Şevval Mirhan Şiirleri - Şair Şevval Mirhan

0

TAKİPÇİ

Şevval Mirhan

Bana sözler verme. Sana inanırım. Oysa ben sana inanmak istemiyorum. Sana inanırsam sana bağlanırım. Bağlanmak isteyen kim? Aşkı basit yaşayalım. Sevelim ama kıskanmayalım. Tartışmayalım, birbirimizi merak bile etmeyelim. Sadece beraber olalım. Bazen sen konuş ben dinleyeyim, bazen ben konuşayım sen dinle. Sabah “günaydın” mesajınla uyanıp, gece “iyi geceler” mesajınla kapatayım gözlerimi geceye. “İyiki varsın” de arada bana. Ama asla “sana aşığım deme.” Çünkü aşk bitiyor deniz gözlüm, aşk biterse gidersin. Ve ben senin gitmeni istemiyorum. Aşk biterse sen gidersin, sen gidersen, ben biterim. Yanımda olacak birine ihtiyaç duyarım, beni anlayacak birine. Öyle biri olduğunu da sanmıyorum. Beni kimse anlayamaz. Anlamaları için seni benim sevdiğim kadar sevmeleri gerekir. Ve inan bana seni benim kadar sevecek kimse yok. İşte ben bu yüzden yalnızım.

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Yine aynı yerde, yine sende buluyorum kendimi. Bende bıraktığın taddan mıdır unutamayışım ya da senı kendımden cok sevısımden mıdır bu cefa? Bilemiyorum. Defalarca söz verdiğim halde kendime, aklıma gelmeyeceğine, gözbebeklerimde seni taşımayacağıma yemin ettiğim halde yine sendeyim. Gulusunde sakladığın aşkın mayhoş şarabını unutmak mumkun mu ki Tanrı’ya seni bana geri gondermesi için ettiğim duaları keseyim? ya da kayan her yıldızda seni dilemekten vazgeçeyim bir anda.vefasızlık olmaz mı bu? Hiçbir şey olmamış gibi, yaşanmışlıkları yok sayarak. Sevmemis, hissetmemis, hic ozlememıs gibi. Senin yaptığın gibi. O zaman farkımiz kalmaz -kı acıya katlanmamın tek nedeni senin gibi olmayısım ve gecmıse saygımdandir. Biliyorum artık sevmeyecektim deli gibi. Tebrizi’nin mevlana icin yandığı gibi yanmayacaktım, ya da özlemeyecektim rakı masasındanki bir balığın denizi özlediği kadar. Sana yazdığım yazıları atarken sen de gidecektin usul usul, adım adım hayatımdan.çünkü seni sensiz yaşadığım her an yıprandığımı bilecektin. Hergun biraz daha eridiğimi hissedecektin bir önceki gune nazaran. Sana her dönüşümde biraz daha parçalandığımı görecektin. Yüreğimde acın, aklımda sözlerin. Bana kalan tek şeyse gereksiz fakat bir kesik kadar acı ve gerçekçi yokluğun.imtihanımızın ayrı kaldığımız zamana dayanmak olduğunu söylerdin; oysa şuan ben senin yokluğunla sınanıyorum. Ve geçebileceğimi sanmıyorum bu defa.Diğer sınavlara benzemiyor ki bu sallayıp çıkasın. Bataklığa saplanmış gibi her çırpınışımda biraz daha batıyorum. Özlem mi bu? Yoksa aşktan mıdır? Peki ya aşk nedir? Özlüyorum, acı çekiyorum, parçalanıyorum; ama aşktır diyemiyorum. Nasıl derim ki bu aşktır diye zira ben kendime yaşıyor bile diyemezken..

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Bazen aylar sonra bir şarkı dınlersin, bedenin sanki yıllardır bu şarkıya muhtaç. duyguların mantığını yener, beynin saf dışı kalır. Dili olmayan kalp, bedenini ele geçirir. Dediklerini yapmazsan duracağını anlatır tehditkar atışlarıyla. Önce gözyaşların terk eder seni damla damla. Sonra kalbinde sıcak bir acı hissedersin. Henuz gitmiş, gideli birkaç gun olmuş gibi. Tazelenir acılar, kapanan yaralar tekrar kanar.Onu hatırlatacak bir seyler ararsın; yazılar, mesajlar, çizimler, konuşmalar.. ama bulamazsın. kim bilir ne zaman çıkarttın hayatından. biraz daha acır kalbin, hayatından çıkardığın halde aklından ve yureğınden cıkaramadığın ne varsa kalbinin her atışında dağılır vucudunun dort bir yanına. elinden geleni yaptığın halde aklına gelmesine engel olamadığın için ağlarsın bu defa. o sana dilediği gibi sitem ettiği halde senin ona bir kez olsun ‘neden? ’ bile diyemeyişine ağlarsın.o seni yok sayarken senin onsuz bir gun geçiremeyişine ağlarsın. o dilediği gibi yaşayıp tum yuku sana yuklerken onu onsuz yaşayışına ağlarsın. çünkü sen ‘giden’sin. ve gidenler her zaman yukun tamamını tasımaya mahkumdur.

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Bir güz ayazında, çıkagelirim belki. Sonbaharın sarı yaprakları sert bir yağmurun ardından hafif toprak kokan havada dans ederken yavaş yavaş, daha önce gençliğin heyecanıyla yürüdüğümüz sokaklarda yürürüm çekingen adımlarımla. İstanbul’un hikayelerini taşırken her bir yaprak, içlerinden biri süzülerek gözlerimin önünde kendi hikayesini anlatır kıvrımlı figürleriyle. Gözlerim her hareketini dikkatle izler. Ders çıkaracağından değil ya.. Yürek bu, kaç hayat görmüş olursa olsun kendine benzeyen, yine bildiğini okuyacaktır. Karşısında dalından yeni kopmuş bir yaprağın rüzgarın eşlik ettiği güzel dansının ardından sevgilinin fırtınalı gözlerini andıran denize düşüşü ve dalgalara karşışarak yitişi son derece somut bir film gibi olsa da, insanın aklı bunu yüreğine iletmekten acizdir. Dermansız bir hastalığa tutulmuşçasına sarılır inandığı gerçeklerine ve bir çocuğun annesine bağlandığı gibi bağlanır. Son derece masum, umarsız, vurdumduymaz ve bir o kadar çaresiz..

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Ayrıldığımızda biten yazın ardından gelen güzü, yalancı bir bahar sandığımda mutluydum. Henuz sıcacıktı yureğim, ellerim sıcacıktı. Usulca dökülen güz yapraklarını andıran gözyaşlarımdan biri defterime damladığında fark ettim, güz gelmişti. Sensiz yaşıyordum bu sonbaharı. Omzuna yaslanmam için turlu hareketler yapacak, yağmur altında benimle ıslanacak olan sen, çok uzaktın artık bana. Henuz guzun serinliğine alışamamışken kış geldi. Bilirsin, en zor mevsim kıştır. Ve ben hala kışı yaşıyorum. Fırtınalar kopuyor yureğimde, seninleyken olan sıcaklıktan eser yok. Senin avucunda ısıttığın ellerimse hep ceplerimde. Belki senin kadar olamıyorlar ama bazen insan azıyla yetınmek zorunda kalıyor. Duyduğum kadarıyla sen başkasının dudaklarında bulmuşsun ateşini. Belki ben onun kadar ısıtamamıştım seni kollarımla. Ama denemiştim ya en azından, kendimi dusunmeden seni ısıtmaya çalışmıştım ya, bu bile bana yeterdi.Oysa anlaşılan sana yetmemişti, sen benim gibi azıyla yetinememiştin. Bir de.. Belki onunla, benimle beraber gezdiğin sokaklarda geziyorsun el ele. Belki bizim parkımızda buluşuyorsunuz haftasonu. Ya da benim en sevdigim yere goturuyorsun onu. Hani deniz kenarında olan, bana ilk defa seni seviyorum dediğin yer. Ben pek geçmiyorum o sokaklardan, gitmiyorum o parka. Yabancılaştım bu şehre sen gittin gideli. Ama o deniz kenarı hala en çok gittiğim yer. Ben pek geçmiyorum o sokaklardan, gitmiyorum o parka. Yabancılaştım bu şehre sen gittin gideli. Ama o deniz kenarı hala en çok gittiğim yer. Eskiden seni seviyorum’ların yankılandığı kayalıklarda artık senden nefret ediyorum’lar yankılanıyor. Taş sektirdiğimiz denizimizde bana yazdıkların yuzuyor artık. Ama bir tanesi vardı ya hani, beni asla bırakmayacağını soylediğin, onu hala atamadım. Yatağımın altındaki defterin içinde saklıyorum. Evet hala inanmak istiyorum bu yalana. Sen onun tenine dokunup kokusunu içine çekerken ben o mektubu okuyup defalarca kokluyorum. Ama bılıyorum, ben bu yalana inanmayı bıraktığımda ilk bahar gelecek, ve ardından yaz. Yeni bir güneş gulumseyecek bana gokyuzunden. O zaman geçmiş zaman kipiyle anılacak artık adın. Yaşadıklarımız, eski bir arkadaşıma senden bahsederken dolacak gözlerime. Belki dayanamacak birkac tanesi, düşecekler yanaklarıma tane tane. Ama bundan fazlası olmayacak. Ve birgün unutacağım her şeyini, diğer anılardan bir farkın olmayacak. Belki tekrar yaşamak istediğim bir hata olacaksın, fakat bu hata asla tekrarlanmayacak.

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Piyano sesleri.. Ve ardından hafif dokunuşlarla müziğe farklı bir büyü katan keman.. Bizim şarkımız çalıyor. Tam unuttum derken seni hatırlıyorum yeniden. Çatal elimde, yediğim yemeğe bakıyorum, iştahım kesiliyor. Gözlerin geçiyor gözlerimin önünden. Ve birkaç damla yaş yavaşça süzülüyor yanaklarıma doğru. Ama ağlayamıyorum. Ruhumla, bedenimle, benliğimle aşık olduğum bu adama öylesine muhtacım ki, mecalim yok gelmeyeceğini kabullenmeye. Gelecek de diyemiyorum, bir çaresizlik burhanına kapılıyor bedenım. Tanrının hatalarımızı affedemediği gün geliyor aklıma. Başkasına gittiğimi sandığın fakat benim uçsuz bucaksız acı bir yola sürüklendiğim, sonunu bile bile ağlayarak seni terkettiğim gün.. Bu kez pişmanlıkla kavruluyor beklemekten yaşlanmış bedenimi. Sonra seni düşünüyorum, zaman kavramların geliyor aklıma. ‘ayrılmak mı? Ayrılırsak.. belki ölmem ama uzun bir süre yaşamış da sayılmam. bana ne olur onu da bilmiyorum. tek bildiğim seni asla unutmayacağım. sen farklısın, herkesten farklı.’ gözlerimden akan sıcak damlalar çehremden damlarken hafifçe gulumsuyorum. şuan kimle olduğunu bilmiyorum. ne yaptığına ya da ne hissettiğine dair de en ufak bir fikrim yok. sadece ayrıldıktan 1 ay sonra başka birinin peşinden koştuğunu anımsıyorum. bir de öğrendigimde kalbimin ne kadar acıdığını unutamam. verdiğin sözler, yeminlerin, yazıların kufur gibi yankılanmıştı zihnimde. kurduğumuz hayallerin yalan olabileceğine inanmamsa bir hayli zaman aldı. Aradan seneler geçti, ben de değişmedim değil. Hatta hepsine alıstım da, en kötüsü ‘oğlumuza’ beraber seçebileceğimiz yuzlerce isim varken ‘oğluma’ senden habersiz senin adını vermek.. işte bu gerçekten çok acıtıyor.

Devamını Oku
Şevval Mirhan

çok erkendi bunları yaşamak için
küçüktük ya, çok küçük
tekrar aşık olamayacak duruma gelmek için fazla ufaktık
fazla masum ve fazla vurdumduymaz
belki bu yüzden kaybettik

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Damarlarımdaki her bir damla kan muhtaç gülüşündeki tatlı masumiyete. Ruhum seni özlüyor. Benliğim varlığından yoksun. Sesini anımsayamasam da kokun henüz dün gibi aklımda. Kalbim gidişini kabullenmekten aciz, aklım yokluğunla sınanıyor. Mecalim kalmasa da dönüşünü beklemeye, umudum hiçbir zaman tükenmiyor. Güneşin her doğuşunda ayrı bir umut dalgası alıyor yüreğimi, ve bedenim belki özler de dönersin diye, hergün ayrı dinçleşiyor. Her yağmur damlasında ayrı endişeleniyorum sana bir şey olacak diye. Bilirim ki çabuk hasta olursun. Sana bir şey olmasın diye Tanrı’nın kapısını çalıyorum defalarca, ne kadar duyduğunu bilmesem de tüm içtenliğimle sürdürüyorum dualarımı. Günlerim seni özlemek, seni sevmek, seni düşünmek ve seni beklemekle geçiyor. Aldığım her nefeste sen soluyor, verdiğim her nefeste biraz ben üflüyorum. Her geçen gün biraz daha sen oluyor, her geçen gün biraz daha ben kaybediyorum. Kayıplarım ağır, yakarışlarım sessiz. Gözlerim odamın rutubetten rengi değişen dört duvarı arasında geziniyor, her kapanışında gözlerinle buluşuyor. Seni bana unutturmaya çalışan zamanın şeytanlarına direniyorum vargücümle. Uyuyamıyor değilim, uyuyorum çünkü seninle olabildiğim tek yere uykumda erişebiliyorum ancak. Seni sensiz yaşadığım her anın acısını çıkardığım hayallerimle süslüyorum rüyalarımı. Güneşin ilk ışıklarıyla uyanıyor, belki dönmeye karar verirsin diye önce bahçemi sonra evimi temizliyor, en son kendime çeki düzen veriyorum. Ay güneşin ışığını alıp pencereme yansıtmaya başladığında umutlarım tükenmeye başlıyor ağır ağır. Umutsuzluk buhranı sarıyor yüreğimi çepeçevre. Gece dışarı çıkmaya korktuğunu bildiğimden; güneş tüm hakimiyetini kaybetmeye başladığı vakit kapatıyorum kapılarımı ve derin sessizliğe gömülüyorum her gece olduğu gibi. Dönmeyeceğini bilse de aklım, yüreğim onu anlamayı reddediyor. Seni anlatmak için tekrar Tanrı’nın kapısını çaldıktan sonra tüm gün yolunu gözlemekten yorulmuş bedenim karanlık bir ebediyete gömülüyor usul usul. Gözlerimi kapatıyorum; sen ve ben. İkimiz.. Birlikte.. Yüreklerimiz bir, ellerimiz bir, sözlerimiz bir. Gözlerimizde en ufak endişe belirtisi yok. Yürüyoruz hayallerimizde var ettiğimiz, yalnız ikimizin olduğu bir sonsuzluğa..

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Geceleri daha çok hissediyorum yokluğunu. Sensizliği yaşamak en çok da o zaman zor geliyor. Her nefes alışımda bir boşluk hissediyorum göğsümde. Gun içinde pek belli olmuyor gidişin. Arkadaşlarımın kahkaları unutturuyor seni bir sureliğine de olsa. Dersler, odevler, okul, kitaplar derken geçiyor saatler, fark edemiyorum bile gun ne zaman bıtmış. Ama gece tum karanlığıyla gelip ben başımı yastığıma koyduğumda, sesin gecenin tum sessizliğini bozuyor.Bakışların geliyor aklıma. Gozlerinin mavisi akıyor içime. Bir muzik duyuyorum uzaklardan, ayrılık şarkıları çalıyor. Yaşlar gözlerime dolduğunda sıkıca yumuyorum gozlerimi. Her şeyi unutmak, başımdan savmak için karanlığa dalıyorum. Ama yine sen. Bir gece olsun bırakmayacak mısın peşimi? Yaşlarım sıkıca kapanmış goz kapaklarımın arasından sızıp yastığımı ıslatıyor. Her damla senden bır parça alıp goturuyor benden. Uzun bir bekleyişin ardından uykuya dalıyorum.Sabah gözlerimi açıyorum, gunes tepede yukselmış. Yorucu ve hızlı bir gun daha geçiriyorum, aklımda hiç yoksun. Sonra ay tum parlaklığıyla gunesin yerini alıyor, gece olmuş. Özlemiyorum diyorum kendime, bu defa yalanlarım doluyor damla damla gozlerime. Ufak damlalar karışıyor yastığıma. Ve yine uyuyorum. Her gece aynı acı, her gece aynı bekleyiş. Değişen tek şey gidişinin ardından geçen gunler.

Devamını Oku
Şevval Mirhan

Şimdi her zamankinden daha uzaksın bana. Kilometrelerin de ötesinde, bir ölü gibi dokunulmaz. O kadar uzaksın ki hiçbir paralel evrende dahi ellerimiz birleşmiyor, gözlerimiz buluşmuyor. Acısıysa daha derin, merkezin tam ortası. Hükmü yetersiz düzinelerce kelimenin dile geldiği apansız bir boşluk. Ruh. Kalp değil, beyin değil, kol değil, bacak değil. Ruh. Deriden daha büyük, candan daha can. Acısıysa daha hain, en keskin bıçaklardan daha keskin. Yazıldığı gibi hissedilmeyen onlarca kelimeden insafa gelen birkaçının verdiği kısa ömürlü heyecan ve neşenin ardından kalan cani kelimeler topluluğunun yarattığı depremin şiddetinden sarsılıp savrulan ruhun hasta ettiği beden. Bazen ben. Bazen sen. Bazense hiç olamayan biz. Harf kapasitesine aldanıp anlamı azımsanmaması gereken kelimeler. Bunlar gibi yuzlerce, binlerce, milyonlarca kelime topluluğu. Biraraya geldikleri cümleler. Ellerimizi bırlestıren paragraflar, gozlerımızı buluşturan sayfalar. Ölümün ötesine geçen yapraklar. Ve bunca şeye rağmen geri dönmeyen kalbin, sahip olamadığım sevgin. Önüne geçemediğim tek gerçek.

Devamını Oku