Hayatın sana gülümseyerek yada dişlerini bileyerek sinsice gülüşlerle sunduğu her şeye hazırlıklı olmalısın. Seni bırakıp gidenlere, terk edenlere ve geride bıraktıklarına, her ne şekilde olursa olsun yitirdiklerine kısaca onun sunduğu her şeye hazırlıklı olmalısın.
Yaşanılanlardan ve gözlemlerimden biliyorum ki, eninde sonunda kazanan hayat oluyor. Karşımıza geçerek bizimle oyun oynuyor. Ne kadar üzülsek de ve ne kadar göz yaşı döküp kabul etmesek de bize düşen sadece unutmak oluyor veya alışmak....
Bana tercih hakkı sunulsaydı sevmek duygusunu hiç tanımamış olmak isterdim. Evet sevmeyi bilmemek isterdim. Hiçbir kimseyi sevmemek, aklınıza kim geliyorsa gelsin, yaşamak ama hiç kimseyi sevmeden ve bu duygudan yoksun yaşamak isterdim.
Kabul ediyorum hayat çok anlamsız olurdu, tatsız tuzsuz hasta yemeyi gibi. Yedikçe tadına vardığın değil yedikçe hiçbir tat alamadığın ve bitmesini bir an önce istediğin bir hasta yemeyi gibi. Hiçbir rengi olmayan bir hayat olurdu kesin. Sadece siyah, beyaz ve griden ibaret bir hayat.
Sevgi denen o illet duygu damarlarımda bu kadar kuvvetle dolaşmasaydı hatta hamurumda hiç olmasaydı belki anneme bu kadar düşkün babama bu kadar merhametli olmazdım. Ergin yaştaki kardeşlerimin korunmaya ihtiyaçları olduğunu düşünmezdim.
Her sabah evden çıkarken binlerce dualar okumaz onları yalvararak Allaha emanet etmezdim. Her akşam kardeşlerimin geliş saatlerinde pencere önlerinde titreyerek beklemezdim. Olası felaketlere karşı tetikte beklemez canımı onların canının önüne siper etmezdim her defasında. Onları yitireceğim günlerin kahrolası kaçınılmaz beklentisiyle günlerimi zehir etmez yaşadığım hayatın tadına varırdım.
Her şeyin tadına varırdım düşünmeden yaşar ve olacak her şeye karşı göğüs germeye hazır olurdum bunların hepsi olabilirdi o sevgi denen illet duygu bende bu kadar olmasaydı.
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.