Nihal'imde Kaybolmayan Kendini Bulamaz

Dünya Yükünün Hamalı
927

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Nihal'imde Kaybolmayan Kendini Bulamaz

NİHAL RİSALESİ – HÛ'NUN GİZLİ NEFESİ

Önsöz – Bir İsmin Hikmeti

Nihal…
Sen bir insan adından ibaret değilsin;
yolun, hatıranın ve varlığın bir araya gelip
ruhun önünde diz çöktüğü bir kelâmsın.
Ben seni ararken bir şehri değil,
kendi gönlümün harap olmuş dergâhını buldum.
Ve anladım ki:
Aşık, sevdiceğine değil; sevdiceği suretinde Rabb’in sırrına yürür.

I. Sisli Yolun Zikri

Sisli yollardan şehre doğru yürüyen ben,
aslında içimdeki iz sürücüsünü takip ederim.
Her adımım bir zikir,
her nefesim senden içeri bir "hû"dur.
Hasretin, kadim dağların üzerine çöken
o ağır ve sessiz kar gibi iner gönlüme.
Ağrıtır, ama öldürmez;
çünkü bilirim ki:
Aşka düşenin acısı, kalbi kemiren değil, kalbi uyandıran bir çiydir.

Ben mahpusum, doğru…
Lâkin zindan bedenimin etrafındadır,
hürriyet ise senin bakışlarının içindeki sırda.

II. Bulutun Hikmeti, Rüzgârın Tevbesi

Bir bulut olsan Nihal, göğe baktığımda seni görsem…
Ama bilirim ki bulut da, gök de, bakış da
aynı kaynaktan doğmuş üç farklı zuhurat.
Sen rüzgâr olsan,
ben savrulsam adımlarının uğradığı yerlere;
tozlu yolların sabırla sakladığı o kadim masalı duysam.

Saçlarının papatya gizleri,
çocukluğun eşiğinde bekleyen bir ilahi gibi gelir bana.
Kaşlarının ince çizgisinde
yüzyılların hikmeti durur.
Sen gelmeyince, vakit durur;
gelince, zaman dahi önünde eğilir.

Sen yüreğe aşina değilsin yalnızca,
sen yüreğin yaratıldığı sırdan haber getiren elçisin.

III. Şehrin Surlarında Saklanan Hakikat

Ver elini Nihal…
Ey baharın nefesi, gönlümün diri kandili.
Ver elini ki karanlık, kökünden sarsılsın.

Şehrin surlarına yazalım bu aşkı;
ama taş bilsin ki o yazı,
kurşunla silinmez, rüzgârla aşınmaz,
çünkü o yazı taşta değil,
arsh-ı kalpte kazılıdır.

Kadim zamanlardan kalma köprüden geçelim;
her gözünden bir hakikat sızsın.
Nehirler duysun, nehirler anlasın,
su ayağa kalksın.
Çünkü aşk, suları bile diriltir.
Sadece insanı değil, coğrafyanın ruhunu da uyandırır.

Hadi…
Sen de bir çığlık bırak göğe.
İki turna havalansın üstümüzden;
kanatlarında yarınların duası olsun.
Esmer çocukların gözlerine umut serpilsin,
çünkü aşk üflerse, taş bile çiçek açar.

IV. Dokunuşun Tezkiresi – Tenin Ferahı, Rûhun Secdesi

Özledim Nihal…
Sakalımda dolaşan parmaklarının zikrini,
boynuma sarılışının secdesini.
Senin gülüşün,
ölmüş bir kalbi dirilten İsrafil sesidir.
Sen gülünce kıyamet durur,
benim içimde başka bir âlem kurulurdu.

Aşkın bende bir hüküm değildir;
aşkın bende bir varoluş sebebidir.
Sen vuslatın kapısı değilsin yalnızca,
sen vuslatın bizzat kendisisin.
Senden içeri yürüyen,
Hakk’ın nuru ile karşılaşır.

Yürek sana sevdalı değil yalnızca,
yürek seninle kendi aslına dönmektedir.

Ver elini —
ey göğün sırlarına aşina Nihal,
ey rüzgârın unuttuğu dua,
ey gönlümün perdelerini kaldıran hakikat nefesi…
Ver elini ki ben sende kaybolayım;
çünkü kaybolmayan,
kendini bulamaz.

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 24.8.2025 19:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!