— Şey… Amca bakar mısınız?
— Bana mı seslendin evlat?
— Evet evet!
— Söyle bakalım evlat! Derdin nedir?
— Şey… Adamlarınız izin verirse,
Şayet, kızmazsanız bir soru sorabilir miyim?
— Elbette, elbette sorabilirsin evlat!
Görüyorum, saray gibi evleriniz,
Şato gibi işyeriniz,
Çeşit çeşit arabalar, taksileriniz,
Eminim ki, benim bilmediğim kadar çok malınız var.
Yanınızda takım elbiseli, siyah gözlüklü,
Bir sürü adamınız var.
Sizin gibilere zengin mi deniyor amca?
Siz zengin misiniz?
— Evlat! Akıllı bir çocuğa benziyorsun,
Söyle bakalım sen kimsin?
— Kızdınız mı yoksa?
— Hayır hayır! Kızmadım. Sadece merak ettim.
— Benim merak edilecek bir yönüm yok amca,
Ama yine de size kendimi tanıtayım:
Ben, bir öğretmen oğluyum. On bir yaşındayım.
Anlayacağınız, henüz çocuğum.
Öğrenmeye biraz meraklıyım sanırım.
— Peki, benden ne öğrenmek istiyorsun?
—Aslında çok şey… Ama şunları bilsem yeter!
Kimi insanlar çok zengin,
Kimileri ise çok yoksul, hatta sokaktalar…
Karınlarını çöplükten doyuranlar var.
Çok şükür, biz orta direkmişiz!
Ne aç, ne tok, ölmeyecek kadar yermişiz.
Bir de reklâmlarda izliyorum.
“Devlete ödenen her kuruş vergi,
Sizlere elektrik, yol, su, hizmet olarak dönecek.” Diyorlar.
Ama anlamıyorum!
Elektrikler, sular kesik, yollar hep bozuk,
Hizmet ise malum…
Duyduğuma göre,
Herkes birbirine atıyormuş kazık!
Kazık ne demek amca?
— Biraz dur evlat! Çok karıştırma.
Bunları öğretmen olan şu babana sorsan!
— Sordum amca sordum! Babam diyor ki:
“İnsanlarımız, bu cennet ülkemizin
Günde bir öğün yemek yiyerek, o da kuru ekmek,
Bulursa üzümsüz hoşaf içerek,
Cephelerde ölüme koşan askerlerimizin,
Kanları ile kurulduğunu bilseler…
Ve bu toraklarda rahatça yaşayanlar,
“Vergi kutsaldır! ” sözüne inansalar…
Hele devlet mallarını çalmayıp,
Kazançlarına haram katmayıp,
Vergilerini ödeseler…
Bu vatan, yani bu cennet vatanımız çok zengin olurmuş!
O zaman devlet her yere yetişir,
Her ferdine gerekli hizmeti sunarmış.
Ülkemiz, Atatürk’ün gösterdiği hedeflere,
Yani çağdaş, uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmış.
İnsanlarımız, uzak sandığı bu hedeflere,
Aslında çok kolay ulaşırlarmış.
Ama bu hedeflere ulaşmak için;
Herkesin vergisini vermesi gerekmiş.
Vergi vermek yiğit insanların işiymiş,
Siz yiğit değil misiniz amca?
Babama sordum:
— Biz vergi veriyor muyuz?
Babam dedi ki:
“Bizim maaşımızı devlet veriyor,
Vergisini de peşin alıyor.
Tükettiğimiz her malın da vergisini veriyoruz.
Vergi vermek,
Serbest iş yapanların ise vicdanına kalıyor.”
— Siz de vicdan var mı amca?
Yine babam diyor ki:
“Devletimiz halkına hizmet verebilmek için,
Dış ülkelerden, zengin iş adamlarımızdan borç alıyormuş.”
— Sizler, vergilerinizi ödemeyip,
Devlete borç vermeye utanmıyor musunuz amca?
— Evlat! Bizleri niçin suçluyorsun?
Vergi vermediğimizi de nerden çıkarıyorsun?
—Şey… Amca!
Devlete, millete karşı görevlerinizi yapmış olsanız,
Kimlerden korkarsınız?
Sınırlarımızı koruyan askerlerimiz varken,
Herkes ülkede serbestçe dolaşırken,
Askeri ücretli bile vergisini öderken,
Bu kadar adam sizi niçin, kimlerden koruyor?
Benim babamı kimse korumuyor.
Ne müfettişten, ne maliyeciden,
Hem de babam hiç kimseden korkmuyor.
Çünkü görevini yapıyor.
Vatanını, milletini, hele hele de işini çılgınca seviyor.
Bizlere de bunları öğretiyor.
Yani insan olmayı…
Siz insan değil misiniz amca?
— …………………………….
—Bak amca!
Şu çocuk aklımla diyorum ki:
Şayet insanız diyorsanız?
Haydi, artık ödeyin vergilerinizi,
Halka hizmet olarak dönsün!
Bu cumhuriyet, yıllardır çile çeken bu yüce millet gülsün!
Son söz, şunu bilin artık!
Vergi kutsaldır verilmeli,
Her kuruşu, halka hizmet olarak dönmeli!
...................................................İsmail SAĞIR
Kayıt Tarihi : 15.11.2015 18:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirimi "Vergi Haftası" yarışması için yazmıştım ama sanırım ödül vermeyi bırakın okumaya bile çekindiler galiba...
TÜM YORUMLAR (20)