hasat zamanı geçiyor
yüreğimdeki gök gürültülerinin arasında,
şehrin kıyısında büyüyor
aç ruhların çiçeği
kıvranıyor kara bulutlar mavi mısralarda
kutsanan yalnızlığına
yağmur çiselerken
dudağında ki bahçenin
yitik sarhoşluğunda
emzirirsin karanlığı
çölde kalır yüreğin
öyle üşüttün ki
adını andıkça yüreğim buz kesti
ellerim morardı
dudaklarım mezar taşı gibi
hep ıslak gözlerim
dilimden damlayan cümlelerle
geç kalmış
vapur seferi gibiyim
ömrüm limandan ayrılalı çok olmuş
her vuruşunda
su almaya başlamış kalbim
ve
Gel
İstersen şiirlere yol yapalım şarkılardan
Yıldızlar düşerken gözlerimize
Grileşen ufuklarda bulalım mavileri
Issız düşlerimizin şaşkın bakışlarını bozalım
toprağın rahmini kucaklamak için
çığlıkla kopuyor bulutların suyu,
göğün kalbi son deminde
yıkanıyor gözlerde kusurlar
ruhlara dökülüyor tabiat
gün karanlık...
cümlelerin sesi
dipsiz kuyuda yusuf
soluğu kesilmiş şiirin
harlamıyor,
dudağından öpse
iyileşir mi heceler?
güneşin imbiğinde yağmur
sevdanın dudağı kurudu
kuşların kanatları da yalnız
dört mevsimlik tebessüm
sürgünü yemiş yüzlerde...
ipler kayar bazen elimizden
yollar çıkar karmaşık
zamansızdır gidişler
henüz adı konulmamış duygulara
esir hissedersin kendini
benliğinde taşırsın sessizce
tiz bir ıslığın ellerinden
iki damla yaş aktı
hüzünle dans eden gönlüne,
bastırılmış duyguları
ayazlar vurdu
aynaya düşen aksinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!