhametsiz bir avcının avı olur,
Bir çift kara gözle yüreğinden hançerlenir,
Aşkın ne olduğunu bilmeyen Civan, yakında onu tüm benliğiyle tanıyacaktı.
Cizre kalesine çıkıp, Dicle Nehri'ni izlemeye dalarken,
Hiç farkına varmadan ağzımdan dökülen mısralar,
Hepsi seni anlatan şiirlere dönüşür,
Sonra usulca, dar ve karanlık sokaklardan yoluma çıkarım.
Her sokakta seni ararım, yolunu kaybetmiş bir meczup gibi,
Bembeyaz bir kar günü,
Aşığın umudu yerle bir oldu,
Gönlü buz tutmuştu,
Gönlünün sıcaklığa ihtiyacı vardı,
Yarin müjganları ok gibi aşığın gönlüne isabet etmişti,
Yeri ve göğü kapladı yâre olan hasreti,
Her aşık düşer bir kuyuya,
Bu kuyu ne Kenan'da,
Ne Yemen'de,
Ne de Fizan'dadır,
Bu kuyuya gönül kuyusu derler,
Yarin kokusu dolup taşar bu kuyuda,
Şiirlerde âşık geçer,
Her âşık aşığına şiir yazar,
Âşık aşığını anlatması hoşuna gider,
Her âşık sevdiği için saraylar ister,
Âşık olan aşığından ilham alır,
Âşık aşığın ateşiyle yanar.
Hani vardır ya herkesin okulda,
Ağzı haşlanmış yumurta kokan bir arkadaşı,
Ha işte benim de öyle bir arkadaşım vardı.
Her sabah sırama gelip, yumurta kokan ağzıyla
Bana günaydın derdi ve gülümserdi.
Gülümserken gözleri gülenlerdendi.
Aşk elinden yaralıyım,
Aşk ülkesinde can çekişirim,
Aşık û maşuk zindanındayım,
Mecnun çölünde bir mahkûmum,
Kana kana su içerim aşkın sahrasında,
Derdime derman olan zalım ortada bulunmaz,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!