1950 yılının eylül ayıydı. Yaz mevsimi biraz nazlanarakta olsa yavaş yavaş kendini sonbahara bırakıyordu. Havalar daha sıcak, sıcaklar daha kavurucuydu. Anadolu’nun çoğu yerine henüz elektrik ulaşmamıştı. 1930 doğumlular askere alınıyordu. Muğla ilinin köyceğiz ilçesine bağlı şu anda Dalaman olan karaçalı (çakallık) ve çevre köylerin gençleri askerlik görevlerine gitmek üzere karaçalıda toplandılar.
- Mehmet sen hangi kamyonla gideceksin.?
diye sordu Fevziye köyünden Osman.
-Seyfettin amca ile gideceğim.
Sabri, cemil ve Muhammet te onunla gidecek
- Tamam bende sizle geliyorum.
- Hadi o zaman çabuk atla …
Çakallıkta sadece Binlik Mehmet ve Seyfettin ağada taşıt olarak kamyon olduğu için, askere gidecek gençlerin bir kısmı Seyfettin ağanın bir kısmı, binlik Mehmet’in kamyonuna doluştular ve Köyceğizdeki askerlik şubesine doğru yola çıktılar.
Köyceğize vardıklarında herkes şubeden sevklerini aldılar ve köyceğizden 3 kamyon dolusu genç 3 davul 3 zurna eşliğinde Aydına kadar gitmek üzere kuşluk vakti yola çıktılar. Yolda zaman zaman kamyonlar mola verdi. Gençler kamyondan inip oynayarak ve nara atarak eğlendiler. Ama hasret acısı daha yüreklerine düşmemişti. Çoğu askerlik hevesi ile gururlanıyor kimide korkuyordu. Kimi evli, kimi nişanlı, kimininse sadece gönlünde yaşattığı sevgilisi vardı. Gece yarısı Çine’ye vardılar ve çine’de konakladılar Nihayet ertesi gün gece yarısı Aydın’a vardılar.
Aydında 3 gün tren beklediler ve İstanbul trenine binerek herkes askerlik yapacağı yeri merak ederek ve geride kalanların buruk hasretleri ile yola koyuldular. Kimi afyon’da kimi eskişehir’de kimi kütahya’da kimi izmit’te yani herkes askerlik yapacağı yerde kaldılar. Mehmet’in askerliği de İstanbul Selimiye kışlasına 8.tümen 8.tanksavar taburu 4.bölüğe çıkmıştı. İlk gün Mehmet hiçbir iş yapmadan bekledi 2. gün herkes bölüğüne ve koğuşuna geçti. Çöğmenli Sabri, Fevziyeli Durmuş, bezkeseli Osman, Fevziyeli Hasan, Ortaca dan Halil aynı bölükteydi.
Herkesin görev yeri belli olduktan sonra yemek yediler ilk öğrendikleri bir nöbetçi çavuşun eşliğinde söyledikleri yemek duasıydı.
-Tanrımıza hamdolsun.
-Tanrımıza hamd olsun
-Milletimiz var olsun.
-Milletimiz var olsun
-Afiyet olsun.
Askerler hep bir ağızdan
Sağol! !
Ve arkasından çatal,bıçak,kaşık ve tabak sesleri alır götürür ortalığı….
Herkese koğuşları gösterildi.Askerliğin 3.günü Mehmet, cemil ve Halil bulaşık yıkama görevine yakalandılar.(acemi birliklerinde acemi askerlere sırayla bulaşık yıkama, soğan ve patetes soyma gibi görevler verilir.) Ve bulaşıklar yıkandıktan sonra koğuşa dönmek üzere merdivenlerden inerler Halil ve cemil önden giderler Mehmet arkada kalır merdivenlerde ışıklar sönmüş ortalık karanlıktır. Mehmet düşmemek için bir eliyle duvara tutunarak rotayı kaybetmemeye çalışır ancak talihsizlik merdivenlerde başlar Mehmet kendini bir anda birkaç metre uzakta bulur. Ne olduğunu anlayamamıştır. Bir şey onu çok fena çarpmıştır. İlk işi “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasülüh” diyerek kelimeyi şaadet getirir ve bildiği bütün duaları okur. Şeytana çarpıldım diye düşünür. Ve yine bildiği duaları okuyarak doğru koğuşa gider. Koğuşta sami çavuş yeni askerlerle ders işlemektedir. Mehmet biraz korkulu ve eli yüzü çizik vaziyette koğuşa varır. Onu gören sami çavuş
- oğlum sana ne oldu.?
Mehmet korkulu ve şaşkın
-komutanım beni merdivenlerden inerken şeytan çarptı.
-Senin ismin ne.?
-Mehmet Komtanım
-Allah Allah bu ne iştir yaa…
Sami çavuş ve koğuşta bulunan herkes şaşkınlık ve korku içindedirler. Sami çavuş diğer arkadaşlarına arkadaşlar gidip bakalımmı diye sorar.Ama kimseden olumlu cevap gelmez. Sami çavuş bölüğün en kıdemli çavuşudur hadi Ali onbaşı gidip bakalım der ama ali onbaşıda bet beniz kalmamıştır.
-Sami çavuşum sabah baksak olmaz mı?
Sami çavuşunda istediği cevap odur zaten ve yükünü üzerinden atmıştır.
-Tamam yaa yarın sabah bakalım ne şeytanı olacak o ayağı kayıp düşmüştür der. Ama geceleri kendisinin de oradan karanlıkta kaç kez geçtiğini düşünür ve tüyleri ürperir.Koğuştaki herkes korku içinde birbirine bakışmaktadır. Acaba bölük şeytanlımı.? Merdivende şeytan mı var?
Sami çavuş korkmayın arkadaşlar bir şey yok sabah bakarız.
O gece herkes için çok uzun bir gece olmuştur. Nihayet sabah olmuştur. İştimadan sonra Sami çavuş,Mehmet ve bölükte ne kadar çavuş, onbaşı varsa doğru olay yerine giderler.
- Mehmet düştüğü yeri göstererek işte burası komutanım der.
Bakarlar ki orada elektrik panosu duvarda açık kablolar dışarıda. Çavuş gülümser ve Mehmet e dönerek.
-Oğlum seni tam burada mı şeytan çarptı der.
-evet komutanım.
ÇavuşMehmet’in sırtını sıvazlayarak.
-Bak Mehmet seni şeytan değil elektrik çarpmış bak buraya dokunursan seni elektrik tekrar çarpar der.
Mehmet şaşkındır, bir o kadarda mahçup. Neymiş bu elektrik denen meret diye düşünür kendi kendine.
Mehmet’i elektrik çarptığını bildikleri halde Sami çavuşta dahil olmak üzere o günden sonra merdivenden geçen her askerin oradan geçerken tüyleri ürperirmiş. Oradan geçerken yalnız geçmemeye gayret ederlermiş.
Ama o merdivenin adı bölükte birdenbire şeytanlı merdiven diye anılmaya başlamış. Her askere gelen o merdivenin adını şeytanlı merdiven olarak öğrenmiş. Merdivenden geçen her asker besmele çekmeden ve dua okumadan oradan geçmemiş.
Mehmet o günden sonra elektriği çok iyi tanır ve ondan hep uzak durur ondan hangi yönlerde yaralanacağını bilir.
Aslında hayatta hepimiz her zaman bir yerlerde Mehmet’in hikayesindeki gibi şeytana çarpılıyoruz. Ama daha sonra gidiyoruz yine çarpılıyoruz. Önemli olan o şeytanı yada şeytanları tanımak ve bir daha asla çarpılmamaktır. Mehmet daha sonra orada yetişmiş ve bölüğünde çavuş olmuş her gelen acemi askere askerliği boyunca “ bakın buralarda elektrik denen bir şey var biliyor musunuz sakın ona dokunmayın beter olursunuz” ben çarpıldım “ŞEYTAN ÇARPMASI GİBİ BİRŞEY” diye uyardı durdu.
12.08.2006
Metin DURAN
DİKKAT ŞEYTAN ÇIKABİLİR
Hani nerede şeytan deme
Gözüne dürtmek mi lazım hepsi aleni
İnsan ile ayırmak çok zor
İnan ki önce harcıyorlar bileni
Kayıt Tarihi : 22.12.2006 17:16:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Metin Duran](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/12/22/seytanli-merdiven.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!