Seven iki gönülden ayrılıp topluma yansımış ama yasak ya da ayıp örtülerin içine de gizlenmiş saklanmış bastırılmış sevdalar… Seviyorum deliler gibi seviyorum demek ve aşka aşkımıza sahip çıkmak bu kadar zor mu? .. Çevreye baktığımda yaşayan ölülerde izlenimlerim neler.. Yüzü solgun gülmeyi unutmuş insanlar. Oyunlarını unutmuş çocuklar, Anlamsızlığında boğuştuğumuz işimiz,Trafik aile toplum yaşam üçgeninde girdiğimiz stres.. Tüm bunların içinde aşkı unutmuşuz.. Bize ait olmayan yalancı ruhlar olmuşuz.. Başkalarına endeksli yaşamları boynumuza ilmek ilmek atmışız. Kendimizi değil başkalarını yaşıyor olmuşuz.. Neden artık sevgiler filmlerdeki gibi değil. Çocukluğumuzda ki ya da gençliğimizde ki aşklara ne oldu… Güneş yine aynı gülümsüyor, kuşlar yine aynı şarkıları söylüyor. Yine aynı papatyalardan fal tutmak çok mu zor… Benden bizden sizden kaç tane var daha.Yaşam ibresini akrep üzerinde döndürürken zamanı da su gibi tükettiğimizi neden fark edemiyoruz.. Yitirdiğimiz zaman dilimi içinde kendimiz için yaşadığımız ve topluma mal etmediğimiz kaç elde tutulur neden var. Kaç tane ben yaşıyorum içimde… Sonra yaşadıklarım aklıma geliyor. Değer verdiğim insanlar benimle mutlu oluyor, ben de onlarla. Sonra anlıyorum ki, asıl tutuşulması gereken, o unuttuğumuz sevgiler, hep içimizde olan, mızıkçı bir çocuk gibi bizimle saklambaç oynayan sevgiler. Yok olduğunda bizi binlerce yalancı parçaya bölen, bulunduğunda ise bizi bir yapan unutulmuş sevgiler... Artık, sahip çıkma vakti gelmedi mi, unutulmuş sevgilerimize?
Nur GÜDÜCÜ
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta