............... Serüvensiz seferlerden yorgun düşüp, dalgaların dansında alaboralar yaşayan, huzur, sevgi, sıcak, korunaklı limanına demirlemek isteyen serseri, dipsiz bir tekneyim.. Bandırası olmayan, güvertesinde ateşböceği ışıltısında yaşayacağı aşka, yıldızların altında valsa susamış..
............... Egeden zeytin, Akdenizin portakal çiçekli kokuları var, kaptan köşkümün gizlediğim sır vermeyen bölmelerinde, lirik Venedik şişenin mantarı açılmamış diplerinde… Martılar ötüşürken sabah alacasında kahvaltın, kızıllığında batarken güneş akşam sefa çayların olmalıyım, sonrasında çekilen nikotinlere ortak, üflenen dumanlara hasret, izmarite serçe parmağında dokunuşlarım..
............... Vadileri uçsuz bucaksız, yollarının keşfedilmediği, egzotik, dalgasız, sahildeki tonlarının renkten renge raksettiği mini bir koy, o koyda sessiz, dipsiz iskele olmalısın, kıyına sadece benim yanaşacağım, diğer ve yabanıl teknecikler olmamalı yakınında, uzağında, dürbün mesafesinde…
............... Tentelerim param parça açıkta beklemekten, pusulam yanlış yönlendirdi dümenimi, sahipsiz, kıyısız ıssız, tenhalara sürükledi yelkenlerim, rüzgarı yanlış algılayıp tersine rotalar düşürdüm güverteme.. oysa mülteci yalnızlıklarımı yazdığım kağıtları, doldurup her gece içtiğim galon şarap şişesine koymalı, atmalıydım çoktan denize, sahilde ulaşır diye belki sevdası yüreğinde gizli sevdalılara…
............... Akdeniz, sıcak deniz, yordu beni efkar basan gecelerin yaz sıcağında volümsüz arabesk çığlıklarıyla, Müslüm babanın Akdeniz Akşamları Bir Başka Oluyor Hele Birde Aylardan Temmuz İse yi yorumlaması da Tuz-biber oluyordu parasız üniversite yıllarımda ekonomik olsun diye içtiğim Arjantin bardaklı biralara serptiğim tuz gibi… Ayılmalarıma mega esriklikler yüklüyordu acılı her bir arabesk…onlarca tekneye biniyor, dümensiz, pusulasız, rotasız ilerliyordum bilmediğim ülkelerin yabancı denizlerinde... Ve kayboluyordum..
............... Prangalı kaçak mahkum gibi gün ağarmalarında, dalgalar vururken yüzüme, tenime, uyanıyordum nerede olduğumu bilmeden, kumsalın denizle ahengini konuşlandırdığı noktada, ıssız adaya mı düşmüştüm geceden... Kalkıyor, silkiniyorum kum ve yosun kokularından..Sana gelirken, senin olmaya gelirken…Ada oluyorsun ıssız, sessiz sığındığım, liman oluyorsun tek kişilik iskelene yanaşmam, soluklanmam için…
Sandalı fırtınalı denizlerde
Ekvatora sürüklenmiş acemi balıkçıydım
Vapurlar yol alırken okyanusta..
Takımadalar gördüm savrulmuşluğumda
Alabora olan teknesel yüreğime
Pusulam oldun gelişlerime, yönsüzlüğümde…
10.2.2006 - Adana
Olgun EkinciKayıt Tarihi : 15.2.2006 14:27:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Olgun Ekinci](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/02/15/sevgiliye-mektuplar-sigindigim-liman-im-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!