Beklemekten yorulan sızılarım gün yüzü görmüş cümlelerimle aşk denizine dökülmekte.
-Sense kızlığının Kızıldeniz’i gibi Musa’nın kızlığına soyunmuşsun. Her, erkek bir sihirbazdır. Sihirli yılanları,belki sihirden öte yalanları vardır.
-Ya da haz kulvarının en iyi koşuşucu olduğundan sözsüz masallarıyla ruhunu etkiler.
-Bir ip üstünde onlarca cambazlık numaraları.Hangisi gerçek,hangisi gerçek bilinmezlik kadar sıkıcı.
-Bu yüzden her kız gibi Musa’nın kızı olmayı denedin.Bunca sihirbaz arasında gerçek aşkı anlamak için aşkı, gerçek sevdayı, düzgün duruşu, temiz algıları, güzel yarınları, içten cümleleri denetleyici asan vardı.
-Önce beni cümle sihirbazı sandın.Önce dünyanın en büyük aşk yalancısı sandın.İp üstünde aşkı yürüten cambaz sandın.Sanrılar gibiydi sandıkların.Sonra, baktın ki gerçekten mistik bir ermişin kitabından sözcükleri yediğimi görünce teslim oldun güzelliğinle…
-Harabe olmuş harbiliklerim vardı. Mert olmanın erkeklik kitabından silindiği psiko-hüzün çağında mertliğimi sundum. Asan ile içteki yasan ile farkına vardın.
-Yaşlı umutlarım vardı.Birikmiş özlemleriyle seni almaya gelmiştim.
Bütün hayallerim zayıflıktan ölen Afrikalı çocuklar gibiyken.Sivil toplum örgütüne üye aşka yardımsever gönüllüğünle geldin.Aşka ölüyorken, Afrikalı Leo kadar, kaderim erirken, geldin yeniden aşka Sultan Süleyman yaptın.
Şimdi t’aşan coşan denizin dalgalarında kendimle çoşuyorum.
Beni yeniden kendimle tanıştırdın.
-Yan yana yürüyelim, yana yana yanılışımı ütüledi şulen.
Yan yana yürümeyelim ki bu aşk masalının etrafını saran cadılar, cadalozlar , kötü niyetin temsilcileri, kıskancı akrepler zamanımızdan ısırmasınlar.
-Doyumsuz bir neslin tükenişini izliyorduk.Bir gecelik aşka Şehrazat olan kendini peri sananlar zaaflar seyrindeydik.
-Seyrin göçü vardı. Seyir göçeberiydik.Herkes hayatı bir seyirlik gibi izliyor ve öylece yaşıyordu. Aşkın içini öyle boşaltılar ki aşk sadece boşalmanın sonucu oldu.
-Fermuarı açık gönüller arttı.Herkes doyumsuzluğun alışverişinde fermuarı açık dükkanlardan haz alıp yaşadı.Bütün bunlara aşk kılıfı bulup kapattılar geceyi, ya da aşklı heceyi.
Şimdi bu düşsel yanılsama durağında dar kafalı beyinlerin yaşadığı doyumsuzluk oyunlarına karşı, içtenliğinin , kadınsal duruşunun, zamanlı yaşanırlığın iklimi olup gelince.
Sustum ve sevdim seni.
Düşünmeyi, sevmeyi rehber kılıp sevi dünyana geldim.
Sarılmak kadar sarmaşık, darılmak kadar darı, beklemek kadar bey,
sevmek kadar sevi, içlenmek kadar içsel, kavuşmak kadar kavuşmak, sözlenmek kadar söz, özlenmek kadar öz, yakınlaşmak kadar yakın, biz kadar biz olup kalakalışın kallavisi olup kendi kavlarımızı ruhun ateşiyle tanıştırdık Şulenar.
*Yalnızlığıma mahsuben, yaşanırlığıma hitaben, sensizliğime sessiz
senfoniler derledim şef bakışlarla.
-Ç’oğulluğumun arı olduğu çiçek mevsimine geldim.Her kadın, bir çiçektir.Her çiçekten bal yapılmaz.Her kadında çiçek özü yok.Sen, işte sen bütün çiçekler kadınlık özü verdin.Arı olup yüreğinin kentine geldim.
Bir meczubum fiyort kıyılarında sahillerimi yırttım.Her sahilde bir güzelin deniz feneri vardı.Gam denizindeki gemimle gezişimi izliyorlar.
-Huzur vermek için ten denizini teslim etmek istekliğine karşı, duruşumun halatı gözükünce kaçıyorlar.
- 23. Senfoni ile 34.Düğümü söyleyen Mozart tenorluk ölçütünde kendimizi bulmayı çalıyoruz.
Ve sen artık dilimde çalınan sözcükler bestesisin Şulenar…
Kayıt Tarihi : 1.3.2013 17:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!