"bir ‘yazar’ öldü diyeler,
yüz yıldan sonra duyalar,
ılık su ile yuyalar,
şöyle ‘saygın’ bencileyin"
bizi üzemedin sevgili Stefan.
taş kalpli değiliz lakin ait olduğun dünyanın
ruhumuzun derinliklerinde açtığı yaralar
hala sızım sızım sızlamaktayken,
bu ölüme ağlamamazı bekleme.
elbette bir yazarın ölümü
bir insanın ölümünden farklı olmamalıydı.
öyle de olmuş.
yüz altmış yıl sonra
ölüm anından bir kesit öğrendiğimiz Balzac’ın
ölümü de her faninin olduğu gibi sıradan olmuş..
mu acaba?
yoo hiç de sıradan değil.
olabildiğince aristokratik,
olabildiğince elitist bir ölümle ölmüş Balzac.
god bless him.
ortadoğu’da her gün çocuklar ölür sevgili Stefan;
bronzdan heykellerin süsleyemediği yoksul çöl çadırlarında.
ortadoğu’da her gün bir çocuk ölür;
ki keşke bir mobilyası olsaydı da, köşesine çarparak yaralasaydı sol bacağını.
zaten mobilyası olsaydı ve ona çarpmış olsaydı sol dizini,
önce mobilyasını gözden geçirirdi,
bir zarar görmüş mü diye.
ortadoğu’da her gün bir çocuk ölür;
ölürken ne bir mürebbiye vardır yanında ne bir hizmetçi kadın.
annesi mi var dediniz.
güldürmeyin Allah aşkına.
ortadoğu’da hiçbir çocuğun annesi yoktur.
sadece anne rolü oynamaya çalışan;
gözü yaşlı, ağıt yakmaktan ötürü sesleri çatlamış,
elleri çatlak çatlak, çoğunlukla dul,
çoğunlukla ölü kadınlardır o çocukların anneleri.
ortadoğu’da her gün bin çocuk ölür sevgili Stefan,
bin çocuk.
her gün…
Kayıt Tarihi : 3.3.2017 17:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!