Benim bir sevgilim var; 'moonlight sonata' çalıyorsa o konuşmaya başladığında yalnız sevgilimi dinlerim... Çünkü sevgilim bir hayalettir benim ve ben onu arıyorum...
Nerededir, ne yapmaktadır hiç bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var; oda beni bilmiyor. Ne komik bir trajedi değil mi? Biz aslında çok güzel, masallarda anlatıldığı gibi bir aşk yaşıyoruz onunla.
Ne zaman kapasam gözümü, geliveriyor yanıma ve öpüyor dudaklarımı ıslak ıslak. Sarılıyorum ona; ama birden kurtarıveriyor kendisini kollarımdan ve öte yanımda, yanlamasına uzanmış, dirseği ile güç alarak eli ile başını tutarak beni seyrederken buluveriyorum. Seviniyorum. Lakin çokta üzülüyorum. Hep gidecekmiş hissinde bırakıyor beni. Onu kaybetmemek için kendimi ona adıyorum. Fayda etmiyor. Güneşin ilk ışıkları evime vurmaya başladığında, benden esirgemediği çıplaklığı, o ışınlarla yavaş yavaş kaybolurken beni bir başıma bırakıp gidiveriyor.
Ağlıyor muyum o beni terkederken? Ağlamıyorum. Serde erkeklik olduğundan değil; gece olunca gene gelecek ya baş ucuma, biliyorum ya ben bunu, gene uzanacak ya yanımda sereserpe tüm çıplaklığı ile, konuşamasakta, sevişemesekte bakışacağız ya onunla gene saatlerce, gözlerimiz delicesine alev alev bir aşk ile sevişecek ya; ağlamıyorum. O üzülmesin diye, o gene gelsin diye… o gene gelsin, ama bu defa beni bırakmasın diye…
Her gelişinde, “duu duu duu” diye mırıldanarak bir melodi okur sevgilim. O melodiyi duyduğumda içimde fırtınalar kopar. Onun geldiğini biliyorum ya, en güzel kokumu sıkınırım boynuma.
Melodisi ile gelir yanıma, üzerinde bir beyaz elbise vardır hep; üst kısmı askılı olur veya boyundan bağlı, bir defa straplez giymişti. Bir duvakın eksik, tıpkı bir gelin gibisin demiştim ona, gülümsemişti, öpmüştü beni…
İncecik beli ile o kadar güzel ki, hep bir üçgen gibi olur elbisesinin etekleri. Çok boldur. Çıplak ayaklarının ucuna basarak gelir oturur yanıma. Önce saçlarımı okşar, bugünün nasıldı dercesine bakar yüzüme gülerek. Yalan konuşamam ben ona, kötü geçmişse moral olur sevgilim hep bana.
Uzanıveriyor ya yanıma sereserpe, beni zincirlercesine bir bacağını üzerime koyar hep. Ardından başını göğsüme yaslar, tam kalbimin üzerine. Heyecanlanırım. Kalb atışlarım hızlanır. O rahatsız olacak endişesi hükmeder her bir yanıma. Yüzüme bakarak boynumdan, şahdamarımın üzerinden öper ve tüm tedirginliğimi alır. Tekrar başını aynı yere koyar ve göğüsümü okşamaya başlar yavaşça.
Çözülürüm dokunca bana. Sarılmama izin vermez neden bilmiyorum. Ya sonsuza kadar kalmaktan korkar yanımda, ya da yok olmaktan, bir daha yanıma gelememekten ürpermesini hissetmememi istemesindendir belki.
Fakat o her gidişinde ben ürperirim. Hiç ısıtmaz doğan güneş içimi. Buz gibi eder beni. Bu yüzden ben sevemedim soğuğu. Cehennem yazında bile sıcak su ile yıkarım bedenimi… sanki her sıcak su damlası ile sevgilim dokunur gibi olsun istediğimden.
Benim bir sevgilim var; 'moonlight sonata' çalıyorsa o konuşmaya başladığında yalnız sevgilimi dinlerim... Çünkü sevgilim bir hayalettir benim ve ben onu arıyorum...
Erbil KutluKayıt Tarihi : 14.3.2011 00:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!