Onsekiz yirmi yaşlarımı düşünüyorum. Cıvıl cıvıl, neşe saçan ben; büyüdüm. Sigara içmeyi öğrendim, rakının nasıl içildiğini de maharetmiş gibi... Yalnızlıkla tanıştırıldım köşe başındayken, dönmemişken henüz uzatıverdi elini, uzatmalı sevgilim oldu. Aslen doğuşumla varmış da idrakim geç oldu.
Hayat dedim, hayatın altında mı kaldım?
Hayır.
Sadece pembe bulutlar gezinmeye başlarken siyaha dönüverdiler. Ara tonları tanıyamadım.
İster Polyanna desin sevenlerim ister Palyaço; ben içimdeki tufanımla gülümserken, artık bedenimin dile gelişlerine şahit olmaya başladım. Her sene ortası gönül volkanım patladı, ve her sene bir kurban verdim aşk-a...
yalnızlığım tufanımın tetikleyicisi
yalnızlığım ailemin hediyesi
aile bildiklerimin...
sevgi yoksa yalnışlar çorap söküğüdür, boşluklar derya, birazcık şefkat, ilgi alaka uğruna yılana bile sarılan yürekler vardır ya, işte ben onlardandım. Dolduramadığım boşluklarımda yılanlar soktu kalbimi, henüz 9 yaşındaydım.
bir mum yakmıştım kalbimde
belki, belki birgün hiç sönmeyecek meşale olur diye
sığındığım devrik cümleler şimdi satırlar oluşturdu
onca ağıt, onca acı övünç gibi yazıldı, reklam gibi
oysa bu satırların hepsi evet hepsi yaşandı.
Ben Sibel
karamsar satırların bolca bulunduğu satırlarıma, mısralarıma hoş geldiniz....
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
satırlarını okuduğum kadarıyla bu bayan, duygularını çok güzel dile getiren, gem vurabilen, irade sahibi birine benziyor. Ve yine okuduğum satırlardaki öfkesini çocukluğunda yaşadığı bazı olaylara yorumluyorum keza şair adayı bayan,tanıtımında da kendini yeterince izah edebilmeyi başarmış. her şiiri ...