Sevgiliye Mektuplar DOKUNUŞLAR ÖLÜM, ÖL ...

Olgun Ekinci
271

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sevgiliye Mektuplar DOKUNUŞLAR ÖLÜM, ÖLÜM ÖZGÜRLÜĞÜMÜZDÜR…

……… Serçelerin ürkek ve ahenkli ötüşlerinden tenlerimize yansıyan sonsuz senfoninin
ölümün kıyısında başlayıp girdaplarına sürüklendiğimiz anlardı bitmez dediğimiz geceler
ve sabahın gizeminde sarmaladığı uçsuz bucaksız yolculuklarımız… Serçe kadar hafif,
ötüşü kadar çıldırtan, ölümü güzelleştiren soluksuz anlarımız…

……… Erosa nazire yaparcasına ıssız ormanın derinliklerinde yeni yollar, geçitler ve pa-
tikalar keşfediyorduk soluklarımızdan ölüm, tenlerimizden yeniden doğuş yayılırken ve
orman kavruluyordu güneş görmemişliğinin adrenalinde… Dokunduğumuz ölüm, girda-
bının bilinmez derinliklerine çekerken rengarenk sis dağları oluşuyor ve her sisten yeni
fidanlar ve fundalıklar üretiyorduk, bakir alanlar doyumsuzlaşıyordu kıraçlığında…

……… Varyasyonlar yerçekimine başkaldırıyor kanatsız uçmaların yenidenliği şekilleni-
yordu uçsuz, bucaksız, kimsesiz, sen ve ben ile nefeslerimizin toplamının yeni bir evren
yarattığı noktada… Süper marketteki kasiyer bir kızın sevgilisi ile geçireceği flört zaman-
larının, yazar kasa ile tuşları arasında kaybolan yitik anlarına benzeyen yaşanmamışlıkları
binlerce kez uçurumdan atlarcasına adrenal yükleyen tenlerimize yayılıyordu gecenin bit-
meyen tütsü kokulu gizemlerinin arasında… Doğuyor, ölüyor, kutsanıyorduk yeniden…

……… Tahta sandığından çıkarmaya kıyamadığı ve genç kızlığında işlediği naftalin kokulu
emek dokulu kanaviçe, etamin ve haraşolarının çok yakışacağını düşündüğü yeni yetme
çıtır torununun giydiği cüretkar mini eteğinden ve yarattığı seksapelden utanan seksenlik
ninenin içindeki bastırılmış duyguların, gündüz mavi küçük bulutlarda, gece binlerce yıl-
dızlarda açığa çıkması, yansımasıydı tek yürek, tek beden ve tek can olurken... Gardiyanı
biz, ceza evinin yüreğimizin olduğu içsel ve kapalı duygularımızın firar ettiği anlardı ki biz
izin veriyor, görmezlikten geliyor, göz yumuyorduk iki firarinin masum, temiz, suçsuz ve
günahsız dünyevi buluşmalarına… Aykırı yüreklerle tabiatta dengesizleşiyor, buluşamaz
denilen iki ayrı kıtanın durgun nehirleri tek bir akakta azgın ve coşkulu ilerliyordu…

……… Açık denizlerde yelkeni parçalanmış tekneydik, okyanusların egzotik renkleri ses-
lerimizin çığlığa dönüştüğü her anda tenlerimizde yeşilden maviye, maviden türkuaza dö-
nüşürken sürükleniyorduk bilmediğimiz denizlerin sularında ve nereye götürse gidecektik
yelkensiz, güvertesiz… Karaya vursak hissetmez, coşkun nehirlerden denize dökülsek
farkına varmazdık ve kelimesiz ve parşömensiz yazdığımız mektuplar ıslanırken yeniden
ve sayfalarca yazmaya devam ediyorduk ıssız, yeşil, mavi adacıkların arasında dümensiz,
rotasız savrulurken … Serenat; martıların kanat çırpan beyaz kanatlarıydı…

……… Papatyalardan taç yaptığım çiçekleri boynuna takıyor, ıssız, korunaksız, mum ko-
lu mabedimizin prensesi oluyordun konukluğumda, bense prangasını parçalamış özgür
mahkumdum anne kokunun konukluğunda… Yangınlar çoğaltırdık konukluğumuzda ve
dünyanın tüm itfaiyeleri yetersiz kalırdı, gözlerimizle yakar, tenlerimizle söndürürdük bize
ait yangınları ve öyle alevsiz, öyle yakıcı, öyle büyülü… Yandıkça ölümün ürperten serin-
liğinde kayboluyor, yağmur bulutlarına dönüşüyordu küllerimiz… Yeniden savrulurken
alevlere, göklere, küllerimizde doğuyorduk tek can olmanın cazibeli hışırtısında… Tutsa-
ğıda bizdik bu aşkın, özgürlüğü de… Her dokunuş, her ölüm özgürlüğümüzdü…

31.1.2007 - Adana

Olgun Ekinci
Kayıt Tarihi : 6.2.2007 11:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Melek Ayaz
    Melek Ayaz

    çok güzel...duyguları kalemden sayfaya aktarışınız harika..yazınızda herkez kendinden birşey bulacak...yüreğinize ve kaleminize sağlık. saygılarımla.
    melek ayaz

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Olgun Ekinci