Kırıksınız, çok kırık…O hep ve herkes için dilediğiniz gönlü kırık olmayan bir sabah sizin için fazla kırık. Ne kadar uğraşsanız da parçaları birleştirmeye, nafile; sabahınız akşamdan tuz buz oldu bir kere. Bütün emekleriniz haybeye gitti, hiç istemediğiniz biçimde tüketildi sevginiz. O yere göğe sığdıramadığınız özene bezene koruyup sakladığınız sevginiz hiç oldu. Yaralanmayacağım demiştiniz, oysa her yeriniz berelendi ve her şey tuz basıyor şimdi içinize. Ağlamayacağım demiştiniz, daha bunu söylerken sele döndü gözyaşlarınız. Kahrettiniz kendinize; sizi, sevginizi taşıyamayan taşımak istemeyen birine bağlandığınız için, maviyi griye dönüştürmekte tereddüt etmeyen birine sevginizi verdiğiniz için. O mavi ki; birbirine akanların rengiydi, griyse birbirini çöpe atanların; içiniz yandı elbet sevginiz eskitilince. Oysa sadece, sevmesini istemiştiniz; bir çocuk gibi sizinle ilgilenmesini sizin için endişelenmesini merak etmesini koruyup kollamasını istemiştiniz başka hiçbir şey beklemeden ama çocuklar da kalırmış yarı yolda, öğrendiniz büyümeden. Zorla güzellik olmaz diyen siz değil miydiniz, olmayınca olmuyor işte, olmadı, olamadı…
Ta başından biliyordunuz aslında kimsesiz bir sevgiydi sevginiz; boşunaydı “olsun varsın” larınızı çoğaltmanız ama çok sevmiştiniz çook…Bütün keşke’leri, meğer’leri eğer’leri bütün boşver gitsin’ leri silmiştiniz sözlüğünüzden ve binlerce kez vazgeçmek istemiştiniz sevdiğinizden; zira sevmek, vazgeç(ebil) mekti bazen.
Kendinizi bir tek O’nunla iyi hissettiğiniz, kimseye anlatmadıklarınızı anlatamadıklarınızı O’nunla paylaştığınız, korkularınızı çekincelerinizi saklamadığınız, O’na karşı hiç kimseye olmadığınız kadar açık yalın ve çıplak olduğunuz halde, işte o noktadasınız yeniden; yine size düştü işin zor kısmı hiç istemeden. Yine O’nun istediği olsun diye, sevginizle boğulmasın, kendini özgür hissetsin diye, hayatta en nefret ettiğiniz; bir şeyleri savunmak ya da sevginizi kanıtlamak durumunda kalmamak adına, kendinizi O’nun yerine koyup duygularını, ruh halini anlamaya çalıştığınız ve sizin bile şaşırdığınız bir özveri ve dayanma gücüyle ama müthiş acı çekerek sırlarına ortak olduğunuz o en çok sevdiğinizden vazgeçmek durumundasınız işte son kertede. İçindekilerini, sizi kırmadığını incitmediğini düşünerek ve aslında hiç olmadığı kadar dürüstçe dile getirdiğinde, – en çok da burada acır içiniz - sizi asla, sizin O’ nu sevdiğiniz gibi sevmediği sevemeyeceği gerçeği bir kez daha vurmuştur yüzünüze; hep bilip ama asla kabullenemediğiniz en acı haliyle…Ne garip, O sizi iyi niyetli bir temenniyle kaybetmek iste-mez-ken ama bunun için yapabileceklerini esirgerken, siz O’ nu hiç kaybetmek istemi-yor-dunuz ve bunun için ağır bir adanmışlık haliyle paspasında uyumayı göze almıştınız. Heyhat; beceremeyip yetersiz kaldınız ve baş döndürücü bir hızla sizi tüketmesine izin verdiniz göz göre göre. Bu yüzden sevmedi sevemedi sizi belki de…Kul köle olma halinize karşın, O’nu esir alma ölçüsüzlüğünde olmadığınız için kaybettiniz O’ nu belki de, hem de kaç kere. Oysa çok yorulmuştunuz yorgun düşmüştünüz siz, birbirini esir alıp hırpalayan, birbirini tüketen pamuk ipliğiyle dokunmuş sevmelerden ve yalnızlığa yenik düşen vazgeçmelerden; sadece biraz uyumak istiyordunuz, serin olduğunu bildiğiniz gölgesinde su içip ellerinden…Hıh, bırakın ellerinden su içip gölgesinde uyumayı, siz çoktan yitirmiştiniz aslında; kıyısında bile durma hakkını …
Darmadağınsınız, dökülüp saçıldınız yerlere, dağıldınız, çok dağıldınız…İçinize bakıp hapsolduğunuz dehşeti gördüğünüzde çığlık çığlığa kaldınız ve her zaman olduğu gibi O’ na değil kendinize kızdınız yine; sevginizi kullanmasına göz yumduğunuz için, sizi incitmesine suskun kaldığınız için…O’ nun suçu yok bu işte; bu kadar çok sevmeyecektiniz bütün kabahat sizde kesinlikle …Şimdi bundan sonra tüm yaşananları her hatırlayışınızda – gerçi siz isteseniz de unutamayacaksınız, malûm; unutulan şey hatırlanır -, yüreğiniz yanacak, hep bir yarım kalmışlık hissiyle dolaşacak ve bir daha kimseyi sevemeyecekmişsiniz duygusuyla iç çekerek ve yutkunarak koyacaksınız başınızı yastığa. Oysa siz O’nu hep çok sevmiş, yanınızdayken bile özlemiş, içiniz titreyerek anmıştınız adını ve batan her gün, ömrünüzden saklı saklı çalarken, Tanrı’nın bir lûtfu saymıştınız O’ nun varlığını. Evet, yazık; gerçekten çok yazık…
Ama geçecek…geçecek ve bu sancı da bitecek; bütün örselenmişlikleri arkanızda tutup güç alarak silkelenip dirileceksiniz elbette çok zaman geçmeden.…Yeter ki; albatros kuşu misali, fırtınalara kanat çırpan yüreğiniz bir güvercin ürkekliğine kapılıp, vazgeçmesin kendinden…
Nazlıhan HasköylüKayıt Tarihi : 14.8.2006 00:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sevgimle.
parçalarında
bütünlenen
adı kadın
sularda unutulmuş aksi
gülüşleri nisan
ağlamaları eylül
..............
Tebrikler sevgiyle...Nurdan Ünsal
TÜM YORUMLAR (5)