sahipsizliğini arayan yere yıkılmış yorgun bir gölge ayakta durmaya çalışan dünden kalma karanlık bir gecenin sarı kapaklı gözlerindeki kırmızı uykusunun unutulmuş rüyasında kaybolduğunda saçları güneşli bir kadının kahve renkli gözlerinden süzülen mor bakışları geceleri yanan gündüzleri sönen ay ışığına serildiğinde şevkime dirsek atan susuzluğun gözyaşlarında yüzmeye çalışan titrek bir karıncanın parmak uçlarında dönecek o yamuk dünya günahsız bir keçinin çenesinden asılacak kötü kokan sözlerin çürümüş gözleri hep aynı yöne doğru bakacak ölülerin ben yine insansız bırakılacağım kör kuyularında mezarsız ölenlerin susuzluğunda hep yalnız yaşayacağım korkunun değmediği yıpranmış bir tenin yorgunluğuna sığınacak çocuksu hayallerim soyulan derim geçmişime sığınacak beni oyuncağımdan eden sesin geldiği yöne doğru koşuyor olacağım içine düştüğüm çukurların derin korkusu aşkın ateşini söndüren serin bir sonbahar ayında hep yarım kalacak
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta