SEVİLAY
RİFAT KAYA
Lokantanın mutfağında Sevilay; ismi gibi geceye gündüz ışığı yollayan ruhu ile birlikte, lokantada yemek yemiş olan müşterilerin bulaşıklarını büyük bir ihtimamla yıkayıp ailesinin nafakasını çıkarmaya çalışıyordu... Bulaşıkları, kendi evinde olduğu gibi titizlikle temizlerken aklından, lokantadaki iş günü içersinde, kızının okuması için, kocasının durumuna aldırış etmeden, derslerinin, ahlakının edep terbiye içinde geçmesini dileyerek geçiriyordu. Ömrü, babasının devlet memuru olarak aldığı tek maaşla geçinen evinde bile sefaletle geçen Sevilay, okul yıllarında tanıdığı ve sevdiği erkek arkadaşı ile evlenmişti. Eğitim hayatı; sevdiği erkekle evlendiğinden yarıda kalmış ev hanımı olmuştu. Kadere inanan ruhuna rağmen, ara sıra içinden geçirdiği isyanı, feryat figandı... Çaresiz suskun, kaderine razı olup, işine bakıyordu...
Sevilay’ın üç kızı vardı. İkisi evli, en küçüğü Sevgi ise, okuyordu. Zaten evlenme yaşına daha çok vardı. Sevilay, kocasına olan sevgisini, yaşadıkları sefalete rağmen eksik etmiyordu... Sabahın 07.00 sinden, akşamın 22.00 sine kadar Lokantada bulaşık yıkarken bile sabırla kocasının normal hayat içinde hayatını düzenleyip helal, alın teri ile kazanmasını bekliyordu. Ama nafile! ! ! Bir gün Kocasına:
-Osman, bu sıkıntılar ne zamana kadar devam edecek diye sordu...
Kocası, hiçbir şey olmamış gibi,
-Ne olmuş, dedi.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla