Sevgiliye Mektup (5) Şiiri - Önder Baysal

Önder Baysal
18

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Sevgiliye Mektup (5)

Tüm Sevdamla, Tüm Hasretimle ve Tüm Umutlarımla Yüreğimden Yüreğine Merhaba GÜLÜM ….
Gök kuşağının sekizinci rengiyim ben, hiç görünmeyen yada keşfedilmeyen …
Sensizlik ah sensizlik…
Duvarımda karmaşık kelimeler…
Adınla başlayanlar mı? dersin…
Seni hiç tanımayanlar mı? ...
Tıpkı benim gibi sana yabancı olanlar mı? ...
Acı of… of… çok acı..
Sevdaya dair, acıya dair küçük bir öyküm var yeni yazdığım…
Acıma dair bir öykü…
Çektiğim acının büyüklüğüne dair…
………
Her sabah aynı durakta binermiş genç kız minibüse…
Şoför her sabah aynı heyecanla yanaşırmış durağa…
Kimi sabahlar bozuk para, kimi sabahlar tüm para uzatırmış genç kız ve her zaman aynı durakta iner işine gidermiş…
Şoför yanık…
Şoför aşık ölesiye…
Her gece uyumadan önce Allah’a dua edermiş bir an önce sabah olsun diye…
Alev alev gözlerini, ateş saçlarını, nehir kokularını hissetmek için genç kızın…
Kız minibüse bindiğinde çalarmış kaset çalar Onur Akın’dan “seviyorum seni” yi.
“Ekmeği tuza banıp banıp yer gibi
Geceleri ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi”…
Dikiz aynasını da kızın oturduğu koltuğa göre ayarladı mıydı değmeyin keyfine…
Bir sabah kızın eli eline değmişti de hiç aklından çıkmamıştı…
Ne zaman aklına gelse çapkın bir gülümsemeyle bakıyordu aynadan kendine…
İşte o an dünyanın en mutlu insanı oluveriyordu…
Aslında kız da boş değildi bizimkine…
Çaresizlikten olmazsa hiçbir zaman bozuk para uzatmayacaktı sırf para üstünü almak için…
Fakirdi…
Anne de hastaydı…
Baba içip içip yıllar önce bir aracın altında kalıp can vermişti…
……………..
Ama o da aşıktı şoföre..
Bir sabah para yerine bir kağıt parçası uzatıverdi delikanlıya…
Az daha kaza yapacaktı heyecandan…
Akşam eve gidinceye kadar zor sabretti…
Tane tane defalarca okudu…
Mektupta bir çay bahçesinin adı, görüşme saati ve bir dünya umut vardı…
İyi ama minibüsü kime bırakacaktı…
Kardeşi vardı ehliyetli ama birazda acemi…
Aylarca umutla beklediği sevdası ile buluşacaktı yarın sabah…
Daha fazla düşünmesine gerek yoktu…
Kardeşine verdi anahtarı “ yarın kaptan sensin” dedi…
Biraz ürkekti…
Ama sevdası her şeye değerdi…
Sabah dakikalarca aynanın karşısında oturup kendince provalar yaptı…
Söze nasıl başlamalıydı…
Neler söylemeliydi…
“ Merhaba ben Kemal, arkadaşlar Fırtına Kemal derler”…
Yok yok. Arkadaşlarından hiç söz etmemeliydi. Nede olsa çapkın bilinirdi. Bu düşünce onu tedirgin etmeye yetmişti…
Kardeşi çıkarken de sıkı sıkı tembihlemeyi de ihmal etmedi…
Arabayı yavaş ve dikkatli kullan diye…
En güzel, kendisine en çok yakıştırdığı kıyafetleri giydi…
Birazda hoş koku sürüp, kızın beklediği yere gitti…
Ama kimse yoktu…
“Daha gelmemiş” dedi kendi kendine…
Bir masaya oturup taze bir çay söyledi…
Heyecandan elleri titriyordu…
Dakikalar geçti kız gelmedi…
Sonra saatler, hala yoktu…
Kalktı, eve doğru yürümeye başladı…
Yürürken bir taraftan nedenlerle, diğer tarafta iyi niyetli bahanelerle boğuşuyordu…
Belki de iş yerinden izin alamamıştı…
“Sabah olunca nasıl olsa öğrenirim” diye mırıldandı, ardından yüzünde tebessümle yürümeye devam etti…
Umutluydu…
Ama caddeye varınca ilk duran minibüs şoförü ona acı olayın haberini verdi…
“Kardeşin kaza yaptı” dedi…
“Hastanede” dedi…
Dünyası durdu…
Güneş bile o an bulutların arkasına saklandı…
Tüm dünya derin bir sessizliğe büründü…
Çıt çıkmıyordu…
Adeta hayat dondu…
Arkadaşının sesiyle irkildi…
“Durumu iyi hadi atla seni hastaneye götüreyim” diyordu…
Bindi ve gitti…
Kardeşine ilk gözü değdiği an mutluluk sardı içini…
Durumu çokta kötü değildi…
Konuşabiliyordu…
Sarıldı…
Ağladı mutluluktan…
Sarılı kaldığı her dakika mutluluk göz yaşlarına “Allah’ım sana şükürler olsun” sözcükleri karışıyordu…
O sırada içeri iki polis girdi…
“ Cenk, ifadeni almaya geldik” dediler…
Abisi “tabi memur bey buyurun” dedi…
“Hızla çarptığın durakta, bekleyen üç kişinin ölümüne sebep oldun. Bize olayı anlatır mısın? ”
Cenk viraja hızlı girmişti. O yüzden durakta bekleyen üç kişiyi ezip duvara vurmuştu…
Bir an istem dişi abisi “hangi durak” diye soruverdi…
Sanki içine doğmuştu…
Cevapla birlikte kendini morgda bulmuştu…
Kız oradaydı…
Alev gözleri kapalıydı…
Ateş saçları kana bulanmıştı…
Ama hala nehir kokuyordu…
Nehir kokuyordu…
Nehir kokuyordu…
O kokuyu ölünceye dek unutamadı…
…………
İşte böyle. Acının en büyüğünü anlatmaya çalıştım sana …
Yıllar geçse de, seninle hiç olamasam da, özleminle yanıp tutuşsam da, nehir kokunu asla unutmayacağım.
Dedim ya ben Gökkuşağının sekizinci rengiyim…
Keşfedilmeyen…
Ama heyecanla bekleyen…
Sevgi Güneş Işığı Kadar Etrafında Bol Olsun ve Seni Sonsuza Dek Sarsın…
Sevgimle Kal…
Sevginle Kal…
Sevgiyle Kal…
Hoşçakal....

Önder Baysal
Kayıt Tarihi : 11.2.2007 15:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Önder Baysal