Olgun Ekinci - Sevgiliye Mektuplar YÜZÜ ...

Olgun Ekinci
271

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

……… Sarı sıcak, zemheri, boranlarda serinleten, ısıtan, ışıtan, alnı dağ ateşli, kaşları vadi, yanakları, gamzeleri bahar kokan, gözbebeğinin nehirlerinde kaybolduğum sevgili, özledim, insanlar gücünü tanrıdan alırmış, ben; buzdağı gibi berrak, Toroslar kadar aydınlık, volkan gibi sıcak yüzünden alıyorum bu gücü, işte o yüzden özledim, çok özledim…

……… Ela gözlerin öyle yakın, avuç içlerim gibi sıcak ki çocukluğumda komşu bahçelerden aşırdığım tadı buruk Zerdaliyi yerken yaşadığım mutluluğun yansıması o bakışların… Şimdi ve tüm zamanların en güzel bakışıydı o havuz serinliğinde derin, delici, deli, durgun bakışın… O anda beni aşk doğurdun, bana aşk yaşattın, bana aşk öğrettin, sonsuz aşk oldun bana ve sonsuza kadar aşkta bıraktın, aşksızlığımıza her gün ağlayan güzel atlar diyarında…

……… Vurdumduymaz olmadı hiç, tebessümünde, kızgın, hüzünkar, dalgın, neşeli hallerinde hep varsıl bakışlar üretirdin, bense çoktan kaybolurdum varsıllığının yoksul, yoksun, sokak aralarında ve hep gözlerine çıkardı çıkmaz sokaklarım… Claire Forlani, ‘Gölge Oyunu’nda atlara öyle tutkundu ki onlara dokunuşu ile bindiğinde ki mutlu ve hüzün süzülen bakışı, hep uzaklardaydı ama bir gün at sürerken yanındaki demiryolundan geçen trenin camında şair adayı sevgilisini görüp göz göze geldikleri an hem dünya, hem at, hem tren durmuş, uzakları yakın ederek at sırtında yol almışlardı… Tersine idi sanki senaryo, at üzerinde değildim sen uzaklara bakarken, korna çalmamla otobüsü durdurup, sağ yanıma kurmuştun bakışlarının saltanatını güzel atlar diyarına kilometreler kala ve uzaktaki yakınlığımızdan, yanımızdaki yalnızlığımıza sarıldık yüzüm, özlediğim, tapındığım yüzüme dönük…

……… Tütsülerin ardından izliyorum keşfedilmemiş vadilerin güneş görmeyen derinliklerinde serin, sessiz akan ırmakları, kaşlarınca heybetli, heybeti kaşların kadar güzel… İlk ve son platonik sevdam Brooke Shields’in çok sevdiğim kalın kaşlarını kıskandıracak kadar narin, nazik, nadide, nazlı, nakış gibi işlenmiş… Dağ ateşiyle ısıttığın alnına ne zaman elimi, dudağımı değdirsem, içime ılık sular akar, ıssız vadilerin serinliği ile buluşurum… Öpmeye kıyamadığım biçimli, düzgün, dalımsı, dalgalı, defneli, devingen,, doğa üstü burnundu çok sevdiğim, ucundaki minicik çizik gözlerimi burnuna yönlendirdiğimde fark edilse de o trafik kazasında tanrın, seni bana bağışlamıştı küçük ve sevimli çizik ile…

Tamamını Oku