kısacık boyu, kısacık kollarıyla kucakladı yaşamı
hashoca mahallesinden iğneci memedali`nin karısı
ne türküler söylendi o toprak evlerde, bilemezsiniz
üç kız, beş oğlan doğurdu da sızlanmadan
(beş düşük de cabası)
sonra birini geri aldı tanrı
o koca ömrüyle yaşarken yoksulluğu
'kaç kez kemal'ini sırtında hastaneye taşıdı; ateşlenen kızı için, kendini attı sokağa. kaç kez sular çekildi yüreğinden ve dantel örerek karşıladı / okul masraflarını'
ve bir gün terketti çocukları / ayrıldılar evinden
kızlar gelin, oğlanlar yiğit olsun deyi
gagasında yem taşır gibi yavrularına
torba torba taşıdı yıllarını usuldan
torunları açlığı tatmasın deyi
eyvah! küçük sevinçlerin kuşları uçtu
bir gün ortadireği yıkıldı da sevim hanımın
tattı zehir gibi yalnızlığını / dul kaldı
kırıldı inceden büyüttüğü dalları
sevgisiz kaldı
-kınında küflenen bıçak gibi sabrın
sığındı ilgisiz zamana
II
bazen günler haftalar çalmaz oldu kapısı
düşende elden ayaktan
komşular çorbasını getirir oldu
öptüler arada bir nasırlı ellerini
en kara günlerinde kızlarını çağırdı
hasretle sımsıcacık okşarken yüzlerini
kör kulak kör gözlerle bakıyorken gelinler
mühürlü dilleri suskun, oğullarının
'yiğit oğullarının'
'rahmetli iğneci memedali, ne emekler vermişti
şu sekiz çocuk için yaşamını vermişti
görmedi hiç ferah gün, göçüp gitti de öyle'
diyerek sevim hanım, ağlamaklı gözlerle
-kan soğudu teninde acının izi kaldı
savrulan kıyımdı sözcük, derin bir sızı kaldı.
III
şimdi yatağa düştü, günlerdir aç ve susuz
şekeri de yükseldi, hapları içemiyor
yerlerini bulamaz unutkanlık yüzünden
geceleri sürekli kendiyle konuşuyor
sorgulanmış yaşamın kıyısında durarak
yanıtsız soruların burgacında durarak
bir bahçe ceviz ağacı, kümesvari evi var
şimdiden kavgasını başlattı şu oğlanlar
yedi tuğla düşmez oysa her birine besbelli
ya da yedi kök ceviz, meyvesi bol besbelli
'bol kazançlı iş' dedi tüccar oğlu sonradan
bir ekmek almak için köşedeki fırından
Sevim hanım çıktı yola çektiği ağrılarla
düştü başını yardı, mahalleli kaldırdı
üç gün acilde kaldı bir geleni olmadı
ağladı Sevim hanım kararan bahtı için
-ölümün davetini duyumsarken içinden
bir deli atlı geçti terk ettiği sokaktan
IV
bir gün bir dert yapıştı bedenine, bilmeden
kızların yardımıyla doktorlar hastaneler
tedaviler aylarca kadını hırpaladı
ne var ki Sevim hanım ayağa kalkamadı
bedeni, ayakları şişti de davul gibi
o yine sessizlikle: 'bir şeyim yoktur' diyordu.
-ömür boyu kimseye yük olmak istemedi
kör bir günün sabahı beyin göçtü aniden
tanımaz oldu birden doğurduğu kızını
küçük oğlu 'anne' diye seslendi
Sevim hanım kimseye yanıt vermedi
-sustu küskün yüreği, tepki vermedi
V
bir anda telefonlar kudurmuş gibi
bir uçtan bir uca pip pip sesleri
hemşireler doktorlar yanıbaşında
sökün etti tanıdıkları Sevim hanımın
açsaydı gözlerini ne de mutlu olurdu
hastanenin bahçesi panayır yeri
gelinler mi bir ikisi dışında
'zor gelinir, yazlıktalarmış canım'
-telefon çaldığında gecenin iki buçuğuydu. titreyen sesiyle kız, abisini aradı: 'çabuk gel! annemizi hastaneye kaldırdık.' düşen gözyaşlarıyla ahizeyi ısladı. yanıt geldi karşıdan: 'o daha ölmedi mi? ' sürdü on iki saat, iki saatlik yolu. 'acile çıkamam, dedi, tansiyonum yükselir.'
VI
ölümün kadife bir halı gibi
serildi ağırdan üzerimize
dillerin sözlerin soğumadığı
çoğalan acılar acımız olsun
çiçekli yüreğin sırmalandığı
yaşamın tükenen yalnızlığında
oğullar torunlar kızlar gelinler
defterler dolusu küçük hesaplar
devrandır döner sonucu bir gün
kahpesi bol şu dünyanın sonunda
'şu kabirde bir Sevim hanım yatar
iğneci memedali'nin kadersiz eşi'
diye yazsın tüccar oğlum bir zaman.
artarsa, 'kabrime diksin bir ceviz ağacı'
-şimdi çakalcıklarım dolanır başucumda
sığmazken bir destana bu deli hayat.
Kayıt Tarihi : 8.1.2009 14:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ali Özenç Çağlar](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/01/08/sevim-hanimin-destani.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)