Benim en kırılgan, en hassas yanım,
İyi olmaz yaram sen değil misin?
Bazen asra dönen küçük bir ânım,
Bende buram buram sen değil misin?
Gidişin cehennem, gelişin cennet,
Alev alev bir hasretle
Ne zaman yürekten tutuşsam,
Gittiğim bütün yollar
Gönlümdeki gurbetin
Sonsuz susuz çöllerinde
Kaybolur âh… kaybolur!
SENİ DÜŞÜNÜRKEN...
Seni düşünürken yaşlı gözlerim
Kısılır da gider yollara doğru.
İntizar eder de seni gözlerim;
Ararım da gurbet ellere doğru.
Eğer istiyorsan gidebilirsin;
Ardından bakmayı düşünmem bile.
Lâkin vefalısın, gitmez gelirsin;
Düşünme, benden ne dilersen dile!
'Dileyince' sana 'dilenci' demem.
Âteş-i sûzân elinden yandı aşk pervânesi.
Bâd-ı pür-nâlân-ı aşkından harap dil hânesi.
İntizâr eyler şu gönlüm hasretinden yâr-i cân!
Nerdesin ey serv-i bâlâ, boş gönül kâşânesi?
Salkım saçak gurbet dolar gönüle
Rüzgâr cana alev alev esince.
Duygularım biner hırçın düldüle;
Kanatlanıp gider yarin sesince.
Arzularım gider benden ileri,
Yine kışlanan yüzünden
Yürek iklimine keskin keskin
Ayaz esiyor âh, ayaz esiyor! ...
Ayazın yüreğimi kesiyor!
Üşüyorum,
Deli poyrazlarını üstüme üstüme gönderme!
Gönül gurbetine mahkûm olan ben,
Kolumu bağlayan sensin kelepçem,
Hem de zalim haydut, yolumu kesen.
Ben ki sana râmım zavallı, sersem!
Zülfün tuzağına düşmüş bir kuşum,
Kaşını çatıp da bakma yüzüme
Kurşunlama beni şakaklarımdan
Attığın her bir ok işler özüme
Bilmez misin kanlı çanaklarımdan
Gurbette bırakır çatılan kaşın
Dalından koparak rüzgâr önünde
Savrulan perişan gazel gibiyim.
Yâri bekler iken gülzâr önünde
Ağyâra uğramış güzel gibiyim.
Sonbahardır hüsran hicran mevsimi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!