Zat'u devletlü
biz bir alfabenin harfleriydik
sondan bir önceki ve son harfi..
'y' ve 'z'ydik..Bir de Hira'mız vardı bizim..
Hira'mız kutsalımız...
sonra...
akşamlardan bir akşam
bir akşamüstü başlıyordu...gidişimiz....
gidişimiz; iki sonbahar, iki kış,
bir ilkbahar
bir de kısacık 'yaz'dıklarımızdı...
aslında aynı yolların yolcusuyduk
birbirimizden habersiz yaşıyorduk..
ya da birbirimizden oldukça haberli..
'ben'lerimi ise bir o kadar balyozdu...
paşa paşa
ankara giysiyleriyle
ağır abi takılıyorduk..
ben O'nda kuşanmıştım..
özlediğim çocuksu mavi düşlerimi..
mavi okul önlüğümü onunla giymiştim..
işte telefonu çalıyordu şimdi....
yüreğimi yakan kor bir ateş......
yüreğini yaktığım beklediğim kor ateşdi.....
canımdan can... canımdan öte..sevgilim..
herşeyim.. bir tanem ve kalan son nefesimdi...
yüreğim titriyordu..
iliklerime kadar ürperiyordum...
hemen açamıyordum..
ve bir süre bekliyordum...
kalbim zorlanıyordu..
ankara elbiselerim yokken ben
O'nunla çılgın bir çocuk oluyordum....
özlüyordum çocukluğumu..
özlüyordum işte...
özlemek yasak mıydı! ? ..
kim koyabilirdi bu yasağı? ..
yüreğe yasak konabilir mi! ? .
onay makamı olabilir mi! ?
zat'u devletlü hazretleri..
yüreğim coştukça coşuyordu
yüreği coştukça coşuyordu
özlüyordum çocukluğumu
özleyebileceğim kadar özlüyordum işte
ve özleyebileceği kadar özlüyordu işte
ve seviyordum çocukluğumu
sevebileceğim kadar işte..
ve seviyordu çocukluğunu
sevebileceği kadar işte..
sevgilim gece nöbetlerine çıkıyor
uykuları beni merak ediyordu
ve şafağa doğru ıssızlıkta
beni görmeden geldiği gibi
karanlık ve sisli yollardan
habersizce geri dönüyordu..
ruhu azaplar içerisinde
beni burada tek başına bırakıyordu..
toroslardan Akdeniz'e inerken
bu küçük sahi kasabasında
benim yaşadığım yerde
uçaklar dolusu yollanan
hazinelerim ve türkülerim oluyordu..
bana adanıyordu..
bize adanıyordu..
çocuksu sevgilere,
özlemlere adanıyordu...
gece uzun tutulan nöbetlerde
adaklar gözlerimi çağlayana bırakıyordu...
hasretini kuşandığım
bir metropolün karşı yakasından
ala nurdan nur ile yüreğime doluyordu..
yüreğimize doluyordu..
Hira'mızın ise yüzü gülüyordu..
ve
üç gecedir gözüme uyku girmiyor
mutluluklar gözlerimde
nurdan ala nurlar yağdırıyordu..
sevgilim yoğundu.
üstelik hiç vakti de yoktu..
sorumlulukları ise oldukça çoktu..
beklediğim...
alfabenin 'z' harfli yolculuğuydu..
duygularım çağlayan.
nurdan ala nur
yaradanın yüreğime nakşettiği
'büyük bir aşk' oluyordu birdenbire değil ilk günden! ? ....
ve bana akan derinliği bir okyanus oluyordu..
adı; ankara elbiselerini O'nunla çıkaran bir çılgın çocuk
ve mavi önlüklerini giyen oluyordu....
ve sonrasında bir kadın
bir masalın kahramanı oluyordu...
ve evet evet'i buluyordu! ? ...
haykırıyordu bir kadın..
haykırıyordu..
biri benim duygularımla oynuyor! ? ..
biri benim duygularımla oynuyor! ? ..
biri benim duygularımla oynuyor! ? ..
asla, asla, asla ve asla bir daha olmayacak
bir kadın haykırıyordu..
ama Hira ellerini yine sımsıkı tutuyordu
matematiksel şiir denklemleriyle
ve ankara elbiseleriyle ağlıyordu..
biri benim duygularımla oynuyor! ? ..
biri benim duygularımla oynuyor! ? ..
biri benim duygularımla oynuyor! ? ..
asla, asla, asla ve asla bir daha olmayacak..
ve kadın o akşam üstü
alkolü ve tütünü dibiyle
iki sonbahar
iki kış
bir ilkbahar
bir yaz ile bütünlüyordu..
buraya kadar sonuçtu..
nedeni mi! ? ..
merak mı ediyorsunuz! ?
merak etmeyin siz..
O, zat'u devletlüydü..
yüzüne bakıp, bilendi zaten..
Kalenin Önündeki Küçük Ada
I CAN
09.02.2010/ 04.12
Kayıt Tarihi : 11.2.2010 03:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!