Sevgiliye Mektuplar EN UZUN YoLCULUK

Olgun Ekinci
271

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sevgiliye Mektuplar EN UZUN YoLCULUK

.......... Soğuktu, nemli camlardaki buğu yüreğe yansırken dışarıdaki soğuk, içerideki sıcaklık hiçti, hiçbir şeydi, anlamsızdı, kuş uykusundayken sen ve tüm kent uyurken... Kentinin orta yerinde zaman, gece yarısını ben geçe ve sen uyu zamanlarıydı, geçiyor muydum, hayal miydi, neredeydim? Diye sorgularken, direnen gözlerimdi uykuya ve sensizliğe...

......... Eflatun renkli sabaha yaklaşırken Bolu dağı tünelinde, neredeyse ülkenin bir yılık bütçesini buraya harcayan tüm siyasileri özlemle anarken nefesim daralıyor, çıkamayacağız bu tünelden diye düşünüyordum ki yine ve sonsuz yaşama dürtüsü ağır bastı... Korkum ölümden değil bilirsin ve sadece senin bildiğin içindi, öyleyse az kalmıştı çıkmaya...

......... Ve yoksa bir serçe miydim gözlerimin inanmaz ve şaşkınlığında mavi renkli laleleri gördüğümde, düşte miydim diye yolun sağı ve soluna bakarken genleriyle oynanıp üretilen onca renkli laleleri görünce hayretimi kendime sakladım koyunlaşmış yolcuların içinde... Ve başka seçeneğimde yoktu suskunluklarını kader olarak algılayan ve bu şekilde yaşamı seçmiş küçücük kalabalığın içinde... Körfez belediyesinin rengârenk lalelerle süslü yollarından alacaklı olduğum kente doğru uzanıyordu zaman ve otobüs...

......... Teknelerin olta ve ağlarını çoktan denize saldıkları saatti yolculuğun sonu ve kısa dinlence uzun soluklu güne uygun düşecekti, çünkü gün uzun, zaman sabahtı henüz ve hiç yormazdı bu kent özlemle gelenleri... Farklıydı havası, suyu, her şeyi ve karmaşıklıkla gizem arasında çözülemeyen bir duruşu vardı, bu yüzdendi sanırım onca insanın bu yapıya rağmen burayı tercih etmesi... İçine alıyor, sarmalıyor bırakmıyordu kolay kolay...

......... Ayıp sayılan sevdaların yaşanmamışlığı, soğukla birlikte çarparken yüzüme, yosun kokulu, martı sesli iskele civarında acı bir gerçek gibi yıllar önceye götürüyordu... Ve o tarihlerde hiçbir kızla randevulaşıp buluşulamayan bu kent şimdi yüreklerde dünya güzeli varsayılan Hazal kızla buluşmaya yapacağı ev sahipliğinde farklı heyecan ve tatlar veriyor, çıkardıkları seslerin ahenginden bihaber martılar ise güneyden gelen adamın üzerinde döne bağıra yükselip alçalıyorlardı...

......... Platonik aşkların sevdaya dâhil olmadığıydı asıl olan ve gerçek ise az önce başım üzerinde dans eden martıların şehir hatları vapuruna eşlik ettiğiydi... Karaköy’den Beyoğlu özlenen anlara uzanış, militan eylemlerin izdüşümünde anılardı şimdi belleklerde kalan ve küfürlü sohbetleriyle özlenen Can Yücel’in Kahve’sinde çay mola zamanlarıydı Kuzguncuk gülümserken güne... Ben en çok dönüşleri sevmedim gidişlerimde ve yine o kent uyuyorken dönüş yolumda, biliyordum uyumayan kim varsa, bu yüzden acı en aza iner miydi? Diye uyuma numarasıyla geçmek kimi ve nasıl kandırmaktı? İçinde, konusunda sen olan her şeyi sevmek nasıl güzeldir bilirsin belki sevgili peki, bilir misin içinde sen olan kentten bir gece geçmek ve ertesi gece o kentten yine geçmek nasıl bir duygudur? Belki bilmiyorsun diye söylemek istedim, duyuyor musun? Uyuyor musun demiyorum biliyorum seviyorsun.

Nisan 2008 - Adana

Olgun Ekinci
Kayıt Tarihi : 15.4.2008 14:55:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Olgun Ekinci