Zulümden kaçan Iraklı’lar; otobüslerle,Kayseri'ye geldiler…İçlerinde nice Türkmenler, Türkmenler içinde nice dost yüzler vardı. Hepsini aynı yere aldık. Süryani sığınmacılarla beraber; toplayıp, çarptık, çıkardık...
Şeyma bir küçük, bir güzel, bir Türkmen kızıydı: Kerkük'ten gelmiş... Hasta, yorgun, bitap, benzi sapsarı... Başhekim Akif Şey görmüş, hastaneye aldırmış. Şeyma, sıcak yatak, sıcak aş, ilaç ve şefkat gördü…iyileşti. Hastaneden çıkardık. Kuşçu Dağları'nı aşarak kampa götürüyorken, ailesi İstanbul’ daki yakınlarına gitmek için kamptan ayrılmış Kayseri'ye geliyordu. Kuşçu Dağları'nda karşılaştılar, sarıldılar, öpüştüler... Onları sessiz sedasız İstanbul'a uğurladık.
Şeyma bir ceylandır Kuşçu Dağı'nda
Ürkek... yorgun, bitap; Kerkük'ten sekmiş.
Ne tuhaf; dert bitmez yar kucağında
Yürekteki sızı Kerkük demekmiş...
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla