Sevgili Can, Canım, Cananım,
Martıların dama, tilkilerin sahile vurduğu tezatlar dünyasında; Aslanın kediye selam durduğu. Onurun, gururun ve yüreklerin aşındığı; çirkinliklerin güzellikleri gölgelediği güzel memleketimizde; karanlıkta ejderhaların segirttiği. Susurluk pisliğinin, susurluk suyunda bile temizlenemediği
bir dünü ve bugünü yaşıyoruz; yaşayamadığımız memleketimizde ve parsellenmiş dünyamızda...
Pak sevdamızın ve billur aşkımızın, kirlilikler sarmalının gölgesinde kalmaması için; temiz toplum ve berrak düzene varma yolunda ilerlemek gerek. Çakıl ve çakal taşları döşense de yolumuza; aşabilmek engerekli yolları! Budamalı dalları...Kayıkta salları.
Aşta, işte, sevişte paylaşmak gerek....Ki, mangal, çatal yürek ve erek.
İnsan çeşit çeşit, yer damar damardır gülüm. Sevdalar ve aşklar da öyledir. Yar aşkı, dava ve deva aşkı. Kimileri güzelim sevdaları belden aşağı görseler de, kaybolsalar da et yığınlarında debelenerek!
Heyhat, oysa, asıl sevda ne kadar güzel, güçlü ve onurludur. Uğruna ser verilen sevdalar. Ferhat Şirin, Leyla Mecnun, Nazımda, sazımda bütünleşen sevgiler....Dönekliğin dönme dolabında başı dönenler, bir gün beyinsiz kafalarını çarparlar dolaba. Gerçeklerin berberi, makası vurmalı ki, dökülsün önümüze saçımız; ak mı, kara mı görelim? ..
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum