Köşe
1
Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kac kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın
Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hatırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun
Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın
2.
Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hatıra gözler ve sevmek
Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar
Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katıl suların ortasına bıraka
Katıl sular güneşi gözlerinden götüren
Evlerinin içi gurur döşeli
Benim aşkım binbir köşeli ah binbir köşeli
3.
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk
Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı
Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar
Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı
Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
4.
Taşların ortasında Leylanın gözleri
Leyla köşe köşe göz göz şiirin ortasında
Ben Leylayı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
Leyla ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında
Ben Leyla gibi güneş doğarken uyanamam
Şehir gece gündüz benim içimde uyur
Leylayı götürüp Londranın ortasına bıraksam
Bir bülbül gibi yaşayışını değiştirmez çocuktur
Leyla diyorsam kesik yanaklarıyla Leyla
Üç köşeli dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leyla diyorsam şu bizim gerçek Leyla
Biz seni işte böyle seviyoruz Leyla
O gitti bize ağlamak kaldı kala kala
5.
Beni yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyubun
Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçımde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme
Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul kalmıyor
Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme
.
Sezai Karakoç
FUZULİ-SU KASİDESİ YORUMU
SU KASİDESİ)
BİRİNCİ BEYİT (MATLA) :
saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlare su
kim bu denlû dutuşan odlare kılmaz çâre su
GÜNCEL TÜRKÇESİ:
Ey gözlerim! Gözyaşlarından oluşan suyu gönlümdeki ateşlere serpme! Zira bu kadar fazla tutuşmuş ateşin söndürülmesi için su çare değildir.
YORUMU:
Şair, karşıtların çatışmasından yararlanarak gönül ateşinin ve gözlerinden dökülen kanlı yaşların çokluğunu vurgulamaktadır. Eşk kelimesi gözyaşı anlamındadır, ancak ağlayışın sürekliliği ve yoğunluğu nedeniyle kan damlası görünümündedir. Zira sürekli ağlayan göz kızarır ve bu kırmızı renk gözyaşlarından yansır.
Doğal olarak su ateşi söndürür. Ancak şair bunu başaramamaktadır. Bunun birkaç nedeni vardır: İlk olarak gözden dökülen su maddi bir varlıktır, oysa gönüldeki ateş manevidir, aşk ateşidir. Maddi bir varlığın manevi bir varlığı etkilemesi ise mümkün değildir. Herkes bilir ki yanan ağacı su söndürebilir ama tutuşan yağa sıkılan su ateşi körükler. İkinci olarak suyun ateşi söndürme özelliğine karşılık, ateşin de suyu buharlaştırma gücü bulunmaktadır. Şairin gönlü yangın yerine döndüğü için, artık gözlerden dökülen suyun bu yangını söndürmesi mümkün olmamakta, ateşle karşılaşan ve onu söndürme gücüne sahip olamayan su buharlaşmaktadır.
Şiir boyunca seçilen kelimeler ve bu kelimeleri oluşturan harfler, aliterasyon sanatı oluşturmakta, şiirin anlamı, okunuşta ortaya çıkan seslerle de desteklenmektedir. Bu beyitte ç, ş, s sesleriyle oluşturulan çıtırtıyı ve o ve u harflariyle oluşturulan uğultuyu duyabilirsiniz.
Şiirde anlam veya şekil bakımından birbirine benzeyen kelimeler aynı beyitte bir araya getirilerek tenasüp sanatı oluşturulmuştur. Beyitte geçen su damlası, gözyaşı damlası, ateş alevi, göz, gönül (kalp) varlıkları yaklaşık aynı biçime sahiptir. Ağlamaktan gözün kızardığı ve gözyaşının kana bulandığı dikkate alınırsa bu varlıklar aynı zamanda renk bakımından da uyuşmaktadır.
Gönül ateşinin ve gözyaşlarının çokluğu kelimeler yardımıyla daha da çoğaltılmış, diğer bir deyimle abartılarak mübalağa sanatı oluşturulmuştur.
Kasidenin ilk beyiti, genellikle şiirin tamamına hakim olacak ruh halini ve manayı yansıtır. İlk beyitte anlatılan ruh haline bakılırsa, şiirin tamamını kuşatacak temanın acı ve üzüntü olacağı anlaşılmaktadır. Bu, şiirin yazılma amacına baktığımızda, Peygamber Efendimizin artık bu dünyada olmamasından kaynaklanan bir acıdır.
Feride BektaşKayıt Tarihi : 20.2.2008 13:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!