Sevgilim..
Uçsuz bucaksız yaşıyorum her şeyi.
Sonunu görmek istiyorum başladıklarımın.
Uçsuz bucaksız gece, uçsuz bucaksız gün.
Gecenin sonu gelmeden yatmıyorum, günün gece oluşunu görmesem rahatlayamıyorum..
Sen varken filmlerin bile sonunu merak etmezdim, senliydi her film ve her filmin sonu gözlerinde biterdi..
Şimdi gözlerin o uzak ufka çakılı, gözlerinde bitirmek için kendimi hiç uyumuyorum.
Beklediğim son kendiminki, uçsuz bucaksız bir çölde ellerimle ayak izlerini yapıyorum..
Ayak izlerinle kendi sonuma yürüyorum..
Avuçlarıma kazıyorum senden kalan cümleleri, parmak uçlarıma kadar yanıyorum.
Kan damlatıyorum geçtiğim yollara, dönerken iyileşmeye yüz tutmuş yaralarımın acısını hatırlayayım diye..
Sen yoksun ya, nerde bi ışık yansa gecenin kör karanlığında birden kımıldıyor içim sebepsiz.
Sen varken zaten ışıktım ben, başka ışıklar beni çekmezdi kendine..
Şimdi geçtiğim yollarda ışıklı evlere bakıyorum ve içinde ne yaşanıyor diyorum.
Sen varken belki bende bir başkasının gördüğü o yol kenarı ışıklı evlerden biriydim..
Sevgilim..
Bir acının dayanılmaz olduğu o son anda, acını anlatacak bir ses olmayışının, sessizlik olduğunu öğrendim.
“sen anlatamayacaksan sus.. bırak sessizliğin anlatsın”..
Sen varken sevginin sessizliğini bilirdim..
Saatler boyu ellerin saçlarımda ve başım kucağında..
Saatler boyu sessizlikti bizim sevgimiz..
Saatler boyu hecesiz, kelimesiz, cümlesiz ve yalansız..
Saatler boyu hiç bitmeyen huzurdu sessizlik..
Sen yokken acının sessizliğini öğrendim..
Seni çok özlediğim zamanlarda,
hecelerin oluşturamadığı kelimelerin, içimde kopardığı fırtınaydı sessizlik..
Senle sensizlik arasında, kabullenişle isyandı sessizlik.
Yokluğunun ardından düşerken bilmediğim bi çukura, başımı son kez kaldırdığım an gördüğüm kuşun, kanat sesiydi sessizlik..
Sönen her ışığın ardından, daha çok duymaya başladığım seslerdi sessizlik..
Sen varken benim sesimdin, şimdi yoksun artık, yokluğunda içime hapsettiğim sesimdir sessizlik..
Sevgilim..
Umut etmek için yaşamıyorum artık. Umut ederek de yaşamıyorum.
Bilsen çok kızardın bana biliyorum..
Çünkü sen kendin için değil benim umud ederek yaşamam için çabalıyordun..
Şimdi yokluğunda daha iyi anlıyorum..
Dünyanın tüm kötülüklerini içinde öğütüp bana güzel bahçeler yaparmışsın.
Ben umudumu kaybetmeyeyim diye, bu kadar çabalamışsın.
Benim önümde duran bir kalkan, mızrak, ok.. her an benim umutlarım için savaşanmışsın..
Şimdi yoksun, oysa bilmiyordun..
Benim tek umudum sendin, senin gözlerine baktığımda başlardı gün ve koynuna sokulduğumda biterdi gece.
Senli sabahlara uyanmaktı umudum her daim, senli yıllarda yaşlanmaktı yavaş yavaş..
Varlığının her saniyesini içime işlemekti umudum, gözlerinde yok olmak ve gözlerinde başlamak hayata.
Sabah ilk seni görmekti umudum, senin elini tutmak yıllarca..
Yaptığım her yemeğin tadına ilk senin bakmandı umudum, aldığım her yeniyi ilk senin görmen..
Kapının her çalışında sen olmandı umdum, kapıyı sana hep benim açmam.
Benim umudum varlığındı, varlığınla yaşamaktı..
Sen vardın o zaman, her şey vardı..
Her şey parlaktı, her şey gerçekti, her şey yalansızdı…
Heryer güvenliydi.. herkes insandı..
Beni hayatla bu kadar baş başa bırakıp gitmemendi umudum, hiç ummadığım ise ani gelen gidişindi..
Sevgilim..
Dün sana mektup yazdım ama yollamadım.. yokmuşsun gibi davranamadım..
Birazdan sabah olacak ve ben kalkıp sana geleceğim her sabah geldiğim gibi..
Bazen uyurken yorgana sarılıyorum ve kokunu duyuyorum.
Gözlerimi hiç açmıyorum, ellerin dolaşıyor saçlarımda, huzurun sessizliğini anımsıyorum.
Gitmenden korkuyorum, gitmemeni umut ediyorum ellerin saçlarımdayken seni hissederken uyumaya çabalıyorum.
Gidiyorsun ve ben bir sabaha daha paramparça uyanıyorum…
Kalkıp sana geleceğimi biliyorsun..
Geliyorum, çünkü şimdi sen umut ediyorsun ve ben yokluğunda senin umutların için yaşıyorum..
Sana geliyorum her sabah, hep olduğun yere.
Ne kar, ne fırtına, ne ayaz.. sen ordasın yine.. bununla yetinmeyi öğreniyorum.
Ellerim toprağında dolaşıyor, huzurun sessizliğini anımsıyorum..
Dudaklarım ismini heceleme çabasında, yokluğunu sessizlikle bastırıyorum..
Ordasın biliyorum, toprağını yaralarıma sarıp, acılarımı avuçlarında bırakıyorum..
Acı gözlerime puslanıyor, acım için gözyaşları biriktiriyorum..
Ordasın biliyorum, elin saçlarımda yine ve ben başımı toprağına yaslıyorum..
Umutlarımı bırakıyorum başucuna, avuçlarımda kokun.. artık gitmene isyan etmiyorum..
Sevgilim..
Ben seni yokluğunda da seviyorum..
Itır Sema ErtaşKayıt Tarihi : 29.5.2007 15:25:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Itır Sema Ertaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/05/29/sevgiliye-254.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!