Ben balıkçıl kuşu su kenarında
İçimde akılalmaz vehimler...
Korkuyorum
Kuruyacak ırmaklar
Büyüyecek birikintilerin med-cezirinde
Dilârâ,
Mağribilerin ülkesinde
Ömrümü kaybettim,
Ellerimi yitirdim ipeklere uzanan....
Sonra yangınlar düştü içime
Ve bir mecûsi kıblesinde
benim tek renkli mevsimlerimde çok şey asılı
benim tek sesli türkülerimde çok şey açılı
açılı bir kapıdan dışarı çıkıyorum
açılı bir üçgene girer gibi başlıyorum gül kurutma ayinlerine
çok yaşamaz daha
güneşin yoğun ölüşünü seyreden o kent
Kaç insanın dil-i ruhsârı yazıldı suya,
Kaç dimağ kenarına şiirler kazındı...?
Kırıldı güneşlerin
Tutunulan ışığı
Ve anlamsız şekiller çizildi Ay'a
Kaç insanın dil-i ruhsârı yazıldı suya...?
Taş gemiler içinde geçiyor ömrümüz
Suç gibi özlemlerimiz
Suç gibi eylemlerimiz...
Gecikmiş doğumlarla geldik dünyaya
Bir yanımız eksikti
Nedir annelere zerkedilen zehir,
Anneleri uçurumdan kim kurtaracak...?
Babalar,
İçlerinde akrep kovanı
Babalar hangi sabah evde olacak...?
Gözünüz aydın
Sabah oldu erkenden
Ve şiir yontularına gidiyoruz
Ellerimizde
Gündelik alet çantalarımız
Gündelik kelepçelerimiz...
Bu sürgit, ne zaman biter bu sürgit...
Hep aynı kıyamet,
Davetsiz bir afet.
İnsan, soyunmuş manalardan
İnaçlar,
Tebdil-i kıyafet...
Ne eski masallar avutur içimi
Ne de uçuk hayaller...
Kimbilir
Kaç alâim-i semâ gördü gözlerim
Kaç sabâ makamında yere çakıldı...
Kaşif! Sen bir suç işledin
Bilmediğin coğrafyam kalmadı artık...
Ellerin en mahrem hücremde gezdi,
Yüreğimde yürüdün
Adımların sessizdi...
Bu kadar nezih şiirin arasında bu şaire yer verilmiş olmasını Sayın Antoloji Yöneticileri'nin sanata verdiği öneme bağlıyorum. Elbette seçici olmak gerek ama sanırım denge unsuru olsun diye bu tür şiirleri de yayınlıyorlar ki; 'her şey zıddıyla kaimdir' sözüne binaen sanırım....Teşekkürler Seyfullah ...