Seni sende, elimde olduğum kadarıyla beni bende bırakıyorum…
Ters bir denklem bu, ikisi de bırakılmayla bitiyor ama elimde olan kadarıyla da ben, bende kalıyorum ki bu da yarım yamalak hayatın devamı oluyor…
Eski sözlerimi düşündüm de, biraz burkuldu içim, hep sana “ben sende kalmak, seninle son nefese ulaşmak isterken, senin için sadece “sen, benim yaşamda varoluşumdaki kendimce anlamsın” derdim…
Ne güzel bir yaşam niyetiydi bu, “benim yaşamda varoluşumdaki kendimce anlamsın” demek ki sonsuz bir teslimiyet isteğiydi bu…
Ne oldu da bu günkü halimizle azaldık, birbirimizden hatta kendimizi birbirimiz de yok ettik…
..
Mazi derelerinin karanlıklarına,
Hayalen, seyahat edelim birlikte;
Kırk ve kırk beş yıllarının,
Kara-kara yazılan, hüzün sahifelerine …
Dünya büyük bir buhran içinde;
..
Şimdi kan devrinin
Mahşeri yok sokaklarda,
Güvercinler uykuda,
Haber ulaştırmak
Yasak dağlarda.
Mevsim savaşları taşıyor sırtında,
..
Günümüz insanlarında,
Hastalık derecesine ulaşmış,
Bir tüketim çılgınlığı var.
Sanki tüketmek için yaratıldık.
Ne bulursak tüketiyoruz,
Ormanları tüketiyoruz,
Suyu,havayı, doğayı tüketiyoruz
..
Gölgesinde oturakomuş bir yaşlılar kahvesine
Geçici duraklar yaptığım yolları bitiremezliğim
Gönlüm gezelim demezdi, daraldığını sanırdı da
O şehir senin bu kent benim uğraklığına hep hazır
Kendi başına akan bir dere misali izleri kala kala
Özlemle hatırlanmaya
Pusuya yatmış belleğin bir kişisine gibi
..
Farzet Ki
Farzet ki, hayâldir gördüğün..
Hayâldir aklını firar ettiren;
Deli-Divâne, Mecnuna döndüren!
Dağlar deldirten...
..
ve Hazirandır
Ilık bir Haziran gecesidir.
Ay ince, ıssız gece.
Ay dolunaydır belki ama daha dolmamıştır geceye!
Ay ince aklımda çözülmeyen bir bilmece.
Büyük usta Ahmed Arifin dizeleri gelir aklıma ama söyleyemem,
..
ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM
"Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum..."
İlhan BERK
..
Elbistandan İstanbul’a
-Mükrimin Halil Yinançın anısına-
Bir şair olarak, ELMÜHAY (Elbistan Mükrimin Halil Yinanç Aile) Vakfı tarafından, Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinançın vefatının 50. yıldönümü münasebetiyle 25 Şubat 2012 tarihinde İstanbulda yapılacak olan programa davet edildiğimde, yaşanacak onca güzellikten habersiz, kabul ettiğim davette ne gibi sürprizlerle karşılaşacağımı doğrusu ben de bilmiyordum.
24 Şubat 2012 Cuma saat 16da hareket eden otobüsün içerisindeki yolcuların tamamı Elbistandan İstanbula giden davetlilerden oluşuyordu.
İstanbula sabah namazı vakti vardık. Namazı Eyüp Sultan camisinde kılmamızla başlayan İstanbul seyahatimiz, Bahçelievler belediyesinin verdiği sabah kahvaltısıyla devam etti. Kahvaltı sonrasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin tahsis ettiği arabalara binilerek Topkapıya geçildi; program gereği, Ord. Prof. Mükrimin Halil Yinançın Merkezefendi mezarlığında bulunan kabri ziyaret edilerek, Ali Sezer hocamızın Kuran tilavetinin ardından Fatihalar okundu. Bilahare, mezarlığın yanı başında bulunan Panorama 1453 fetih müzesine geçildi.
Şimdiye kadar görmediğimiz, bir başka görenin anlatmasını da abartılı bulacağımız muhteşem bir görsel zenginlikle karşılaştık. Hoparlörlerden gelen top sesleri, at kişnemeleri, savaş naraları ve nereye dönseniz sizi kuşatan bir savaş sahnesi...
Panorama 1453 tarih müzesi, resmedilen sahneye yakın bir noktaya inşa edilmiş. Müze Topkapıda, eskiden Trakya otogarının olduğu yere kurulan Topkapı Kültür Parkında yer almakta. Fethin gerçekleştiği sabah, surlarda top güllelerinin açtığı gediklerden Osmanlı askerlerinin şehre girdikleri, Ulubadlı Hasanın surlara şanlı bayrağımızı diktiği, Peygamber Efendimizin Konstantiniyye (İstanbul) muhakkak feth olunacaktır! Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir sözleriyle asırlar öncesinde müjdelediği an resmedilmiş.
..
Hristiyanların dini ritüellerini biz neden yapalım ki? Onlara kutlu olsun
İngilizce orijinali “christ’s mass” (İsa’nın âyini) olan christmass noelde Mesih’in doğum günü için yapılan âyin ve kutlamaları ifade eder Eski İngilizce’de “christes maesse” olarak 1123’te ortaya çıkmış, 1568’den itibaren de christmas şeklinde kullanılmaya başlanmıştır
Bugüne kadar noel / yılbaşı / milât konularında çok şey söylendi Bundan sonra da söylenmeye devam edecektir Bir şeye karşı olmak ya da olmamak elbette herkesin kendi bileceği bir şeydir Fakat körü körüne karşı olmak yerine, böyle bir şey bilerek hareket edilirse daha insanca olurÜlkemizde noel neredeyse “millî bayram” haline getirilecek Birileri Batı için ve Batı’ya ait değerler için kendini feda edecek durumdadır
Türk milletine asırlardır Batılılaştı / Batılılaşacak diye ölümüne mücadele verdirilmektedir Bunun için harcanan eforu “insanlaşmak” için verseydik, bugün Batı, medenîleşmek için bizi örnek alıp onun için mücadele verecekti
Toplumsal değerlerin oluşumunda, Türk milleti kendine özgü birtakım kriterler geliştirmiştir Bu değerlere sahip çıkan insanlara saygı duymak gerekirken, maalesef dokuz köyden kovulmaktan beter etmektedirler
Dayatmacı zihniyete karşı insanın bütün azaları sukuta uğruyor Açık ve net bir biçimde dile getirilmiş olmasına rağmen, yaygaracılıktan bir türlü vazgeçmiyorlar Bir şeyin doğru olması onlar için önemli değildir Siz ne kadar özgürseniz, bırakınız başkaları da özgür olsun Siz neye inanırsanız inanınız, fakat inandığını söyleyenleri de rahat bırakınız gibi sözler sadece ideal sözler olmaktan ileriye gitmiyor Bütün bunları bir kenara itip, noelle ilgili bilgileri birlikte paylaşalım
..
(Bir ülkenin türkülerini yapanlar [şiirlerini yazanlar] kanunlarını yapanlardan daha güçlüdür... ''Tales'')
Kamu emekçilerinin devlet kaynaklı mağduriyetlerine şimdi bir yenisi daha eklendi.
Vergi iadesi bildiriminden aldıkları üç otuz para...
..
“Ne geçti elime” deyip de durma,
Bir günün beyliği beylik değil mi?
İyiye kötüye hiç kafa yorma,
Bir günün beyliği beylik değil mi?
Kesersen de sen kes bindiğin dalı,
Adam dediğin senin gibi olmalı,
..
Bilindiği üzere 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkârını suç sayan yasa tasarısı, akıllara ziyan bir kararla Fransız Milli Meclisinin ardından Senatodan da geçti. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozynin desteğiyle gündeme gelen soykırımı inkâr yasa tasarısı, Türkiyenin son dakikaya kadar yaptığı sert uyarılara rağmen onaylandı. 343 üyeli Senatodaki oylamaya sadece 68 senatör katılırken, açık oy sistemi nedeniyle birçok senatör vekaletle uzaktan oy kullandı.
Teklifin yasalaşması halinde, Fransada Ermeni soykırımının varlığını inkâr etmek suç haline gelecek ve inkâr edenler 1 yıl hapis ve 45 bin Euro tazminat cezasıyla yargılanacak. Fransız kanunlarına göre, meclis ve senatoda 60 senatör ve milletvekili, tasarıya itiraz edip iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Umarız Fransa Anayasa Mahkemesi bu maksatlı ve hukuka aykırı sözde soykırımı inkar yasasını bozar da sağduyulu ve tarafsız hiçbir tarihçinin tasvip etmediği bu tarihi yanlıştan dönülmüş olur.
Sözde Ermeni soykırımı inkar yasasına destek veren Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy kimdir? Neden böyle bir girişimde bulunarak, tarihi gerçekleri olduğu gibi kabul etmeyerek, tarihi, tarihçilere değil de, siyasetçilere bırakmıştır? Bunun nedenlerini araştırdığımızda ilginç bilgilere ulaşıyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin kökeni, ortaçağda İspanyadan Osmanlıya sığınmış olan Sefarad Yahudilerine dayanmaktadır.
Gazeteci Yazar Ersoy DEDE bir yazısında Sarkozy’nin kökeniyle ilgili şu ilginç bilgilere yer vermiş: “Bugünkü Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, aslında bir Osmanlı torunudur.Hatırlarsanız, Sarko, seçim kampanyası sırasında ‘Ben Selanikli bir Yahudi’nin torunuyum’ demişti.. kendi vatandaşı tarihçi ve felsefeci Olivier Chartier ise, Sarko’nun kökeni ile ilgili olarak şu tespitte bulunmuştu; ‘Sarkozy’nin anne tarafından olan dedesi Benedict Mallah, Osmanlıların kucak açtığı Sefarad Yahudilerindendi. Dedesinin kuzeni olan Ascher Mallah da 1900’de Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu.’ Ascher Mallah’ın 14 Temmuz 1900’de aldığı diplomanın isim hanesinde; ‘Ascher Mallah Efendi’, verildiği kurum hanesinde ise ‘Osmanlı Eğitim Bakanlığı’ yazıyor.. Anne tarafı böyle.. Baba tarafını da Macar tarihçi Sandor Mosony yazdı.. Mosony’ye göre Sarkozy’ler, Osmanlılara karşı savaşan 2. Ferdinand döneminde, Macar Kralı tarafından, asalet unvanı ve şövalye armasıyla ödüllendirilen bir aileydi. (1628) Mosony, Sarkozylerin Macaristan’daki köyü Allatyan’da bir şato sahibi de olduklarını, Sarkozylere ait şatonun 2. Dünya Savaşı’ndan sonra komünistler tarafından devletleştirilerek yıkıldığını açıklamıştı. Kilit mesele ise, Sarko’nun dedesinin başına gelenlerde gizli.. Özetle şöyle diyebiliriz; ‘2. Ferdinand’ın asalet unvanı ile ödüllendirdiği Sarkozy’nin dedesi, Osmanlı tarafından asıldı..’ İşte aileden yıllar boyu çıkmayan acının kaynağındaki hikaye.”
..
Doğuştan zenginiz, çoklar bilmiyor,
Fakirlik oduyla, yanıyor beşer.
Mal mülk hırsıyla, huzur kalmıyor,
İnsanın gafından, doğar bunca şer.
Tek bir organın, kaç milyar eder?
Maddisi sadece, toplam ne eder?
..
Daha ne kadar zaman ve daha neler kaybedecektim yaşamımda önemsediğim?
Daha kaç acı üst üste gelecek ve ben daha ne kadar yaslanacağım bu sabır duvarına ve ne kadar dayanabileceğim kendimi kimsesiz gibi yalnız hissetmelere?
Nerelerden nerelere geldi bu yolculukla dayanma gücü ile seyahat ettiğim ömrün neresinde niçin ve de hangi güven duygusunda yanılarak başıma üşüştü bu acılanma sebepleri…
Güneşin doğuşu ile batışı arasında geçen zamanda bu kadar yaşamak şartları nasıl değişti ve de tek sebebe bağlanan bu acılanmalara çıkan hasret neden bu kadar uzun zamana düştü?
Huzurun ve de güvenin yanından çıkıp neden düştük bu çıkmaz sorularla dolu yaşamın içine? Ve kaç yanılgı bu kadar büyüttü bu acılanmaları hangi sebeple?
Ölçülemeyen bir yaşam kesiti bu her şeyin darmadağın olduğu ve kimsenin umursamadığı sebeplerin kurbanı neden bendim?
..
Dört yapraklı uğur yoncam onlar benim..
Vazgeçilmez dört erkeğim..
İlkiyle onbeşimde tanıştım,
Bir yıl boyunca koyun koyuna yattım
Onunla uyudum, onunla uyandım..
26 yıl boyunca günde 3-5 kez karşılaştım
Her seferinde öpücüğümü dudaklarıma aldım..
..
Üç hakim bir arada idari mahkemede
Tahmin edin bakalım kim idare edildi?
İmzalanan dosyalar verildi kaleme de
Şimdi kayıtta yoklar acaba kimler sildi?
HAKİM BEYİM
..
Ben yaşamadımki Tunceli'de
Kaçırmam hava raporunu
İstemeyerek dinlerim
Kara haberlerini
Ben yaşamadımki Tunceli'de
Yaşamadım baharını,
..
Yadırgayıp çok şeyi, demeyin siz; ”bu nedir? ”
Bu ümmetçe beklenen; en dehşetli fitnedir!
Şu fitneden etmişler; istiaze tüm selef,
Değil hala farkında; bu belanın çok halef!
Moda sanır(!) bidati, hoşgörüyle karşılar(!)
..
sekiz ekmek fiyatına aldığımız şarabı
ekmekten önce paylaştığımız günlerdi
marşlar uzun havamızdı
marşlar oyun havamızdı
marşlarla dururduk halaylara
ve mendirekte akşam vakti
seyrimizdeyken yakamozlar
..