Ezel yıldızım Öğretmen’ime;
Ey perdelerin kapatamadığı, ey örtülerin saklayamadığı, ey hava kadar havai, ey su kadar mai, ey saf bilinç, ey nakış, ey nakkaş, ey asıl, ey suret, ey gerçek, ey sır ve ey hayal üstü hayal öğretmenim, senden aldığım ilk ders sevgiydi. bana sevmeyi öğrettin. Zaman tüm yüreği ile kirli bir kederin içinden geçerken, bütün yakın ve uzak çağlara değecek ak yonca olan sen bana aynı zamanda hayatı öğrettin. Varlığına şükürler olsun.
İçimi donatan ve düşlerimde saklı olan güzellikleri, tatlı sözlerinle altın kanatlı ışıklara dönüştürdün sen öğretmenim. Zarif ve alabildiğince alımlı kişiliğin ışık yeşili kaldırımlara sinen amber kokusu gibi gözlerime asılı kaldı. Okyanus vurgunu beynimden, sayende sevgi yüklü gemiler geçtiğini her gün hatırlıyorum. Aklımın silinmez talihine kazıdığım hatıraların ışığa hasret kirpiklerimde asılı durmakta hala. Yusuf’un düştüğü kuyu kadar hasretken gözlerim gün ışığına, sevgin ve şefkatinle hayat buldum ve bende senin gibi onurlu bir öğretmen oldum.
Ah benim canım öğretmenim, çıplak gözlerimle gördüğüm cennet çiçeğim, kuruyan dallarıma akan ışıklı ırmağım, Sesimi duyan, sesini duyduğum, uykumun rüyası, gelmiş ve geçmiş tüm güzelliklerin özeti olan sevgili öretmenim, ak yoncam; hala yüreğimde biriktirdiğim sevginin tanrısal gücü seninle yeniden yeni menekşeler ve laleler açsın diye şafağın atmasını hasretle bekliyorum.
Durdum ve dua ettim sana birçok gölgelerde. Issız yellerin oyaladığı garip bir ruh telaşında varlık sürecini tamamlamaya çalışan bedenim yaşadığı kentin üzgün caddelerine sığmaya çalışıyor şimdi sensiz.
Bu daracık vadide öksüz düşler büyüttüm, her uyandığımda kaybettiklerimi gördüm, kaybettiğim sendin öğretmenim. Kaybettiğim yüreğinden bizler için akıttığın terin tuzuydu.
Allah’ım, bu ışıldayan ve renginin güzelliğinde bir vadiyi dolduran öğretmen varlığının ve hatıralarının madalyasını almak için kaç milyar insan duası aldım ve kaç milyar masum çocuğun yüzüme bakışı ve gülüşüydü bu.
Varlığınla, karanlık ormanlarda büyüyen fısıltılarım, gönlümden bir yol bulup dilime gelmeyen sırlarım, yüzümün derin hatlarında paslanmaya yüz tutmuş hatıralarım, güzel kokular ve değerli eşyalar taşıyan bir kervana katılmıştı artık.
Ey yüzü serin suların üstünde akan, bakışları yedi kat gökyüzünün sıcaklığında parlayan, beyaz bir keklik ya da ürkek bir ceylan gibi yüreğimde ızdırapsız sesinin izi kalan sevgili öğretmenim, tüm iyiliklerin ve güzelliklerin annesi senin o doğurgan yüzün olmalı. Şimdi ben içimdeki bu coşkumu kime söyleyebilirim, kim anlar beni?
İçimdeki kederli akbabalar öldü sayende. Artık ne taş’ım nede gübre, ben tarihin derinliğine sunduğun, vicdanı ve fikri ak bir öğretmenim artık, tıpkı senin gibi, sonsuza kadar.
Sevgin ise, ey sevgili öğretmenim, hala garip bir duman gibi kalbimde tütüyor.
Ve yüzün,
kalbimden geçip gövdeme inen yüzün,
en sade görülen ve en uzun anlatılan menekşe yüzün,
.artık uyurken bana rüyadır uyanıkken bana rüya.
Orhan DEMİRTAŞ
Orhan DemirtaşKayıt Tarihi : 24.11.2021 08:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!