Ufkumdan perdeleri çekilen zamânın ardında,
Olimpos Zirveleri'nde doldurmak üzereyken mîâdını;
Kaybolmuş aşkların mahzenlerinde,
Unutulmaya yüz tutmuş,
Tozlanmış dökümanların arasından çıkardım Adın'ı...
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Şiirinizi
begeniyle okudum
Okulumuz Sakarya İmam Hatipin medarı iftiharı kıvanç kaynağı. Şairliğin hakkını veren güzel insan. Yüreğiniz ve kaleminiz saygıyı hakediyor.
Mükemmel bir eser okudum usta kaleminiz daim ola Saygılar
Hemşehri olmanın avantajını dün akşam fazlasıyla gördük. Gönül tabibi demişler size baktım da. Kendim gibi sizi dinlemenin tadına varmış olabilenlere ne mutlu. Dün gece unutulmazdı. Unutulmaz kalır. Her şey için tekrar teşekkürler. Abartı değil Sakarya sizinle iftihar ediyor. Sakaryanın bir ferdi olarak tabi ben de. Gönlümüze sultan oldunuz.
Müthis ya müthis. Hele bir de siirin ilham kaynagi Berlin olunca cok daha müthis. Engin beyi tüm ictenligimle tebrik ediyorum. Biliyorum kuru tebrik az o yüzden tüm kalbimle en derin muhabbetlerimi gönderiyorum. Benim gibi bir tabibe, muhtac sizi gibi bir tabib'e :D
Başarı dileklerimle.
Sema Bacı'ya tebessüm ve teşekkür göndereyim yoruma başlamadan. Esasında yazmak istediğim bir çok şeyi dile getirmiş kendisi. Edebiyatçı olduğu için saygısızlık yapmak istemem. Şaire (Engin Bey'e) ise zaten hiç saygısızlık yapmak istemem!
Affınıza sığınarak buraya bir izah katıştırmak istiyorum.
Telmih ne demek?
Yanlı, yansız, taraflı bir sözlükten değil de her kes anlasın ve de memnun kalsın diye bilinen vikipedi'den alıntı yapalım:
*
Telmih, bir edebi sanat türüdür. Hatırlatma sanatı olarak da geçer. Halk edebiyatında sıklıkla kullanılmakla birlikte daha çok divan edebiyatı şair ve yazarları tarafından tercih edilmiştir. Günümüzde de kullanılmaktadır.
Bilinen bir olay, kişi, nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma sanatıdır. Telmihin başarılı olması için okuyucunun dolaylı anlatıma konu olan düşünceyi kolayca anlayabilmesi gerekir. Divan edebiyatında özellikle dinsel öyküler, din büyükleri ile kahramanları, Kur’an ayetleri ve mesnevi kahramanları telmih konusu olmuştur.
*
Buradan yola çıkarak, boğuculuk, abartı veya anlaşılmamak nerededir ben de merak ededurdum. Şiir Türkçe dışında farklı bir dilde mi yazılmış?
Eski dil, yani eski tabirlerin olmasi onu anlaşılmaz mı kılmış?
Eski dil nedir ki?
Osmanlıca değil midir?
Osmanlıca, Çince'nin mi, Rusça'nın mi, İngilizce'nin mi, Arabça'nın mi evvelidir?
Yoksa biz 1923'te bilinmeyen bir gezegenden mi ışınlandık Anadolu'ya?
Evet fazla izleyici kitlem olmayabilir belki benim ama acizane sunumunu yaptığım bir TV programım var bilenler bilir. Elimden geldiği kadar bu lisanı korumaya, sürdürmeye gayret gösteriyorum. Ki, geçmişimizden kopuk olmayalım. Şiiri okurken düzmantıktan kurtulalım lütfen.
Benim söyleyeceklerim ise şiir için öyle bir cendere ki, şair ilkokul, ortaokul, lise, üniversite resmi tahsillerinin yanına bir de harici olarak mücehhez ettiği ilmin, tahsilin, yani yılların öyle bir özetini yapmış ki, insanlık var olmadan, yaratılmadan öncesinden günümüze kadar en can alıcı tarihi olayları, dini terminolojileri, kilometre taşlarını derc etmiş, toplamış. Onu bir de aşkı ile, hasreti ile, sade kalp değil aynı zamanda zekâsi ile öyle yoğurmuş ki, öyle emek sarfetmiş ki, bütün bunları bu 'kisa bile' diyebileceğimiz bir şiirde cem etmiş. Sunduğu ziyafeti beğenmemek, düşünülebilmesi mümkün değil şahsım adına.
Şaheser, ŞAH ESER, yani eserlerin şahı. O da bir tane olur zaten değil mi?
Sayın Karatay, sizi tüm samimiyetimle, içtenliğimle yürekten tebrik ediyorum bu şaheseriniz için.
Telmih sanatı biraz abartılmış sanki... Telmih yapacağım diye uğraşılırken hem konudan sapılmış hem de okurdan uzaklaşılmış diye düşünüyorum. Pek samimi değil yani, fazla uçmuş açıkçası... Güzel bir şiir mi peki; Allah'ı var, güzel şiir. Çok emek harcanmış, belli.
Sayın Sema Maraşlı'ya da katıldığım noktalar var; ancak katılmadığım noktalar da var. Şiiri eğer kilim dokuma sanatına benzetirsek; elbette tarihteki ustalarımızdan öğrenmemiz gereken çok şey vardır ama dokuduğumuz her kilimde de illa o ustaların motiflerini kullanacağız diye bir kural sözkonusu olmamalı. Şahsen ben, ustalardan sadece öğreniyorum; almıyorum. Kimi şairler -tabii kendi bilecekleri iş- ustalardan mazmunlarına kadar faydalanırlar; ben onlardan değilim. Bakarım usta ne yapmış, nasıl hareket etmiş, nasıl bir hayal gücü ve dünyası var, fikir edinirim ve yine kendim olarak otururum kalem kağıdın başına. Beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez.
Şiir övgüye layık, ama çok abartılı bir başarı da yok bence... Tebrik ediyorum.
Problem şair mi?
Yoksa şiir mi?
Ya da şiirden anlamayan zevat-ı muhteremler mi?
Veya şiirden anlasa da illa tu kaka yapmayı adet edinmiş fesatlar mı?
Sade ve yalın bir dille yazılmadığı tamam. Fakat akıcılığına dil uzatmak ciddi şiir bilgisizliği sergilemekten öte anlam ifade etmiyor.
A kuzum milletçe en büyük problemimiz az okuyor olmamız değil mi?
Kaybımız da hep bundan zaten.
Epeydir acizane sessiz müdavimlerindenim antolojinin. Vakit buldukça takip eder, ufkuma ayna tutması için biraz şiir okur ve yine sessizce çeker giderim. Bazen şiirlerin altındaki yorumları okurum erinmeden. Okuyucu neler anlatır, ne bekler, neyi işaret eder ya da neden anlar neden anlamaz merak ederim. Şimdiye değin yorum yazdığım vaki değil. Bu şiir bana yabancı sayılmaz. Hatta bir çok kez cila niyetine okuduğum olmuştur. Yalnız altındaki yorumlarla ilk defa bu gün lüzumundan öte haşir neşir oldum. Bilgili bilgisiz, ilgili ilgisiz hepsini okudum. Kâh tebessüm ettim kâh dudak büktüm. Yurdum insanı dedim sonunda sessizce. Okumak okumak okumak. Bu konuda ne kadar eksik olduğumuzu farkettim...
Şiire gelelim:
Sezai Karakoç ve Nurullah Genç harmanı gibi görünse de, kendine özgü bir sesi de var şairin. Tanzimat ve Birinci Yeni'yi es geçmemiş şair. O da Yahya Kemal'e olan ince hayranlığından belli ki. Diğer şiirleri bunu aksettiriyor. Bkz. Gel isimli şiiri.
Bir kere alelade yazılmış şiir olmadığı net bir şekilde belirgin. Altyapısı saglam zeminlerde. Bunu dini terim motiflerinden veya kelime zenginliğinden dolayı söylemiyorum. Şiirin altyapısı zengin derken, şiir tekniği ve bilgisi olarak demek istedim. Biraz geçmişe köprü kursak, o en meşhur 3-5 şairimize baksak, şairin geçmişten kopuk olmadiğını sezeriz. Fuzuli, Baki, Nef'i, üçünün de tekniği, tarzı inceden inceye dokunmuş ama farkeden kiiim? Ne gerek var ki değil mi efendim? Bize ne Baki'den, Fuzuli'den, Nef'iden? Alırız elimize kalemi yazarız yazımızı, şiirimizi, şair olur çıkarız piyasaya. Üstüne yaşasın internet ismimiz bir yerlerde geçer, tanınır gideriz şair olarak.
Edebiyat mı? O da ne? Haa şu liselerde okutulan ders. Canım ne gerek var ona şimdi. Bir şiir yazacağız diye 6-7 yıl edebiyat mı talim edeceğiz? Değil mi ama efendim. Burada sayın Karatay ve O'nun gibiler talimini ettiyse kendilerinin meselesi her halde. Diyoruz muhtemelen...
Sonuç olarak şunu demek isterim, bu şiir ne şiir bilgisinden yoksun olarak yazılmış ne de sağlam bir edebiyata vakıf olunmadan yazılabilirdi. Dini bilgi kifayeti şiire kimlik kazandırmış, şairin geniş tarih yelpazesi ise şiirin teli duvağı süsü olmuş. Bahsi geçen sevgilinin siire yüklediği mana duyguların zirvesi olmuş. Ve bütün bunlar hiçbir şiire yorum yazmamış olmama rağmen buraya yazmamı gerektiren yeterli ve gerekli sebepler.
usta !!!
muhteşemdi tebrikler
Bu şiir ile ilgili 197 tane yorum bulunmakta