taç yapraklarla gelen baharla
kelebeğin muştusundaki tırtılla
yağmur sonrasındaki kokulu toprakla
dayanırım kapına
sanki bir dağın dizinin dibinde kapın
yanardağ lavları sanki yüzümüzde
karanfil kırmızısı utançlarımız
yakıyor yüzümüzü
hem de içimizi
ıslak yağmurlu bir gecede
dönerken evlerimize
yedi iklimde, dört mevsimdesin
renkli kuşakta, son yağmurdasın
tutamadığım bir şeyler var ya
sen onlardasın
esen rüzgârda, mor dağlardasın
hep uzaklardadır kuşlar
kuşlar kadar alıştığım gökyüzü
bir çocuğun sevincinde saklıdır
bahar rüzgârının sesi
bir korkunun koşusu
gülümsedin ya
nefesi aşk kokulu
bin martı kanat vuruşlu
smyrnalı bir rüzgar
kopup koştu körfezden...
suya düşen ihanete aldırmadan.
bu fırat var ya bu fırat
söylencesi çok
bilmeyeni çok
yükü çok hüznü çok
yangısı çok yankısı çok
boz bulanık suyu çok
bunca rüzgara
yağmura
tufana
kara kışa dayanırım da
dayanamam tek vedana
ki vedan acılı ağlatmalı
çiçekler yetiştirecek
aşkı bir başka yaşama erteleyen ellerimiz
ve sabrımız
ve alışkanlığımız
ve hiçbir zaman
anladım
gece öpülen alnımda açan
bir kırmızı karanfilden
alamadığı bayramlık yerine
bir çift pabuç yerine
baş ucuma koyan babamdı
yeni bir şafakta
yeni bir umutla
yüreğime sular vererek sevgilenmişim
umut ile barış ile
kuşku ile korku ile
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!