Sevilmek İçin Sevilebilir Olun - Garib Ç ...

Engin Demirci
946

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Sevilmek İçin Sevilebilir Olun - Garib Çoban

Sevilmek için sevilebilir olun - Garib Çoban

Sadece bir tane seninle

Korkma, güvenmek güçtür, güveneni gücendirmeyin!..
Hayatı temize çekmek için ikimizde masumduk.
O zaman ölümden korkmamıza gerek yok mu?..
Yaşayana dönenin korkusu olmaz canım.
Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın,
Çünkim işe yararsın, korku fesat davadır.
Hem bu nefes hem özgürlük marşımız ne diyor
Çünkü korku bizi ölümden uzak tutmaz.
Korku bizi ancak hayattan uzak tutar.
Oysa varlığın sevinci varken ölüm korkusuna yer yoktur.
Aslında çoğu insan ölümden değil.
Yaşamaktan, hayır hayır yaşayamadan öyle kalmaktan.
Ölümün olmadığı, bu dönen filmin hiç bitmeyeceği gerçeğinden korkar da bunun farkında değildir.
Kulak asma sen kalabalığa!...
Yolun doğru mu onu söyle?..

Nefessiz nefeslerle uyuyanlar uyanır mı?..

İşi bilenler için asıl soru, bırakıp bırakamayacağınız yani ölümden korkup korkmadığınız değil.
Kalmaya hazır olup olmadığınızdır.
O da hatalı.
Ama özür diliyor!..
Eğer bu gece ölürse yarın daha güçlü bir şekilde geri döner.
Çünkü öyledir, yalnız kalır, şiirlerde kendini okur.
Kendine sarılır ve kendini iyileştirir.
Arzu geri dönene kadar.
Bir ömür sahte kimliğe ben/im dedin.
Maskelerle dolaştın!..
Ama, kesinlikle olduğun şey olmaya!..
Kendin olmaya hazır mısın?..
Çünkü olduğun şey gelmez ve gitmez.

Buna hazır mısınız?..

Sonu olmadığı gerçeğiyle başa çıkabilir misiniz?..
Her muhterem geçicinin ölümün tadına bakacağını öğrendim.
Yüzünden gülmesi eksik olmayan biri.
Ama yaşamın tadına varan yalnızca biri.
O kadar çok sorunla uğraşıyorum ki yoruldum.
Bir müşkülü çözmek için acele etmeden önce, kaynağını yakından inceleyin!..
Karanlıkta bir odayı.
Üstünkörü toparlamaya çalışmayın.
Şimdi'nin tâze ışığı düşsün.
Nurlansın bir hele, parıldayan bir anın güzelliği.
Kendimi melankoliyi sevmiyorum.
Her şey bana fiillerin çaresiz bakışlar altında kanadığı yaralar gibi geliyor.
Çok fazla ikiyüzlülük, çok fazla savaş.
Kendimi çekmecenin dibine, mutlaka sevmem gereken kurumuş bir gülün yanına koydum.
Kim bilir!..
Belki bende bir gün geri gelme isteği uyandırır!..

Hürmet.

Gerçekten seven birinde ilk ortaya çıkan şey özendir.
Hakikaten seven, size karşı ulu-orta adab-ı muaşereti çiğneyici olmaz.
Sizi rencide etmekten, utandırmaktan, daha da ötesi, size karşı hafif hareketler sergilemekten kaçınır.
Bu da sevginin doğurduğu ikinci histir!..
Gerçekten seven bir arkadaş, arkadaşını kınayıcı ve ayıplayıcı değil.
Uyarıcı ve koruyucu olur.
Onu küçük düşürmez.
Ondan hayır namına bildiklerini esirgemez.
Arkadaşının haysiyetini muhafaza eder.
Gerçekten seven biri, eşini kem gözlerden sakınır.

Yıkılma sakın

İki kişilik yalnızlıkla, nereye gideceğini bilmiyorsa eğer, nereye gider bir insan?..
Çocukluğunun kıymetini bilir, sarılmaları.
Onu pamuklara sarar.
Onunla sokakta hayvan gibi değil.
Mükerrem yaratılan insan gibi dolaşır.
Herkes onları izlerken hareketlerine dikkat eder.
Onu sosyal medyaya servis etmekten kaçınır.
Kısacası yanınızdaki insan üzerinize ne kadar titriyorsa size o kadar muhabbet besliyordur.
Bir elbiseyi bile çok sevdiğiniz zaman eskimesin, başına bir şey gelmesin diye üzerine titriyorsunuz.
Hal böyleyken aksini iddia etmek, samimiyetsizliktir.
İnsanın bu yönü bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde artık ayıplanır oldu.
Fakat bugün nice ayıpladığımız değer var ki, yarın mumla arayacağız.

İnsani bağlantılarımızın kalitesi

Pirin, Bu durum gerçek bir sorun mu?..
Yoksa koşullanmış zihnin bir yorumu mu?..
Zihin, kendi gelecek planına, hesabındaki final sahnesine uymadığı için istenmeyen olarak gördüğü şeylerle alışkanlık olarak tepkisel bir rahatsızlık mı yaratıyor?..
Zorluklarımızın çoğu!..
Eğer, dünyalık putlar biriktirip eğlenmeyi, ilgiyle sulamayı bırakırsak, kendiliğinden çözülecektir.
Sizi sevgisizliğe tetikleyen putlarınızı tanıyın!..
Ancak onların size hakim olmasına izin vermezseniz karşılıksız sevebilirsiniz.
Mutluluk ve sağlık maddi mallara değil.
Kendinizle sevgiyle bağlantı kurma, öğrenme ve büyüme yeteneğimize bağlıdır.

Bunun için ben lazım

Hayatı bilinmeyenden!..
Güvenlik ağı olmadan, ümit olmadan, geçmiş olmadan.
Ve gelecek olmadan.
Karşılayacak kadar cesur olun.
Kurtuluş umudu olmadan, ölün.
Zihninizde herhangi bir şeyden kaçmadan ya da hiçbir şeye doğru koşmadan.
Ya mevcûdiyetin açık alanına düşmek zorunda kalırsınız.
Ya zorunda kalmadan, seve seve öyle olur.
Sürüklen!..
Ne olsa akıştasın.
Ama
İkinin biri..
İkisi de bir.

Sen hiç olmayı dene!..

Zihin, gerçeklik üzerinde bir filtre sanki..
Öyle olduğunu düşündüğü şeyi yaratıp duruyor, hikayesi hiç bitmiyor.
Bu anlamda zihnin gerçekliği yarattığını söyleyebilir miyiz?..
Bir vardan diğer bir var çıkması olarak, yaratım diye bir şey kesinlikle yoktur.
Güzellik ve çirkinlik bir seraptır.
Çünkü başkaları sonunda bizim iç dünyamızı görür.

Sen Olan bu.

Hiçbir şey yaratılmıyor.
Üstelik ilk etapta da burada bir şey yoktu.
Zihin etkileri, kendi benlik enerjimizin etkileridir.
Zihin hiçbir şey yaratmaz.
Enerjik bir etki olarak zihin, kendinizi olmadığınız bir şey veya durum olarak yorumlar.
Zihin yalnızca bariz bir yorumlama işlevi görür.
Kevnden çıkmak demişler eskiler.
Girmek olmayınca çıkmak da yok.
Kevn yok..
Peki neden bu kadar çok nesne veya kimse görüyoruz?..
Çünkü sözde 'şeyler' zihnin yorumuyla yapılan varsayımlardır.
Göz yalnızca zihnin kavramaya hazır olduğu şeyi görebilir.
Zihnin yorumu görüşten önce mi yani?..
Zihnin yorumladığı şeyin ötesini görebiliyor musunuz?..

Göremeyiz...

Yok der geçersin.
Gözünün önündeki mucizeye.
Sözde şeyler ayrık katı nesneler gibi görünebilir.
Ama aslında öyle değiller.
Katı bir cisim gibi görünen şey tamamen zihnin yorumladığı bir hipotezdir, peşin hükümdür.
Katı nesnelere veya şeylere benzeyebilirler.
Ama ne olduklarından asla emin olamazsınız.
Mesela rüyalarınızda görme yeteneğini deneyimleyebilirsiniz.
Rüyalarınızda sayısız nesne veya kimse görebilirsiniz.
Hepsi de maşallah gerçek ve katı görünüyor.
Yani öyle hissedebilirsiniz...
Ama gözünün açıldığında bunlar gerçekten nesneler ve kimseler mi?..

Hiç de öyle değil.

Onlar rüya deneyiminin kendisi kadar geçici.
Ben bunu sevgiyle başardım.
Bazılarının dünyalık putlar korkusuyla yapmak zorunda kaldıklarını emredilmeden yapıyorum.
Peki rüya dünyası yaratılmış mıdır?..
Elbette hayır...
Bir rüyanın içinde bir dünya yaratıldığını iddia etmek şöyle dursun.
Rüyanın içinde bir dünya yoktur.
Ama sen hep rüyadaydın.
Ben gittim!..
Seni bir adamın hiç dokunmadığı bir kadını sevdiği gibi sevdim.
Sadece birkaç fotoğrafını sakladım.
Sonbaharda savrulan yapraklar arasında.
Çay ve sen daha fazlasını isterdim.
Ama bu asla olmadı, bir kahvenin hatırı kaldı.
Dürüst olmak gerekirse birinin içimdeki iyiliği görmesine ihtiyacım yok.
Ne olduğunu görecek birine ihtiyacım var.
İçimde kötü ve beni hâlâ seviyor.

İşte bu bizim hikayemiz

Şimdi zihinsel etki şu mantığı varsayıyor!..
Evdeki oturma odamda uyanık oturuyorum, dışarıya bakıyorum.
Zihin etkileri, bir dış dünyanın var olduğunu varsayar.
Hayır, tüm bu sonuçlar, tıpkı zihnin rüyada yaptığı varsayımlar gibi, zihnin yorumladığı varsayımlardır.
Hissi her ne kadar gerçek olsa da her ne kadar bir dünya gibi görünse de aslında bir dünya değildir.
Bakmak bile aslında bakma eylemi olarak tanımlanamaz.
Rüyada görmenin ne olduğunu, ne olduğunu bilemeyeceğimiz gibi.
Görmenin ne olduğundan, o anda ne olup bittiğinden de hiçbir zaman emin olamayız.
Konuşma, ifade kolaylığı olsun diye buna bakmak diyoruz.
Sana ait olan ne var?..

Sadece nefes almak değil yaşamak isterim

O hâlde, bırak ölüler, ölülerini gömsün.
Her anda mahfûz ve meknûz.
Yüzünü açmak, tanınmak isteyen, gizli bir hazîne var ki.
O/nda yok yok..
Kapağı ancak, açık, boş, hazır gelende.
Açılır, ancak şimdi burada olan diridir.
Burada olabilen dirilir.
Boşluğu boş karşıla!…
Kalıbın şimdi Ankara'da ya, gittiğin şehirde de ölü ol.
Bugün Cuma, Perşembe, Cumartesi hep ölü ol.
Burada canlı isen orada ölü ol.
Şems vakti kaçmak sana şifa olmaz, bütün şifâlar teheccüt vakti yüzleşmekledir.
Şimdi canlı canlı olmak için diğer her bir an için ölmek zorundasın.
Boşaltmasını bilmeden.
Olanı olduğu gibi zevk etmek.
Kolay vazgeçemiyorsun.
Çünkü kolay elde etmedin, emanetti.
Kalben samimiydin ve her şeye rağmen teheccüt vakti yinelenen bir çaban vardı.

Vazgeçemiyorsun!..

Çoklu kimlik salgını
Güzel bir sabah uyandıklarında insanlar aniden pis koktuğunu fark ettiler.
Ancak bu durum sıklıkla meydana geldiği ayaklar, koltuk altları veya başka herhangi bir yer değil.
Hayır!..
Kafatası ile göğsü arasında oldukça spesifik bir noktada.
Işık, şeyleri olduğu gibi gösterir.
Gölge ise onları çarpıtır ve gizler.
Herkesi dinleyip kimseyi anlamayanlarımıza merhamet olur mu?..
Bazen kendimi sevmeyi beceremediğim için suçluyorum.
Belki doğrudur.
Ama ben bazı varlıkları seçebildim.
Ve ne yaparlarsa yapsınlar, sadakatle en iyi yönlerimi onlara ayırabildim.
Yalnızlığın bize ölüm çeki vermediği, aşkın bize hayat darbesi vermediği bizler için?..

Yaşlandıkça

İnsanın ancak sizi kendisine bağlamayan varlıklarla yaşayabileceğini daha çok anlıyorum.
Seni taşıyacak kadar hafif.
Ama onu yaşamaya devam edecek kadar güçlü bir sevgiyle sevenler.
Kadın dünyalık putlarına karşı zayıflığıyla değil.
Gücüyle sevebildiği.
Kendinden kaçmadığı, kendini bulduğu, kendini aşağılamadığı, kendini onayladığı gün.
O gün aşk onun için de erkek için olduğu gibi bir yaşam kaynağı olacaktır.
Bu sevgi hayat kaynağı olacaktır.
Çünkü bu evvela kendine ihanet etmek gibi geliyor.
Sana; inancına, emeğine, samimiyetine ihanet etmek gibi geliyor.
Gerçek aşk, diğerinin olduğu, olmuş olduğu, olacak.
Seni özlemeyi seviyorum, aşka yeminimle.

Çok fazla!..

Sevgisiz insanın görmezden geldiği her şey onun için yoktur.
Bu nedenle her insanın evreni, karşılıksız sevgi bilgisinin boyutunda özetlenir.
Çünkü bu bana hissettiriyor, dönüşü olmayan yolum.
Sen bir rüya değilsin.
Gerçek olduğunu, hayatta olduğunu, ele karıştığında anladım.
Ve seni tekrar göreceğim, bir kabir başına geldiğinde.
Beni sorarsan eğer!..
Şairin dediği gibi gönlüm.
Dün seni sevdim saadet-i seniyyem, sesini özledim.
Bugün de seviyorum, kokunu özledim.
Öbür gün borcum olsun, nefesini özleyeceğim.
Senden sonra, yaşarsam söz yine seni seveceğim!..

Hayat bir salıncak gibidir.

Momentum ile sakinlik arasındaki dengeyi bulduğumuzda en yüksek zirvelere ulaşırız.
Geceleri sonbahar yağmur durur.
Ama hatıralar kalbe gözyaşı gibi yağmaya devam eder.
Sen konuşabilirsin teheccüt vakti.
Ben de dinleyebilirim, şems vakti.
Ve mucizeler gerçekleşebilir Huuyla.
Ve artık olmayacak olan her şeyi kabul etmektir.
Ölmesini bilmeden yaşayana dönmek muhâldir.
Hiçbir şeyimiz yoktu.
Sadece birbirimize ve hiç bu kadar çok şeye sahip olmamıştık.
Hayat kırar fazla putun varsa.
Ve takdire şayandır seni parça parça seven.
Herkes kendi yalnızlığında dünyalık putlarıyla yaşıyor, birlikte ahiretlik için eskimiyor artık hiç kimse.
Seni kendin olduğun için sevmeyi bırakırlarsa her zaman kazanmış olacaksın.
Karşılıksız sevmek, her şeyden hiçbir şeye, ya da hiçbir şeyden her şeye geçiştir.

Hiç kimse

Bu kadar dünyalık arasında basitlik, gelişmişliğin en üst noktasıdır.
İnsancıklara göre gizlice çılgınca şeyler yapıyorum.
Mevlam vermiş bana bir dert, yüreğimde sessiz bir çaresizlikle yerleşti.
Deliliğimin tek tanığı benim.
Geçmeyen bir ağrı gibi, kalıcı bir hayal kırıklığı vardı.
Ey aşkın sahibi, sen kaybettirirken bile kazandıransın.
Savunmasız olmak büyük cesaret ister.
Ama saklanmaktan her zaman daha iyidir.
Ne varabildim sana ne ayrılabildim senden, garib gönlümün küsmesi de kendinedir.
Ey garib çoban, gönül gözlüğündeki dünyalık boya silindiyse, şimdi insanı görebilirsin, vesselâm.
(Y.ed - Kalp Sırrına Erenler Albümü)

Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 13.11.2024 22:08:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Ben bir garip insanım, ne tahtım var ne tacım Tut elimden Allah'ım, yalnız sana muhtacım. Necip Fazıl Kısakürek

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Güven;

    Kilididir her tür insan ilişkisinin
    O yoksa, açılmaz "gönlün", kalbin kilidi!

    Tebrikler dolu dolu mensur şiire, Engin Bey...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)