Köy sabahı sessiz doğar ama kelimeler fısıltıyla kıvırır. Adam karısını adıyla çağırmaz. “Gız” der, “bacım” der, “şu kadın” der ama sevmez değil—kelimeyi saklar. Çünkü köyde kelimenin duygusu, gözün rızasıyla boğulur. Çocuklarının yanında bakışamazlar; kelimeyle değil, tenle yasaklanırlar. Ama gece olunca donun altı rıza verir. Bir adam karısına “Kuşun ötüyor gız...” der. Kadın cevap verir: “Cik cik ettirme şimdi, çocuk uyanır.”
🫧 Köpük 1: Bir çift gurbete uğurlanırken birbirine bakamaz. Otobüs gelir, kadın bakmadan mendil sallar. Adam koklamadan gider ama gazı içinde kalır. Altına kaçırmaz; kelime içine göçer.
🫧 Köpük 2: Köy kahvesinde “sevgi” kelimesi bir küfürle paketlenir. “Sevdiysen söyleme gız, ayıp olur!” Oysa adam sevmişti. Karısının simit kırışında kıvırmıştı. Ama dediği tek şey:
“Ben çayı soğutmam o kadına.”
Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
Uzat bana uzat ellerini
İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta